Göç hareketleri insanlık tarihinde bireysel ve toplumsal düzeyde önemli sonuçlar doğuran bir olgu olmuştur. Bu nedenle öznesi insan olan göç sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel alanlarla sıkı bir ilişki içerisindedir. Dahası göç bir çağın kapanıp diğer bir devrin açılmasına neden olacak kadar güçlü sonuçlar barındırmaktadır. Nitekim Kavimler Göçü’yle birlikte kurulu düzenler yıkılıp şekil değiştirmiştir. Bu değişiklikler yönetimleri değiştirmesinin yanı sıra farklı yönetim biçimlerinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Diğer yandan insanlık göçle birlikte dini ve fikri alanlarda radikal dönüşümlerin olduğunu da tecrübe etmiştir. Ayrıca bu insan hareketleri, yalnızca göç edilen yeri değil geride bıraktığı yerler üzerinde de değişimler meydana getirmektedir. Bu kapsamda özellikle zorunluluktan doğan kitlesel göçlerin dünyanın gidişatını etkileyerek öngörülen ve öngörülemeyen yenilikleri beraberinde getirdiğinin altı çizilmelidir. 21. yüzyıla gelindiğinde özellikle 11 Eylül 2001 saldırıları akabinde sınırların güvenlikleştirilmesi hız kazanmış; 2010 yılında başlayan Arap Baharı süreciyle ortaya çıkan göç dalgasının unsurları sınırların güçlenmesinden olumsuz yönde etkilenmiştir. Batılı devletlerin çıkarları maksadıyla Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerinde iç karışıklıklara mahiyet vermesi; bahsedilen coğrafyalarda yaşayan halkların daha iyi koşullara erişmek maksadıyla Batı’ya olan göçü ivmelendirmiştir. Bununla birlikte geri kalmış ülkelere güvenlik, demokrasi ve refah getirme bahanesiyle müdahalelerde bulunan süper güçler sorunun çözümünden oldukça uzak sonuçlara neden olmuş ve göç hareketlerinin tetiklenmesinde önemli rol oynamıştır. Bu makalede göçmenlerin Avrupa’ya geçiş kapısı mahiyetinde olan Yunanistan sınırında yaşanan insan hakları ihlalleri, insan hakları ve demokrasi çerçevesinde oluşan Avrupalı kimliği ve Avrupa’nın Yunanistan sınırında göçmenlerin tecrübelerine karşı tutumu ele alınmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda söz konusu sınırın geleceğiyle ilgili öngörülerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yunanistan, Avrupa Birliği, Göç, Sınır
Avrupa Birliği, İnsan Hakları ve Göçmenler
Avrupa Birliği ekonomik gayelerle çıktığı yolda aynı zamanda Avrupa’da barış ortamının hakim olmasını hedeflemiştir. Bu maksatla birliğin her milletinkine benzer ortak değerleri ve buna göre ortak kuralları belirlenerek Avrupalı kimliği oluşturulmuştur. Yirmi yedi ülkeden oluşan Avrupa Birliği üyelerinin Avrupa ilkelerine uyması gerekmektedir. Nitekim Avrupa Birliği Antlaşması’nın 2. maddesinde: “Birlik, insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı değerleri üzerine kuruludur.” ifadeleri yer almaktadır (T.C. Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, 2011). Buna ilaveten Avrupa Birliği’nin “Ortak Dış ve Güvenlik Politikasına İlişkin Özel Hükümleri’nde” birliğin temel ilkelerine dayandığı belirtilmiştir (T.C. Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, 2011, s. 16). Üyelerinin uymaması halinde Avrupa Birliği Antlaşması madde 7’ye göre Avrupa Komisyonu’nca kontrol mekanizmasının devreye sokulacağı belirtilmektedir. Diğer yandan bölgesel niteliğe haiz ve günümüzde en önemli insan hakları sözleşmesi kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS); hukuk devleti ilkesinin üye ülkelerde uygulanması amacıyla 1953 yılında yürürlüğe konmuştur.
