Azerbaycan-Ermenistan İlişkilerinde Kördüğüm: Dağlık Karabağ’da Dondurulmuş Sorun
Giriş
Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri geçmişten günümüze çatışmanın olağan, barışın istisna olduğu bir atmosferde süregelmiştir. Bu iki devletin birbirleriyle olan ilişkilerine bakıldığında çözümü bekleyen pek çok sorun olduğu göze çarpmaktadır. Bu sorunların başında da Dağlık Karabağ meselesi gelmektedir. Coğrafi olarak Karabağ; Kura ve Aras ırmakları ile Gökçe gölü arasında kalan bölgeye ve ona bağlı olan ovalara verilen isimdir.[1] Dağlık Karabağ ise Karabağ bölgesi içerisinde yer alan ve yüz ölçümü 4392km² olan bölgeye verilen addır.[2] Azerbaycan ve Ermenistan’ın her ikisi de, bu bölgenin tarihsel olarak kendisine ait olduğunu iddia etmektedir. İki ülke arasında uzun yıllardan beri devam eden bu sorunun ortaya çıkmasında ve devam etmesinde iki aktörün etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Bu aktörlerden birisi İran diğeri ise Rusya’dır. 1828 yılında bu iki devlet arasında imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Azerbaycan topraklarını kendi güç nüfuz alanlarına ayırmıştır. Çarlık Rusya bu antlaşmaya koydurduğu bir madde ile bölgede yaşayan Ermenileri, Azerbaycan topraklarına iskan ettirmiştir. Bölgenin etnik yapısı Çarlık Rusya’sının uyguladığı bu göç politikası ile önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bölgeye gelen Ermeniler ile Azerbaycan Türkleri arasında dönem dönem çok sayıda çatışma meydana gelmiştir. SSCB döneminde de oldukça gergin bir seyirde ilerleyen ikili ilişkiler, 1988 ve 2020 yıllarına gelindiğinde taraflar arası savaşa dönüşmüştür. 1988 yılındaki ilk Karabağ savaşında Ermeni güçleri, Azerbaycan topraklarının önemli bir kısmını işgal etmiştir. 1992 yılında ise Hocalı kasabasında Azerbaycan Türklerine karşı Ermeni kuvvetlerince büyük bir katliam gerçekleştirilmiştir. 2020 yılının Kasım ayında taraflar arasında patlak veren ikinci Karabağ savaşını Azerbaycan kazanarak 1988-1994 yılları arasında işgal edilen topraklarını Ermeni güçlerinden geri almıştır.
Bu çalışmada Azerbaycan ile Ermenistan arasında yıllardan beri süregelen Dağlık Karabağ sorununa ve ikili ilişkilere tarihsel bir perspektiften bakılarak sorunun kök nedenlerinin neler olduğu analiz edilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda ilk olarak Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin tarihsel boyutuna değinilecek ardından yaşanılan Karabağ savaşları ve son gelişmeler mercek altına alınacaktır.
Azerbaycan-Ermenistan İlişkilerinin Tarihsel Boyutu
Kafkaslar, tarih boyunca birçok aktörün bölge üzerinde birbirleriyle hâkimiyet mücadelesine giriştikleri bir coğrafya olmuştur. Kafkasların bu denli öneme sahip olmasında, bölgenin coğrafi konumu büyük rol oynamaktadır. Bölge, Hazar Denizi ve Karadeniz arasında yer almaktadır. Deniz jeopolitiği açısından oldukça önemli bir konumda bulunan Kafkaslar, aynı zamanda Anadolu üzerinden Avrupa ile Asya kıtalarının bağlantısını sağlama rolünü de üstlenmektedir. Kafkasların sahip olduğu bu coğrafi özellikler, bölgenin stratejik önemini arttıran unsurlardır. 18-20. yüzyıllar arasında bölgeye hâkim olan ve bölgeyi uyguladıkları politikalar ile şekillendiren üç büyük gücün varlığından söz edilebilir: Bunlar Türkler, Ruslar ve İranlılardır. bu güçler arasından özellikle Rusya, 19. yüzyıla gelindiğinde bölgedeki nüfuzunu adım adım arttırmış, 20.yüzyılda ise Sovyetler ile bölgedeki güç nüfuzlarını zirveye taşımışlardır. Bu bağlamda 1747 yılı Rusların bölgedeki ilerleyişi açısından önemli bir tarihsel kırılmayı ifade etmektedir.
