Devleti Aliye (Osmanlı Devleti ya da batılıların deyimiyle Ottoman Empire), kuruluşunun ilk döneminde fetih hareketlerini batıya doğru genişletmiştir. Osmanlı Devleti, Avrupa’da hızla yayılırken birçok Avrupa devletinin kültür ve medeniyetine de etki etmiştir. Bu fetih ve kültür uyuşumunun en güzel yansıması Bosna Hersek’te yaşanmıştır. Bosna’da yaşayan kalabalık Bogomil mezhebine bağlı olan Boşnaklara, inançları yüzünden ve Papanın isteği doğrultusunda asırlarca adil davranılmadı. Fatih Sultan Mehmed Han, bölgeyi feth etmeye karar verdi ve bölge kısa sürede içinde alındı.
Fetihten sonra İslam ile tanışan Bosnalılar, kolaylıkla kitleler halinde Müslüman olmaya başladı. Bundan sonra Bosnalılar, Osmanlı’ya bağlı olarak yaşamış ve Osmanlı’nın gelişiminde olumlu etkilerde bulunmuştu. Son dönemin Bilge Kralı ve Bosna Hersek’in bağımsızlık lideri Aliya İzzetbegoviç (1925-2003), sık sık ‘Evladı Fatihan’ olduğunu söyler ve konuşmalarında fırsatını bulduğunda Osmanlı Medeniyeti’nden söz ederdi. Tarih arkadaşımız Bosna Hersek’in mevcut diplomasi yapısı ve tarihi, onu incelenmeye değer kılıyor.
Bosna Hersek’in Siyasi Tarihi
Osmanlı ve Avusturya-Macaristan Dönemi:
- 1389: Kosova Meydan Savaşı’nda Osmanlı zaferi elde edildi. İslamı benimsemeyen Boşnakların dini vecibelerini yerine getirmesine izin veren Osmanlı idaresi, Bosna topraklarında inşa ettiği yapılar ve camilerle aynı zamanda Boşnakların gelenekleri ile kültürüne de etki etmiştir.
- 1463: Bosna, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi ve sancak statüsüyle Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı.
- 1483: Osmanlıların Hersek’i fethetti.
- 1583: Macaristan’da kalan kuzey toprakları da fethedilince, Bosna Hersek eyalet statüsüne alındı.
- 1804: Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik, Sırplarda net olarak görülmeye başlandı. Sırp soyluları Osmanlı yönetimine karşı ayaklandı.
- 1878: Osmanlı-Rus savaşını takiben yapılan Berlin Anlaşması hükümleri uyarınca Bosna, Avusturya-Macaristan yönetimine bırakıldı. Finansal sıkıntılar içerisindeki Osmanlı, baskı sonucu Bosna’daki Osmanlı idaresi savaşılmadan, masa başında Avusturya-Macaristan’a bırakmış oldu. Bundan sonra Bosna Hersek için Avusturya-Macaristan dönemi başlamış oldu.
- Avusturya-Macaristan yönetiminde, yeni anayasayla seçmenler üç seçim grubuna ayrıldı. Her grupta Ortodoks, Katolik ve Müslümanlar için sabit oranda sandalye belirlendi. Bu durum Sırp milliyetçiliğinin tepkisine sebep oldu ve gerginlik 28 Haziran 1914’te Avusturya Arşidükü (veliaht) Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da Bosnalı bir Sırp öğrenci tarafından öldürülmesine kadar vardı. Bir veliahtın suikaste uğraması Avrupa tarihinde extrem bir durum olmasada, dünya siyasetinde yeni bir dinamik olan milliyetçilik için önemli sonuçları olmuştu ve bu olay, 1. Dünya Savaşını başlatmıştır.