Avrupa Toplulukları’nın 1957 yılında imzaladığı Roma Anlaşması’ndan bu yana yapılan bir dizi düzeltme anlaşmaları sonucunda AB’nin göçe dair konulardaki yetkinliği genişletilmiştir. Bu kapsamda Amsterdam Antlaşması sınırlar, göç ve sığınma alanında; Lizbon Anlaşması ise üçüncü ülke vatandaşlarının entegrasyonu kapsamında önem arz etmektedir (Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı-Avrupa Konseyi, 2014). Bununla birlikte Lizbon Anlaşması’nın 2009 yılında yürürlüğe girmesiyle AB Temel Haklar Şartı’nın statüsü değiştirilerek hukuki olarak bağlayıcı hale getirilmiştir. AB Temel Haklar Şartı’nın sığınma hakkıyla ilgili 18. maddesine göre, sığınma şarta bağlı bir haktır: “Sığınma hakkı Cenevre Sözleşmesi kurallarına göre […] ve Avrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma […] hükümlerine uygun şekilde garanti edilecektir.” (Avrupa Birliği ile İlişkiler Genel Müdürlüğü 2001).
Diğer yandan söz konusu şartın 19. maddesi, bir kişinin haklı nedenlerle zulüm görme korkusu duyduğu veya işkence ya da insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye veya cezaya maruz kalmasının ciddi ihtimal dahilinde bulunduğu bir yere geri gönderilmesini yasaklamaktadır (geri göndermeme ilkesi). Bahsedilen ilke Yunanistan’ın da dahil olduğu 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi, 1967 Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol ve 1984 İşkenceye Karşı Sözleşme’nin imzacısı olan ülkeleri bağlayıcı niteliktedir. Diğer yandan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Denizde Can Güvenliği (SOLAS) ve Arama ve Kurtarma Sözleşmeleri (SAR) açık denizlerdeki faaliyetleri düzenlenmektedir. Anılan sözleşmelerle sözleşmeye taraf ülkeler denizlerde can güvenliği tehlikede olan insanlara yardım etme ve onları kurtarma yükümlülüğünü kabul etmektedir. Diğer yandan AB’nin mülteci politikasını dayandırdığı hukuki çerçeve Dublin Sistemi üzerine kuruludur. Ancak Dublin Anlaşması’ndaki “Bir sığınmacı AB topraklarına hangi ülkeden giriş yaparsa o ülkede iltica başvurusu yapabilir.” şartı göçmenlere yönelik tüm sorumluluğun AB’nin sınır ülkelerine yıkılmasına yol açmış ve söz konusu birlik içerisinde uzun süreli tartışmalara neden olmuştur (Bayraklı-Keskin, 2015).
2004 yılında AB’nin dış sınırlarını güvence altına almak maksadıyla Frontex (Avrupa Birliği Üye Ülkelerinin Dış Sınırlarının Yönetimi için Operasyonel İşbirliği Ajansı) kurulmuştur. Ayrıca 2013 yılında kurulan Avrupa Sınır Gözetleme Sistemi (Eurosur) yasadışı göç ve sınır ötesi suçları tespit etmek, önlemek, bunlarla mücadele etmenin yanı sıra göçmenlerin korunmasını ve hayatlarını kurtarmaya katkıda bulunmayı görev edinen AB’nin gözetim sistemidir. Dolayısıyla Şubat ayında 19 göçmenin donarak hayatını kaybetmesi yalnızca Yunanistan’ın sorumluluğunda değildir. Çünkü uluslararası medyada yayımlanan belgeler Frontex’in Yunanistan’ın geri itmelerine ve göçmenlere uyguladığı şiddete dahil olduğuna işaret etmektedir (AA, 2021).