1747 yılında Afşar Devleti hükümdarı Nadir Şah’ın ölmesi, bölgede bir güç boşluğu oluşturmuş; oluşan bu güç boşluğunun neticesinde de günümüz Azerbaycan devleti sınırları içerisinde birçok hanlık kurulmuştur.[3] Hanlıkların kurulması ile bölgede çok parçalı bir güç yapısı ortaya çıkmıştır. Bu parçalı yapı, özellikle Rusların, bölgeyi işgal etmelerinde ve bölgede kalıcı olarak varlık göstermelerinde önemli bir unsur olmuştur. Ruslar, bölge hanlıklarından birisi olan Gence’yi 1804 yılında işgal etmişlerdir.[4] Rusların ilerleyişi Gence ile sınırlı kalmamış, 1805 yılında Kürekçay Antlaşması ile Karabağ hanlığı da Rus hâkimiyeti altına girmiştir.[5] Gerek Gence’nin gerekse Karabağ’ın, Rusların hâkimiyeti altına girmesi bölgede söz sahibi diğer bir aktör olan İran’ı oldukça rahatsız etmiş ve Çarlık Rusya’sından tehdit algılamasına neden olmuştur. Nitekim İran, 1812 yılında Çarlık Rusya’sına savaş ilan etmiş ancak yapılan savaşta Ruslar, İranlılara karşı üstün gelerek İran’ı bozguna uğratmış ve 1813 yılındaki Gülistan Antlaşması ile daha önceden ele geçirilen Gence ve Karabağ hanlıklarının yanında Şeki, Lenkeran, Şemahı, Bakü, Kuba ve Derbent hanlıklarını da Rusların hâkimiyeti altına girmiştir.[6] Bakü, Kuba ve Derbent hanlıklarının Hazar Denizine kıyılarının olması Rusların, Hazar Denizi üzerinde stratejik olarak varlıklarını güçlendirmek istediklerinin bir göstergesidir. Tarihler 1826 yılını gösterdiğinde Rusların hâkimiyeti altında bulunan birçok hanlıkta ayaklanmalar meydana gelmiştir.
Bunu Rusları yenmek ve 1812 yılının intikamını almak için fırsat bilen İranlı’lar tekrar Ruslar ile savaşa girmiş ancak Ruslar, İranlıları bir kez daha yenilgiye uğratmışlardır. Bu savaşın neticesinde 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması ile: Azerbaycan toprakları, Ruslar ile İranlılar arasında Kuzey’i Rusya’nın, Güney’i İran’ın olacak şekilde paylaştırılmıştır.[7] Türkmençay Antlaşması, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki yaşanılan sorunların kök nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Çünkü bu antlaşmanın 15.Maddesine göre: Çarlık Rusya, İran’da yaşamlarını sürdüren Ermenilere, günümüz Azerbaycan topraklarına göç etme hakkı tanımıştır.[8] Bu madde neticesinde İran’da yaşamlarını sürdüren 6,976 Ermeni, Azerbaycan topraklarına göç etmiştir.[9] Çarlık Rusya, 1829 yılında Osmanlı ile yaptığı Edirne Antlaşmasında da benzer bir maddeyi hayata geçirerek, Osmanlı içerisindeki Ermenileri, kendi hâkimiyet alanına çekmeyi başarmıştır. 1828 ile 1830 yılları arasında Çarlık Rusya’sının uyguladığı bu politika ile Karabağ bölgesine 130 bin Ermeni yerleştirilmiştir.[10] Böylelikle Çarlık Rusya, hem İran’da hem Osmanlı da dağınık halde yaşayan Ermenileri bir araya getirerek, bölgede etnik anlamda homojen bir yapı oluşturmaya çalışmıştır. Ruslar, Ermenilerin hamisi olma rolünü üstlenerek bölgede bulunan Osmanlı ve İran’a karşı bir baskı unsuru oluşturmayı amaçlamıştır. Çarlık Rusya’sının izlemiş olduğu bu göç politikası, Azerbaycan ile Ermenistan arasında günümüze değin sürecek olan sorunlu ilişkilerin temelini atmıştır.