1918 yılına kadar sürecek olan Avusturya-Macaristan idaresi altındaki dönemde ülke yeniden yapılandırıldı. Çökmekte olan Osmanlı Devleti idaresi altındaki dönemin sonlarında yaşadığı sıkıntılardan uzaklaşarak refaha kavuştu. Bu gelişmeler büyük Sırbistan’nın kurulmasını amaçlayan Rusya’nın finansal desteği ile gerçekleşti. Bosna’daki Müslüman nüfusun Osmanlı idaresi altındaki diğer topraklara göçü ve onların terk ettiği yerlere Sırpların yerleşmesiyle Bosna’daki etnik yapı değişti. Bundan sonraki 1918-1941 yılları arasındaki dönem, Yugoslavya’da iç karışıklıklar ve savaşla geçmiştir.
Faşizmin Etkisindeki Dönem:
1941-1945 yılları arasındaki 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler Yugoslavya’yı işgal ederek Slovenya’yı Almanya’ya, Hırvatistan’ı İtalya’ya ve Makedonya’yı Bulgaristan’a bağladı. Sonrasında özellikle Sırp, Yahudi ve Çingenelere karşı bir etnik temizlik hareketine girişti. Bu dönemde, Avrupa’dan kaçan Yahudilerin Ortadoğu’da devlet kurmasından korkan Filistin müftüsü el-Emin, Hitler ile yakınlaşmıştır.
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti
1945’te Josip Broz Tito dönemi başlar. 2. Dünya Savaşından sonra Doğu Avrupa’da Stalin yandaşlarının yükselmesine karşın Tito, böyle bir tutum sergilemedi. Tito inançlı bir komünistti. Ama kendinden ödün vermeyen bir Yugoslav milliyetçisiydi. Stalin’in her teklifini red ederek ve Stalin’i yenerek, bütün halkları bir araya getirdi ve Yugoslavya Sosyalist Federasyonu’nu kurdu. Yugoslavya’da sınırlar 1918 öncesine döndü. Bundan sonraki süreçte savaşın etkileri hızlı silindi. Boşnaklar, Osmanlı döneminde kazanmış oldukları kültürlerine geri kazanabildi. Yugoslavya’da düzenin kurulması için batılılar büyük destek verdi ve Yugoslavya hızla yükselişe geçti. Hatta Amerika Birleşik Devleti, Yugoslavya’yı savunmak amaçlı nükleer silahlarını kullanabileceğini duyurdu.
İç Savaş ve Bağımsızlıkların İlan Edilmesi
1980’de Tito ölünce durulan etnik ve dini çatışmalar tekrar başladı. 1986-1992 dönemde Yugoslavya büyük bir iç savaşın içine düştü. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti parçalandı. 1989’da Aşırı milliyetçi Slobodan Miloseviç cumhurbaşkanı seçildi. Miloseviç, Sırbistan’ı kurma hayalleri ile sistematik bir soykırım gerçekleştirildi. Bu dönemde 10.000’nin üzerinde Boşnak katledidi. Başta aydınlar olmak üzere seçilmiş kişilerin toplama kamplarında öldürülmesi ile gerçekleştirilen etnik temizlik hareketine batılı ülkeler uzun süre gereken tepkiyi göstermedi.
1991’de Slovenya ve Hırvatistan Yugoslavya’dan ayrıldı. Bosna Hersek’te ise 1990’da Aliya İzzetbegoviç Cumhurbaşkanı seçilidi. Mart 1992’de, yapılan referandum akabinde Bosna Hersek bağımsızlığını ilan etti. Nisan ayında ABD ve diğer Avrupa Devletleri Bosna Hersek’i tanıdı. Sonrasında Türkiye’de tanıdı ve BM’ye alındı. Bağımsızlığın üzerine, Bosna Hersek, Sırplı milislerin yoğun saldırısına maruz kaldı. Bölgedeki Sırp milliyetçiliğine karşı NATO ve diğer Uluslararası örgütlerin girişimleri olduysa da bunlar işe yaramadı. 1995’te, tarihe ‘Srebrenitsa Soykırımı’ adıyla geçen katliam yaşandı. Resmi kaynaklara göre soykırımda 8372 kişi katledildi.