Bu nedenle Akdeniz’de yaşanan insanlık dramının Avrupa’nın göç politikasının sonucu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim 2013 yılında İtalya’nın Lampedusa açıklarında 366 kişinin boğulmasıyla AB tarafından İtalya’nın yönettiği Mare Nostrum isimli program başlatılmıştır. 2013-14 yılları arasında bahsi geçen program kapsamında Akdeniz’de gezen devriyelerle 160.000 mültecinin hayatı kurtulmuştur. Ancak söz konusu program kapsamında ayda 9 milyon Euro tutan maliyet yüksek bulunmuş ve bahsi geçen program durdurulmuştur. Sonraki süreçte uygulamaya konulan Frontex’in liderliğinde oluşturulan ve personel-teknik imkanların kısıtlı olduğu Triton programıyla ise AB kıyılarının denetimi kararlaştırılmıştır. Ancak söz konusu program Akdeniz yolunu kullanan mültecilerin hayatını kurtarmaktan ziyade AB ülkelerinin sınırlarını gözetlemek ve koruma misyonu taşımaktadır (euronews., 2015). Bu kapsamda Avrupa Birliği sahil güvenlik devriye botlarını gemi enkazlarının meydana geldiği yerlerden bilinçli şekilde uzakta tutmaktadır. Bu çerçevede AB daha fazla hayatın kurtarılmasının yalnızca daha fazla mültecinin gelmesini teşvik edeceğini düşünerek hareket etmektedir (The Intercept, 2014).
Göçmenlere karşı sis ve gaz bombaları, tazyikli su, plastik mermi ve gerçek mermiler kullanan Yunanistan’a AB tarafından verilen 3 milyar Euro ile Meriç Nehri üzerinden geçişlerin engellenmesi maksadıyla dijital bir bariyer inşa edilmiştir. Bu bağlamda bir jet motorunun ses düzeyine sahip olan ses topları Türkiye’ye doğru atılarak göçmenler korkutulmakta ve sınırdan uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır (Milliyet, 2021). Mart 2020 tarihinde Kastanies Sınır Kapısı ile Pazarkule Sınır Kapısı arasındaki bölgede bulunan göçmenlere Yunanistan güvenlik güçlerince açılan ateş sonucunda 1 sığınmacı hayatını kaybetmiş 5’i ağır yaralanmıştır. İzmir’in Foça İlçesi Cumhuriyet Başsavcısı’nın hazırladığı rapora göre ise son 2 yılda sadece Foça’nın sorumlu olduğu bölgede Yunanistan’ın 1.258 göçmeni Ege Denizi‘nde ölüme terk ettiği saptanmıştır (DHA, 2022). Göçmenlere yapılan zulümler karşısında uluslararası alandan gelen tepkilere karşın AB yalnızca kınamalarla yetinerek insan hakları ihlallerinin üzerini örtmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda AB’nin çözümü 2016 yılında Türkiye ile imzaladığı mutabakat olmuştur. Söz konusu mutabakat Türkiye’nin yasa dışı yollardan Avrupa’ya geçişi engellemesini; bunun karşılığında Avrupa ülkelerinin Türkiye’den Suriyeli sığınmacı kabul etmesini ve Türkiye’ye mali destek sağlanmasını öngörmekteydi. Ancak AB’nin bu politikası göçmenleri, illegal yolları deneyerek Avrupa’ya göç hareketini sürdürmek suretiyle, ölüme daha da yaklaştırmanın ötesine geçmemektedir.
Çeşitli araştırmalar Avrupa’nın İslamofobinin en aktif noktası olduğuna işaret etmektedir (Bayraklı-Hafez, 2019). Bu bağlamda uluslararası kuruluşların hazırladığı raporlarda 2020 yılında Avrupa’da Müslüman karşıtı eylemlerin artış gösterdiği kaydedilmektedir (AA, 2022). Göçmenlerle direkt bir ilişki içerisinde olan bu durum aynı zamanda Avrupa’da yaşayan Müslüman nüfus için bir tehdit haline gelmiştir. Dahası Avrupalı bir ülke içinde yabancı düşmanı olanlar göçmenlerin hakkını savunanları vatan haini ilan etmektedir. Görülen o ki Avrupa’da ırkçılık AB’nin geri dönülmesi zor yollara girmesine neden olacaktır. Avrupa Birliği’ni birlik yapan değerler ile AB’nin göç ve entegrasyon politikalarının ters düşmesi, göçmenleri olduğu kadar AB’yi de büyük bir trajediye sürükleyecektir. Böylece Avrupa’nın değerleri erozyona uğramakta ve yok olmaktadır. Bu bağlamda 21. yüzyılda sömürgeciliğin nasıl şekil değiştirdiği göçmenler üzerinden anlaşılabilecektir. Sonuç olarak Avrupa’nın göçmenlerin yaşadığı acı tecrübeleri görmezden gelmemesi ve yakın geleceği doğru okuyabilmesi önem arz etmektedir.