Uygulanan göç politikası neticesinde bölgeye gelen Ermeniler, bazı çeteler vasıtası ile 1905 yılında Azerbaycan Türklerine başta Karabağ olmak üzere çeşitli yerlerde saldırılar düzenlemiştir.[11] Yapılan saldırılarda en çok zararı Azerbaycan Türkleri görmüştür. Bir Ermeni yazar olan Hovannes Ter Martirosyan’ın ifadelerine göre: Bu dönemde, 7 büyük şehir yıkılmış, 100.000 insan bu olaylar nedeni ile göç etmek zorunda kalmış ve 10.000 insan hayatını kaybetmiştir.[12]
Azerbaycan- Ermenistan ilişkilerinde yapılan bu tür saldırılar adeta kronikleşmiş bir sorundur. Zira bu sorun kendisini 1918 yılında tekrar gösterecektir. 1918 yılının mart ayında Ermeniler, tekrar Azerbaycan Türklerine çeşitli saldırılar düzenlemiş, düzenlenen bu saldırıların akabinde 50.000’den fazla Azerbaycan Türk’ü hayatını kaybetmiştir.[13] Azerbaycan Türklerinin bu durum karşısındaki imdat çağrısına Osmanlı devleti yetişmiş; 1918 yılının eylül ayında Kafkas İslam Ordusu, Bakü’ye girerek Ermeni saldırılarını durdurmuştur. Osmanlı devletinin 1.Dünya Savaşında dönemin en büyük güçlerine karşı birçok cephede savaşmasına rağmen soydaşlarına, askeri bir harekat ile destek olması, günümüzdeki Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde iki devletin birbirleriyle neden bu kadar dayanışma içerisinde oldukları sorusunun tarihsel bir cevabını teşkil etmektedir. Osmanlı devletinin 1. Dünya Savaşından yenik ayrılması, akabinde Mondros Mütarekesini imzalayarak bölgeden çekilmesi, üzerine bölgeye gelen İngiliz kuvvetleri de Karabağ’ı Azerbaycan toprakları içerisinde kabul ettiklerine dair bir bildiri yayımlamışlardır.[14]
1914 Yılında başlayan 1.Dünya Savaşı, 1917 yılına gelindiğinde devam etmekteydi. Savaşın taraflarından birisi de Çarlık Rusya’ydı. Bu dönemde Çarlık yönetiminden memnun olmayan Bolşevikler, bir ihtilal süreci başlatmış ve nihai amaçlarına ulaşmışlardır. Bolşevikler ile Çar rejimi arasında yaşanan bu güç mücadelesinin etkileri Kafkas coğrafyasında da kendisini göstermiştir. Bu dönemde Rus askeri birlikleri bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Bölgenin, Rus askeri birlikleri tarafından terk edilmesini tarihi bir fırsat olarak gören Gürcüler, Ermeniler, ve Azerbaycan Türkleri, bir araya gelerek 22 Nisan 1918 yılında Federal Demokratik Kafkas Cumhuriyetini kurduklarını ilan etmişler ancak ilan edilen Federal Cumhuriyetin varlığı uzun sürmemiş, 26 mayısta önce Gürcüler , Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etmiş, ardından Gürcüleri, Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler takip ederek, 28 Mayıs’ta Azerbaycan ve Ermenistan da kendi bağımsızlıklarını ilan etmiştir.[15]
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak varlığı uzun sürmemiştir.1918 yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, 1920 yılının nisan ayında Rus ordusunun Bakü’ye girmesi ile işgale uğramıştır.[16] Azerbaycan’ın yanı sıra Ermenistan ve Gürcistan da işgale uğrayarak, SSCB çatısı altında birleştirilmiştir. Bölge ile ilgili bir diğer önemli gelişme ise 1921 yılının kasım ayında yaşanmıştır. Azerbaycan Devrimci komitesi 30 kasımda Ermenileri memnun edecek bir karara imza atarak, Nahçıvan’ın Sovyet Ermenistan’ına bırakılması ve Karabağ bölgesinde self -determinasyon ilkesinin uygulanmasına yönelik bir karar aldığını açıklamıştır.[17] Bu karar özellikle Ermenistan lehine bir karar olması açısından oldukça önemlidir. Ancak Azerbaycanlı karar alıcılar ileriki yıllarda yapılacak görüşmelerde açıkladıkları bu karardan vazgeçeceklerdir. Nitekim özellikle Nahçıvan’ın Ermenistan’a verilmesi Türkiye açısından da oldukça olumsuz bir durum doğuracaktı. Zira bu gerçekleşseydi Türkiye, bölgede bulunan Azerbaycan Türkleri ile olan sınır bağlantısını kaybedecek ve kendisine hasmane bir tutum sergileyen Ermenistan ile doğrudan daha uzun bir kara sınırına sahip olacaktı. 17 Mart 1921 yılında SSCB, o zamanlar bağımsızlık mücadelesi içerisinde olan Türkiye ile Moskova Antlaşmasını imzalamıştır.[18] İmzalanan Moskova Antlaşmasına göre: Nahçıvan özerk bir bölge olacak ve Azerbaycan’a bırakılacaktı.[19] Türkiye’nin, SSCB’ye diplomasi masasında böyle bir kararı aldırtması, Azerbaycan Türkleri ile olan sınır bağlantısını kaybetmemesi açısından oldukça önemli ve stratejik bir hamledir. Nitekim Türkiye bu hamlesinin faydasını 2020 yılına gelindiğinde görecektir.