Bağımsızlığın Diplomasi Boyutu ve Diplomatik Bağımlılık
1994’te Hırvatlar ve Boşnaklar, aralarındaki çatışmaları sona erdiren anlaşmayı imzaladı. 1995’te Boşnak ve Hırvat güçleri, Sırpların kontrolündeki Orta ve Doğu Bosna’da ilerledi. NATO’nun hava saldırılarının artması sonucunda taraflar ateşkes kabul etti. Akabinde Hırvatistan Savaşı’nı ve Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Antlaşması imzalandı. Antlaşma, Bosna Hersek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç, Yugoslavya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Slobadan Miloseviç ve Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudjman tarafından imzalandı.
Bosna Hersek’in eski Yugoslav Cumhuriyetinde sahip olduğu sınırlar içerisinde, bugünkü statüsü kabul edildi. 18 Mart 1994 tarihli Washington Antlaşmasıyla oluşturulan Bosna Hersek ve Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki ayrı federe devletten meydana gelmektedir. Bosna Hersek, Eylül 1995’te Cenevre ve New York’ta kabul edilen ve 21 Kasım 1995 tarihinde Dayton’da onaylanan anayasal temel prensiplerle ilgili takip edilen birtakım sınırlı sorumluluklara sahiptir.
Dayton Barış Antlaşmasının Önemli Maddeleri
- Bosna Hersek Devleti; Bosna Hersek Fedarasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki tarafa ayrılmıştır.
- Bosna; Bosna Hersek ismiyle tek bir devlet olarak idame ettirilecektir.
- Devlet; dış politika, dış ticaret, ulaşım, haberleşme, hava trafiği, kontrolü uluslararası kuralların uygulanması ve para politikasından sorumlu bir anayasaya sahip olacaktır.
- Bosna’da yaşayan tüm insanlara iki tarafta özgürce hareket ve seyahat etme hakkı tanınacaktır.
- Anlaşmanın uygulanması amacıyla 12 ay süreyle NATO uygulama gücü (SFOR) adı altında 60.000 civarında askeri bir güç görevlendirilmiştir.
- BM Güvenlik Konseyi, Eski Yugoslavya’yı oluşturan bütün cumhuriyetlere yönelik silah ambargosunun kaldırılması yönünde karar almıştı.
Dayton Antlaşması toplam 150 sayfadır. Her ne kadar barışı ve bölgesel düzeni sağlamak adına atılan önemli bir adım olsa da, Dayton Antlaşması 23 senedir çözülemeyen bir çok komplike sorunu da beraberinde getirmiştir. En önemli ve uluslararası istikrarsızlığa neden olan sorun ise, Bosna Hersek Devletini oluşturan Bosna Hersek Fedarasyonu ve Sırp Cumhuriyeti’nin diplomatik olarak birbirine bağlı olması sorunudur.
Bosna; Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklardan oluşur. Dayton Antlaşmasına göre dış politika ve karar verme konularında bu 3 unsur, birbirine bağlı durumdalar. Yani dışsal egemenlikleri birbirine bağlı. Dış politika kararlarında biri bir diğerine saygı göstermediğinde ya da bir tarafın evet dediği karara öbür taraf hayır derse kriz çıkabiliyor. Bunun sonucunda çoğu zaman ‘çekimser’ karar alınabiliyor. Örneğin Donald Trump Kudüs’ü İsrail’in Başkenti ilan ettiğinde, Boşnaklar ve Boşnak siyasetçiler BM’de itiraz etmek istedi. Ama Sırplar itiraz ya da ret etmek istemeyince ‘çekimser kalma’ kararı alınmıştı.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Resmen ileride tekrar bölünsün diye çapak bırakmışlar. Yani sırplar, hırvatlar kendi ülkelerinde kendi kararlarını alabiliyor, uygulayabiliyor fakat Bosna’da bu 3lü mekanizma yüzünden karar alınamıyor çok saçma . Neden Bosna sadece Bosnalılara ait değil ? Çünkü bilerek böyle yapılmış…