Yunanistan’ın Göçmenlere Tutumu
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan istikrarsızlık bu bölgelerde yaşayan halkları güvenlik ve ekonomik kaygılar nedeniyle göç etmeye zorlamaktadır. Çoğunlukla Suriye, Irak, Afganistan ve Pakistan uyruklu göçmenler Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışırken öncelikle Türkiye’ye hareket etmekte ve Ege Denizi’nden Yunan Adalarına ulaşmaktadır. 2015 yılından itibaren düzensiz göçün artmasıyla birlikte Doğu Akdeniz rotası göçmenler tarafından kullanılan en yaygın rota olmuştur. Buna karşın bahsi edilen yılın ilk üç ayında Akdeniz’de güvende olmak arzusuyla deniz yolculuğu yapan 1.700 kişi boğularak can vermiş; yıl sonuna değin ise 3.771 göçmen hayatını yitirmiştir (IOM, 2015).
Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) ilk olarak 2013 yılında Yunanistan’ın mülteci ve göçmenleri geri itmesini bildirmesinden bu yana söz konusu devlet AB ve uluslararası hukuk kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmeye devam etmektedir (Amnesty, 2021). 14 Ocak 2022 tarihinde 39 AB ülkesinden 105 sivil toplum örgütünü barındıran bir ağ olan Avrupa Mülteciler ve Sürgün Edilenler Konseyi (ECRE) Yunanistan’dan itilen sığınmacıların sayısının 2021 yılında iki katına çıktığını açıklamıştır (ecre, 2022). Türkiye ve Yunanistan‘daki IOM ekipleri tarafından toplanan ifadelerde, Yunanistan’ın sürekli geri itme, toplu sınır dışı etme ve göçmenlere karşı aşırı güç kullanımına ilişkin raporlar bulunmaktadır. Covid-19 pandemisinden bu yana mevzu bahis devletin sınır uygulamalarındaki sertlik sığınmacıları daha riskli rotalara gitmeye zorlamaktadır. Bu durum göçmenleri daha çok Orta ve Batı Akdeniz rotalarını; ayrıca Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya geçmeyi hedefleyen Atlantik rotasını kullanmaya itmiştir (Lindsay, 2022). Dolayısıyla bugün için göçmenlerin hayatları pahasına da olsa Avrupa’ya ulaşma girişimleri devam emektedir. Nitekim 2021 yılında deniz ve kara sınırlarından AB’ye girmeye çalışırken 3.500 kişinin yaşamını kaybettiği bilinmektedir. Böylece 2021 yılı 2018’den bu yana bölgedeki göçmenler için en ölümcül yıl olarak anılmıştır (IOM, 2022).