1921 yılında yaşanan bir diğer önemli gelişme ise: Karabağ konusu ile ilgili olarak Kafkas Bürosu liderlerinin katıldığı bir toplantının gerçekleşmesidir. Bu toplantıda alınan karar: Dağlık Karabağ’ın Sovyet Ermenistan’ına bırakılmasıydı ancak Azerbaycan tarafını temsil eden Neriman Nerimanov bu karara itiraz ederek 5 temmuzda tekrar merkezi komiteyi bu kararı görüşmesi için ikna etmiş ve söz konusu karar Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı olması gerektiği şeklinde değişikliğe uğramıştır.[20] 1921 yılında verilen bu karar 1923 yılına gelindiğinde tekrar değişikliğe uğrayacaktır. Merkez komite 1923 yılının temmuz ayında Dağlık Karabağ’ın özerk statüde bir eyalet olmasına karar vermiştir.[21] Sovyetlerin bu kararı almasının arka planında ise : Ermeni kesiminin tansiyonunun düşürülmesi ve her iki taraf arasında kısmi bir dengenin kurulmak istenmesi vardır.
Dağlık Karabağ’ın hangi tarafa ait olduğuna dair tartışmalar ilerleyen dönemlerde de devam edecektir ancak Dağlık Karabağ’ın 1936 yılındaki SSCB Anayasasının 24. Maddesine göre: Azerbaycan’a ait özerk bir bölge olduğunun kabul edilmesi, Dağlık Karabağ’ın tarihsel olarak Azerbaycan’a ait olduğu tezlerini güçlendiren bir hususu teşkil etmektedir.[22]
Dağlık Karabağ Sorunu ( 1988-1994 ) Döneminde Yaşanılan Gelişmeler
Ermeniler ile Azerbaycan Türkleri arasında yıllardır devam eden Karabağ sorunu, 1988 yılından itibaren yeni bir aşamaya geçmiştir. Esasen bu yıllara gelinmeden önce de taraflar arasında pek çok sayıda çatışma ve şiddet eylemleri yaşanmıştı ancak 1988 yılını, önceki dönemlerden ayıran temel nokta bu yıldan itibaren taraflar arasında yaşanılan çatışmaların 1994 yılına dek sürecek bir savaşa evrilmesidir.