Yunanistan’ın geri itmeleri ve göçmenlere karşı vahşete düşüren uygulamaları Yunan adalarına ulaşan mülteci ve göçmen sayısının düşmesiyle sonuçlanmıştır. Ayrıca Kasım 2019 tarihinden itibaren süregelen Covid-19 pandemisi söz konusu düşüşte büyük ölçüde etkili olmuştur. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre Yunanistan’a ulaşan göçmen-mülteci sayısı 2019 yılında 60 bin iken 2020 yılında 9 bine ve 2021 yılında 4.109’a düşmüştür (UNHCR, 2022). Bu düşüşün nedeni Yunanistan’ın insan hakları ihlalleriyle doğrudan ilgilidir. Örneğin 3 Şubat 2022 tarihinde Edirne Valiliği tarafından yapılan açıklamada İpsala ilçesinde ölü olarak bulunan 19 göçmenle ilgili olarak Yunanistan tarafından geri itildikleri ve Yunanlar tarafından elbiselerine el konulmak suretiyle donarak ölmelerine sebep olunduğu belirtilmiştir (T.C. Edirne Valiliği, 2022). Buna karşın Yunan resmi yetkililer bu iddiaları kabul etmemekte ve Yunanistan’ın yalnızca AB’nin sınırlarını koruduğunu beyan etmektedir. Fakat birçok sivil toplum örgütü ve uluslararası basın organı Yunanistan’ın geri itmelerini doğrulamaktadır. Nitekim Alman Der Spiegel Gazetesi’ne konuşan İranlı kadın Parvin A., Yunan polisinin kendisini 6 kez geri ittiğini ve sınır muhafızlarının göçmenlere insanlık dışı muamelelerde bulunduğunu üzerlerindeki tüm mal varlıklarına el koyduğunu, ayrıca kışlık montlarını dahi aldıklarını açıklamıştır (Christides, G. vd., 2022). Benzer şekilde 14 Ağustos 2020 tarihinde New York Times, Yunan hükümetinin binden fazla göçmeni gizlice Avrupa sınırlarından kovduğunu; birçoğunu Yunan karasularında şişme botlara koyarak ölüme terk ettiğini belgelemiştir (The New York Times, 2020). Uluslararası alandan gelen birçok tepki ve kınamaya rağmen söz konusu devlet Avrupa hümanizmini bitiren göç politikalarından vazgeçmemektedir.
Yunanistan uluslararası kamuoyunu aldatma hevesiyle göçmenlere karşı uyguladığı sert politikaların arkasında durmamakta ve reddetmektedir. Ancak 2019 yılında iktidara gelen Yeni Demokrasi Partisi (NP) önceki sığınmacı karşıtı Syriza (Radikal Sol Koalisyon) hükümetini sığınmacılara karşı acımasız yöntemler kullanmadığı için eleştirmiş; bu bağlamda sığınmacıların zorla sınır dışı edilmeleri gerektiğini savunmuştur (Gallanis, 2019). Dolayısıyla NP’nin seçimlerden önce Yunan halkına vadettiği taahhütleri yerine getirmeyi sürdürdüğü söylenebilecektir. Tüm bunlara karşın AB Sınır Ajansı Frontex 2022 yılında AB’ye doğru düzensiz göçte belirgin bir artış yaşandığını bildirmiştir. Yalnızca Ocak ayında sınırdan 13.000 düzensiz geçişin yapıldığı bilinmektedir (Lindsay, 2022). Dolayısıyla uygulanan sert politikaların göçü engelleyemeyeceği aşikardır.
Sonuç
Avrupa’ya varmak için Akdeniz’de zor koşullarda yolculuk eden göçmenlerin canları pahasına bu yolculuktan neden vazgeçmediklerini ve kararlı olduklarını anlamak zor değildir. Bu insanlar hayatlarını idame ettirmek için gerekli asgari ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde artan şiddet olayları devletlerin istikrarsızlaşmasına neden olmakta; bölge halkını ise güvenlik ve ekonomik endişelerle bunalıma itmektedir. Bu sebeplerden ötürü çağımız İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göçe sahne olmaktadır. Söz konusu bölge halklarının neden Avrupa’ya ulaşmayı hedefledikleri ise dünya üzerindeki kaynakların dağılımı incelendiğinde açıkça anlaşılabilecektir. Çoğunlukla kaynakların paylaşımında adaletsizliğe uğrayan ve eğitimsiz bırakılan göçmenlerin aynı zamanda ülkelerinin kasıtlı olarak iç savaşlara sürüklenmesiyle ne yapmaları beklenmektedir? Bu soruyu günümüzde göçmenlere karşı sınırlarını güçlendiren devletlere sormak gerekmektedir.
Geçmişte tarihi değiştiren Kavimler Göçü’yle paralellik arz edecek şekilde şu anki konjonktürü değiştirecek güç de benzer şekilde göç olacaktır. Uluslararası sistemde daha güçlü olan devletlerin diğer devletlerin gücünü minimize etmek maksadıyla izlediği politikalar kendi güçlerini bir yere kadar artıracaktır. Nitekim Afrika ülkelerini uzun zaman sömüren, asimilasyon politikaları uygulamak suretiyle kimliklerini yok etmeye çalışan ve dahası soykırıma maruz bırakan Batılı devletler; Afrika’nın kaynaklarını kullanmaya devam etmekte ve bunu asıl sahipleriyle paylaşmaya yanaşmamaktadır. Böylesi politikalara maruz bırakılan göçmenler hayatlarını insanca idame ettirecek uygun ortam ellerinden alındığı için zorunlu göçe maruz bırakılmaktadır. Buna karşın birçok ülke sınırlarını güçlendirerek onları hem bir suç unsuru olarak lanse etmekte hem de ölüme terk etmek pahasına ülkelerine almak istememektedir. Afrika kıtasında yer alan ülkeleri sömürgesi haline getiren Avrupa ülkelerinin bugün Afrika’dan aldığı göç kendi uygulamalarının bir ürünüdür. Avrupa bu soruna mahal verdiği gibi geçmişiyle yüzleşmek ve çözüm yolları aramak zorundadır.
AB’nin üzerine inşa edildiği değerler ile AB ülkelerinin Türkiye-Yunanistan sınırındaki göçmenlere tutumu örtüşmemektedir. Mevcut uluslararası sistemin aktörleri Akdeniz’de yaşanan ve artarak devam eden insani krize karşın yetkin önlemler alamamakta ve sorunun çözümünden uzak yaklaşımlar sergilemektedir. Bu bağlamda öncelikle göçmenlerin ulusal güvenliği tehdit eden unsurlar olmadığı yaklaşımı benimsenmelidir. Aynı zamanda göçmenlerin sosyo-kültürel ve ekonomik yönlerden tehdit olarak algılanmaması ve lanse edilmemesi gerekmektedir. Nitekim göçmenlerin bulundukları ülke için büyük tehdit olduğu kabul edilirse; Türkiye gibi göç alan bir ülkenin sınırları içerisindeki göçmenleri acilen yok etmesi gerekmektedir. Çünkü Türkiye büyük bir tehdit barındırmaktadır. Öyleyse göçmenlerin yok edilmesi meşru mudur? Bu konuda AB ülkeleri gibi insan haklarına bağlılıklarını bildiren aktörlerin ikiyüzlü davranmamaları önem arz etmektedir.
21. yüzyılda devletlerin göçmenlere uyguladığı davranışların köleliğin yeni bir versiyonunu açığa çıkardığını söyleyebiliriz. Nitekim Yunanistan’ın göç politikasına AB tarafından tutulmuş kiralık katil benzetmesi yapılabilecektir. AB politikaları göçmenlerin insan tacirleri tarafından maddi olarak sömürülmelerine ve hayati tehlike barındıran koşullarda seyahat etmelerine yol açmaktadır. Göçmenlerin insancıl yollarla ulaşmayı hedefledikleri ülkelere taşınması gerekmektedir. Bu bağlamda AB kaynaklarını göçmenleri sınırından uzaklaştırmak maksadıyla tüketmek yerine göçmenlerin lehine kullanmalıdır. Ayrıca din, ırk ve etnik kökenleri fark etmeksizin göçmenlere varmak istedikleri ülke sınırlarından uzaklaştırılmak suretiyle askeri yöntemler uygulanmamalıdır. AB ülkelerinden Rusya’nın Ukrayna saldırısı akabinde mağduriyet yaşayan Ukraynalı sığınmacıları kabul edeceklerine yönelik yapılan açıklamalar AB’nin göç politikasında farklı milletlere karşı uyguladığı ayrımcılığı gözler önüne sermektedir.