1987 yılında 75.000 Ermeni, Karabağ’ın kendilerine ait olduğunu, bu nedenle de bu bölgenin Ermenilere verilmesini talep eden bir dilekçe hazırlayarak, söz konusu dilekçeyi Sovyet yönetimine iletmiş ancak Sovyet yönetimi, Ermenilerin Karabağ’a yönelik bu talebini tıpkı daha öncesinde olduğu gibi yine reddetmiştir.[23] 1988 yılına gelindiğinde ise Ermeniler Karabağ’a yönelik taleplerini daha da siyasal bir boyuta taşımışlardır. Şubat ayında Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi, Ermenistan ile birleşmek istediklerini belirten bir talepte bulunmuştur.[24] Esasen Dağlık Karabağ’ın Statüsü 1923 yılında belirlenmişti. Buna göre: Dağlık Karabağ, özerk bir yönetim olacak ve Azerbaycan Sovyet’ine bağlı kalacaktı. Azerbaycan Sovyet’i ise Ermenilerin bu talebine çok net bir şekilde karşı çıkmış; söz konusu talebin Sovyet Anayasası hükümleri ile bağdaşmadığının altını çizmiştir. [25]
Dağlık Karabağ’ın statüsü ile ilgili anlaşmazlığın sürdüğü bu dönemde Dağlık Karabağ Özerk Yönetiminde bulunan 2 Türk öldürülmüş, ayrıca Zengezur ve Gökçe de yaşamlarını sürdüren 160.000 kişi, Ermeniler tarafından silah zoruyla yaşadıkları bu bölgelerden çıkartılmıştır. [26] Bu olayların da etkisi ile iki toplum arasında 28 Şubat tarihinde Sumgayıt olayları meydana gelmiştir. Sumgayıt olaylarında iki taraf arasında yaşanılan çatışma neticesinde 26 Ermeni ve 6 Azerbaycan Türkü hayatlarını kaybetmiştir. [27]
1987 ve 1988 yılındaki Karabağ’a yönelik girişimlerinden herhangi bir sonuç elde edemeyen Ermenistan Sovyet’i, 1989 yılının aralık ayının başında Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi ile birleştiğini ilan etmiş, ancak ilan edilen bu karar SSCB yönetimi tarafından kabul edilmemiştir.[28] Azerbaycan’da da bu yıllarda önemli gelişmeler meydana gelmiştir. 1989 yılında Azerbaycan Halk Cephesi kurulmuştur. Kuruluşundan itibaren AHC’nin Azerbaycan’da artan etkisi Sovyet yönetimini oldukça tedirgin etmiştir. Çünkü SSCB yönetimine göre AHC, Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olması için çabalayan bir yapıydı.[29] 1990 yılında Bakü’nün Kızıl Ordu tarafından işgali de bu bağlamda düşünülebilir. Her ne kadar Kızıl Ordu, Bakü’ye Azerbaycan-Ermenistan çatışmasını önlemek için girdiğini iddia etmiş olsada , AHC üyelerinin de yer aldığı milli savunma karargahının, Sovyet tankları tarafından topa tutulması, Sovyetlerin asıl amacının Bakü’de kendi otoritesini yeniden tesis etme gayreti içerisinde olduğunun bir göstergesidir. Nitekim Bakü’nün 20 Ocaktaki işgalinden sonra Azerbaycan Komünist Partisinin başına Ayaz Mütellibov getirilmiştir.[30] Eğer Sovyetler gerçekten bu yıllarda Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanılan çatışmaları durdurmak isteseydi, Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir tampon bölge oluşturur, Azerbaycan Türkleri ile Ermenilerin nüfus olarak azınlıkla kaldıkları bölgelere askeri birliklerini konuşlandırarak olası bir çatışmayı engelleyebilirdi. Ancak Bakü’nün işgali Sovyetlerin, bu tutumdan çok uzak bir noktada olduğunun en net göstergesidir.