Önümüzdeki süreçte göçmen sayısındaki artış ve onların kararlı duruşu karşısında güçlü sınırların bir şey ifade etmeyeceği öngörülebilecektir. Nasıl ki virüsler küresel dünyada sınır tanımamakta; adaletsizliğin artması ve yayılmasıyla göçler de engellenemeyecektir. Dolayısıyla bu zamana kadar görüldüğü üzere mülteciler konusunda AB ülkeleri arasındaki dayanışmanın yoksunluğu birliğin dağılmasına neden olabilecektir. Diğer yandan politika yapıcıların göçmen karşıtı söylemleri, yeni kaos ortamlarına ve çıkmazlara sebebiyet verecektir. Bunun sonucunda göçmenlerin daha ağır şartlarla karşı karşıya kalması, dünya milletlerinin bir arada ve huzur içinde yaşamasını imkansızlaştıracaktır. Olası durumun önüne geçilebilmesi için mültecilere kucak açan Türkiye ile AB’den Almanya öncülüğünde göç konusunda uluslararası dayanışmanın artırılmasına yönelik projeler geliştirilebilir. Bu kapsamda AB’nin kendi değerlerini yok etmeye yönelik politikalar izlememesi, sahip olduğu kimliğin altının boşaltılmaması açısından hayati önem taşımaktadır.
[irp posts=”31419″ name=”Göç ve Göçmen’e Dair Politikalar: İspanya Örneği”]
KAYNAK
Kaynakça
AA (2021). AB İçişleri Komiseri Johansson: Yunanistan denizdeki sığınmacıları Türkiye’ye geri itiyor. Erişim: 01.03.2022. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ab-icisleri-komiseri- johansson-yunanistan-denizdeki-siginmacilari-turkiyeye-geri-itiyor/2303161
AA (2022). Uluslararası kuruluşlara göre 2020’de Avrupa’da İslamofobi artış gösterdi. Erişim: 04.03.2022. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/uluslararasi-kuruluslara-gore-2020-de- avrupa-da-islamofobi-artis-gosterdi/2463174
Amnesty International (2021). Greece: Violence, Lies, and Pushbacks, Erişim: 05.02.2022. https://www.amnesty.org/en/documents/eur25/4307/2021/en/
Avrupa Birliği ile İlişkiler Genel Müdürlüğü (2001). Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı. T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Erişim: 10.02.2022. https://sbb.gov.tr/wp- content/uploads/2018/11/Avrupa_Birligi_Temel_Haklar_Sarti%E2%80%8B.pdf
Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı, Avrupa Konseyi (2014). Sığınma, Sınırlar ve Göç ile İlgili Avrupa Hukuku El Kitabı, Erişim: 10.02.2022. https://www.echr.coe.int/Documents/Handbook_asylum_TUR.pdf
Bayraklı E., Hafez F., European Islamophobia Report 2019. SETA, Erişim: 04.03.2022. https://www.setav.org/en/european-islamophobia-report-2019-eir2019/
Bayraklı E., Keskin K. (2015). Türkiye, Almanya ve AB Üçgeninde Mülteci Krizi, SETA Analiz, Sayı: 143.
Christides, G., Lüdke, S., Popp, M., Riedmann, B. (2022). Torture Allegations Against Greek Border Guards. Spiegel, Erişim: 10.02.2022. https://www.spiegel.de/international/europe/greece-torture-allegations-against-greek-border- guards-a-f5d95ba0-ed45-4cd0-8d50-cf09440f2160
DHA (2022). Yunanistan’ın göçmen sabıkası raporu: Sadece Foça’da 1258 kötü muamele. Erişim: 03.03.2022. https://www.haberler.com/yunanistan-in-gocmen-sabikasi-raporu-sadece- foca-14712187-haberi/
euronews. (2015). Dev Mülteci Sorununa Avrupa’dan Mini Bütçe. Erişim: 01.03.2022. https://tr.euronews.com/2015/02/11/avrupa-29-milyon-euroluk-triton-operasyonuyla- multecilerle-dalga-gecti
European Council on Refugees and Exiles (ecre) (2022). Greece: Deadly End to 2021, Pushbacks Prevent Arrivals and Drive People Towards More Deadly Routes, Closed Controlled Camps Again Face Legal Scrutiny and Criticism. Erişim: 05.02.2022. https://ecre.org/greece-deadly-end-to-2021-pushbacks-prevent-arrivals-and-drive-people- towards-more-deadly-routes-closed-controlled-camps-again-face-legal-scrutiny-and-criticism/
Gallanis, G. (2019). Yunanistan’ın Yeni Demokrasi hükümeti Syriza’nın sığınmacı karşıtı politikasını yoğunlaştırıyor. wsws. Erişim: 06.02.2022. https://www.wsws.org/tr/articles/2019/08/24/gree-a24.html
IOM (2015). Irregular Migrant, Refugee Arrivals in Europe Top One Million in 2015: IOM. Erişim: 05.02.2022. https://www.iom.int/news/irregular-migrant-refugee-arrivals-europe-top- one-million-2015-iom
IOM (2022). IOM Concerned about Increasing Deaths on Greece-Turkey Border. Erişim: 05.02.2022. https://www.iom.int/news/iom-concerned-about-increasing-deaths-greece-turkey- border
Kingsley P., Shoumali K. (2022). Taking Hard Line, Greece Turns Back Migrants by Abandoning Them at Sea. The New York Times, Erişim: 06.02.2022. https://www.nytimes.com/2020/08/14/world/europe/greece-migrants-abandoning-sea.html
Lindsay, F. (2022). EU Border Agency Says Irregular Migration Continues To Increase in 2022. Forbes, Erişim: 10.02.2022. https://www.forbes.com/sites/freylindsay/2022/02/17/eu- border-agency-says-irregular-migration-continues-to-increase-in-2022/?sh=758555fa5b85
Lindsay, F. (2022). Migrants are Taking Ever More Dangerous Routes to Get to Europe. Forbes, Erişim: 07.02.2022. https://www.forbes.com/sites/freylindsay/2022/01/08/migrants- are-taking-ever-more-dangerous-routes-to-get-to-europe/?sh=50fcb6c34257
Milliyet (2021). Son dakika… AB’den Türkiye-Yunanistan sınırına dijital duvar!. Erişim: 03.03.2022. https://www.milliyet.com.tr/dunya/abden-turkiye-yunanistan-sinirina-dijital- duvar-6519100
T.C. Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (2011). Avrupa Birliği Antlaşması ve Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma. Erişim: 10.02.2022. https://www.ab.gov.tr/files/pub/antlasmalar.pdf
T.C. Edirne Valiliği (2022). T.C. Edirne Valiliği İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü. Erişim: 06.02.2022. http://www.edirne.gov.tr/–basin–aciklamasi
The Intercept (2014). Rosler Pinto Frontex Letter 2014. Erişim: 01.03.2022. https://www.documentcloud.org/documents/3531242-Rosler-Pinto-Frontex-Letter-2014.html
UNHCR (2022). 2021 saw fewer migrants reach Greek islands, UN data shows. Erişim: 06.02.2022. https://www.unhcr.org/cgi-bin/texis/vtx/refdaily?pass=52fc6fbd5&id=61d7e8593
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Plan tamamen öncelikle Türkiye ve komşularının zor duruma düşürülmesi akabinde avrupaya sıçratılarak bölgedeki mevcut istikrarın bozulmasına yönelik, okyanus ile kendisini garanti altına almış olan abdnin kalkınmasına hizmet eden bir çalışmadır.. Bu olay eninde sonunda bugün avrupanın şımarıklık ve taşkınlıklarına göz yumduğu kukla yunanistanın da kontol edemeyeceği boyutlara gelecek böylece durumun ciddiyetine varacaktır..
Ve bir sonraki adımda yani önümüzdeki 20 yıllık süreçte bugün Türkiye’ye onlar masum sivillerdir haklarına saygı gösterin diye talimat veren sözde demokratik ülkeler tarafından sınırlarda büyük kontrolsüz faaliyetler gösteren terörist gruplar olarak tanımlanıp üzerlerine silahlarla ateş edilerek kitleler halinde yok edilen ucuz av hayvanları olarak görülecektir..
Bugün özellikle Türkiye tarafından acilen ciddi ve doğru tedbirler alınarak çözüme kavuşturulması gereken bir sorundur..