Soğuk Savaş döneminin iki süper gücünden birisi olmuş olan SSCB’nin 1991 yılındaki çöküşü, beraberinde uluslararası yapıda önemli bir değişimi meydana getirmiştir. Soğuk Savaş döneminde oluşan, liderliklerini SSCB ve ABD’nin üstlendiği çift kutuplu yapı sona ermiş, ABD liderliğinde tek kutuplu bir uluslararası yapı ortaya çıkmıştır. Avrasya’nın hasta adamının çöküşü, beraberinde 14 devletin bağımsızlığını elde etmesine olanak sağlamış; bu devletler uluslararası arenaya yeni birer aktör olarak giriş yapmıştır. Bu aktörlerden birisi olan Ermenistan, 23 Ağustos’ta, Azerbaycan ise 18 Ekim’de bağımsızlığını ilan etmiştir.[31]
Hocalı katliamı:
1992 yılına gelindiğinde ise insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek hadiselerden birisi yaşanmıştır. Hocalı kasabası esasen 1991 yılının ekim ayından beri Ermeni kuvvetleri tarafından abluka altına alınmıştı.[32] Abluka altına alınan Hocalı kasabasına 25-26 şubat tarihlerinde Rus kuvvetlerinin de destekleriyle giren Ermeni güçleri, kasabada Türklere karşı katliam gerçekleştirmiştir.[33] Ermeni kuvvetlerince yapılan katliamda 613 kişi ölmüş (ki ölenlerin 83’ü çocuktur), 1275 kişi rehin alınmıştır.[34] Bu katliama maruz kalan Azerbaycan Türklerinin, Ermenilerce uzuvları kesilmiş, kafa derileri yüzülmüş, gözleri oyulmuştur.[35] Ölenlerin bir kısmının çocuk olması yaşanan vahşetin bir başka boyutunu göstermektedir. Uluslararası hukuka göre: Savaş esnasında olsa dahi savaşan-savaşmayan ayrımının yapılması zorunludur. Bu nedenle de sivillere saldırmak ciddi bir insan hakları ihlalidir. Ermeni kuvvetlerinin hem sivillere saldırması hem de bu siviller üzerinde işkenceler yapması uluslararası hukuka aykırıdır ve büyük bir suç teşkil etmektedir. Ancak Ermenilerin yapmış oldukları bu katliama uluslararası toplum tarafından güçlü bir tepki verilmemiş, herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır.
Hocalı katliamının ertesinde savaş her iki taraf arasında bütün şiddeti ile devam etmiştir. 1993-1994 yılları Azerbaycan’ın Ermenistan karşısında çok ciddi toprak kayıplarına maruz kaldığı bir dönem olmuştur. Söz konusu dönemde, Ermeni kuvvetleri (Ağdere, Hankenti, Şuşa, Hocalı, Hocavent, Kelbecer, Laçin, Fuzuli, Ağdam ve Kubatlı’yı) işgal etmiştir.[36] 1994 yılında taraflar arasında yapılan Bişkek Protokolü ile ateşkes sağlanmıştır.[37]
Sorunun Çözümü ile ilgili Yapılan Bazı Uluslararası Girişimler ve Alınan Kararlar:
Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Karabağ sorununu çözüme kavuşturmak için yapılan uluslararası girişimlerden en öne çıkanı AGİT’in 24 Mart 1992 yılında 12 üyeli Minsk grubunu oluşturmasıdır.[38] AGİT’in bu soruna dahil olması, diplomasinin işlerliği açısından son derece önemlidir. Eğer ortada bir sorun var ise ve bu sorun ile ilgili olarak konuşan kişiler diplomatlar değilse o zaman sorunun tarafları arasında silahların konuşması kaçınılmazdır. Bu da sorunun çok daha kompleks bir hale bürünmesine yol açacaktır. AGİT’in, sorunun çözüme kavuşturulması noktasında en önemli somut adımlarından birisi 1996 yılında gerçekleştirilen Devlet Başkanları Zirvesidir. 2 Aralık 1996 yılında Lizbon da gerçekleştirilen zirvede , Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi, buna mukabil olarak da Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’a özerklik vermesini içeren bir plan taraflara sunulmuş, dönemin Ermenistan devlet başkanı Ter Petrosyan, bu planı kabul etmiş ancak ülkesinde bulunan milliyetçi kanadın baskısı nedeni ile görevinden istifa etmek zorunda kalmış, bu nedenle de söz konusu plan hayata geçirilememiştir. [39]
Birleşmiş Milletler:
II. Dünya Savaşından sonra kurulmuş olan Birleşmiş Milletler, aldığı kararlar itibari ile uluslararası meşruiyet bağlamında en önde gelen uluslararası kurumlardan birisidir. Tıpkı AGİT gibi BM’de Karabağ sorunuyla ilgili çeşitli kararlar almıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan 822, 853, 874, 884 sayılı kararlarda Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkması gerektiği vurgulanmıştır.[40] (BMGK) tarafından alınan bu kararlara rağmen Ermenistan, işgal ettiği topraklardan çekilmemiştir. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmemesinin ana nedeni: BMGK tarafından Ermenistan’a karşı herhangi bir yaptırımın uygulanmamış olmasıdır. Eğer BMGK Ermenistan’a karşı bir dizi yaptırım uygulasaydı kuvvetle muhtemel Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilebilirdi. Çünkü Ermenistan’ın ekonomik ve askeri anlamda BMGK’ya karşı koyabilecek bir kapasitesi yoktu.
Avrupa Birliği:
2005 yılında Azerbaycan’a, uluslararası anlamda bir destek de Avrupa Birliğinden gelmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi aldığı kararla: Ermenistan’ı Azerbaycan topraklarını işgal etmesi nedeniyle saldırgan devlet ilan etmiş; Yukarı Karabağ rejimini ise ayrılıkçı bir rejim olarak tanımlamıştır.[41] Uluslararası kurumların aldıkları bu kararlardan hareketle görülmektedir ki: Karabağ bölgesi Ermenilerin iddia ettikleri gibi kendilerinin değil Azerbaycan’ındır. Eğer Ermeni tezleri gerçekten doğru olsaydı Gerek AGİT gerek AB gerekse BMGK, Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmasına yönelik olarak kararlar almazdı. Uluslararası kurumlar Azerbaycan lehinde birçok karar almış olsalar da eylem noktasında Ermenistan aleyhinde bir uygulamaya gitmemişlerdir. Bu da sorunun çözümünde rol oynayan ana paydaşların, siyasal anlamdaki çıkarlarını sorunun çözümünden daha ön planda tuttuklarının bir göstergesidir.
Savaşın Maliyeti :
Her savaşta iki tür maliyet vardır. 1) Maddi, 2) Manevi. Genellikle Savaşlar 0 toplamlı olduğundan ötürü bir taraf kazanırken diğer bir taraf kaybeder. Ancak kesin olan husus şudur ki: Yaşanılan savaş sürecinden hem Ermeniler hem de Azerbaycan Türkleri ciddi ölçüde olumsuz etkilenmiştir.[42]
Maddi Boyut: Maddi kayıplar açısından bakıldığında 1992-1994 yılları arası dönemde Azerbaycan altyapısı çok ciddi zarar görmüştür. Bu dönemde Azerbaycan’ın 6000 sanayi tesisi, 160 köprüsü, 15.000 elektrik hattı, 2000 km gaz boru hattı Ermenistan kuvvetleri tarafından tahrip edilmiş veya kullanılamaz hale getirilmiştir.[43] Bu bağlamda Ermenistan kuvvetlerinin savaş konseptinin hem Karabağ topraklarını ele geçirmek hem de Azerbaycan altyapısına ciddi bir zarar vererek Azerbaycan’ın uzun seneler toparlanmasını önlemek amacı taşıdığı çıkarımında bulunulabilir. Ermenistan açısından ise en büyük maddi kazanım işgal ettikleri Azerbaycan topraklarıdır.
Manevi Boyut: Azerbaycan özelinde kaybedilen bir savaşın neticesi olarak psikolojik olarak bir moral bozukluğu, kendi öz topraklarını kaybetmenin verdiği derin üzüntü, yaşanılmış olan Hocalı katliamı ile toplumsal hafızalardan kolayca silinmeyecek bir travmanın yaşanması gibi hususlar söylenilebilir. Ermeniler açısından ise Azerbaycan’a karşı askeri ve psikolojik açıdan moral üstünlüğün sağlanması, kendilerine yeni toprak işgalleri konusunda özgüven gelmesi, Türklerden intikam aldıkları düşüncelerinin yoğunlaşması gibi hususlar söylenilebilir.
Savaşın Genel Değerlendirmesi:
Azerbaycan için bu savaşın sonucu oldukça trajik ve yıkıcı olmuştur. Azerbaycan savaşın sonucunda hem topraklarının bir kısmını kaybetmiş hem de büyük bir katliama uğramıştır. Bu da Azerbaycan toplumunu psikolojik- moral faktörler bağlamında oldukça olumsuz etkilemiştir. Ermeniler için ise bu savaş Azerbaycanlılara karşı kazanılmış tarihi bir zaferdi. Ermeniler, Üzerlerinde hak iddia ettikleri toprakların büyük bir bölümünü bu savaş neticesinde işgal ederek ele geçirmişlerdir. Savaşın bu denli Azerbaycan için hezimetle Ermenistan için ise zaferle sonuçlanmasındaki ana faktörler şunlardır: Ermeni birliklerinin savaş öncesinde de çetecilik faaliyetleri ile elde ettikleri savaş deneyimi, Azerbaycan birliklerinin bu bağlamda savaş tecrübesinin daha az olması, askeri ekipman ve lojistik anlamda Ermeni birliklerinin Azerbaycan kuvvetlerine nazaran daha ileri ve iyi bir seviyede olması, Azerbaycan içinde yaşanılan iç çekişmelerin getirdiği düzensizlik durumu gibi faktörler sayılabilir.
Birçok uzmana göre savaş sırasında Ermenistan kuvvetlerine başta Rusya olmak üzere diğer devletler tarafından lojistik ve askeri destek vermiştir. Azerbaycan ise umduğu desteği dışarıdan görememiştir. Bu bağlamda 32.Gün programında Mithat Bereket ile röportaj yapan Elçibey: Yaralıları tahliye etmek için Rusya, İran, Türkiye’den sadece 5 helikopter istediğini ancak hiçbir devletin bu talebine olumlu yanıt vermediğini belirtmiştir.[44] Mithat Bereket’in Türkiye’den ne beklersiniz sorusuna ise Elçibey’in cevabı: 5 Helikopter istedim verilmedi , ben Türkiye’den ne yüzle bir şey isteyeyim şeklinde olmuştur.[45]
Dağlık Karabağ Sorunun Ortaya Çıkmasında ve Sorunun Devam Etmesindeki Kök Nedenler
Ermenilerin Tarihsel Tezleri ve Politikaları:
Ermeniler, kendi tarihlerini çok eski dönemlere dayandırmaktadırlar. Bazı Ermeni tarihçilerin iddia ettiklerine göre: Büyük Ermenistan Devleti, M.Ö.1. yy.’da günümüzdeki bilinen adı ile Dağlık Karabağ bölgesini işgal ederek ele geçirmiştir.[46] Bu iddianın Ermeni tarihçiler tarafından ortaya atılmasının nedenleri olarak şunlar sayılabilir: Ermenilerin Dağlık Karabağ’ın kendilerine ait olduğu argümanına tarihsel bir derinlik katmak istemeleri ,, kendi uyguladıkları politikalara meşru bir dayanak noktası oluşturma amacının güdülmesi ve diğer aktörlerin, Ermeni tezlerine destek vermelerinin sağlanmasıdır.
Sorunun Her iki tarafı da Dağlık Karabağ bölgesinin Nuh Tufanı öncesinde dahi, kendilerine ait olduklarını savunmaktadırlar.[47] Nitekim Ermeni bir tarihçi olan Çamçyan, Ermenilerin asıl atasının Nuh peygamberin torununun torunu olan Hayk olduğunu iddia etmiştir.[48] Bu söylem Ermeniler arasında da kabul görmüş olacak ki Ermenistan’a, Ermeniler tarafından Hayestan da denmektedir.[49]
Toprak Talepleri ve Hay Dat Doktrini:
Dağlık Karabağ sorunun bir diğer önemli nedeni ise : Ermenilerin bitmek bilmeyen toprak talepleridir. Ermenilerin toprak taleplerinin zihinsel olarak arka planına bakıldığında en öne çıkan ismin Akop Melik Akyopyan olduğu görülecektir. Akyopyan, “ Denizden Denize Uzanan Ermenistan” söyleminin sahibi olarak, Büyük Ermenistan ideasının fikir babalığını yapmıştır.[50] Bu noktada Ermenilerin Hay Dat Doktrinleri de ön plana çıkan bir diğer önemli husustur. Bu doktrine göre: Ermeniler, üzerlerinde hak iddia ettikleri toprakları alarak , Büyük Ermenistan’ı kuracak, akabinde dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşamlarını sürdüren Ermeniler, bu topraklara gelerek, bundan sonraki yaşamlarını Büyük Ermenistan Devleti çatısı altında sürdüreceklerdir.[51] Büyük Ermenistan ideasının toprakları ise bölgede bulunan Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve İran, devletlerinin sahip olduğu toprakların bir kısmını kapsamaktadır.
Çarlık ve Sovyet Rusya Faktörü:
Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ merkezli olarak yaşanılan sorunların ortaya çıkmasında büyük rol oynayan ana paydaşlardan birisi de Rusya’dır. Çarlık Rusya döneminde, Türkmençay Antlaşması ile Ruslar bölgenin demografik yapısını adeta alt üst etmişlerdir. 1823 yılında Kuzey Azerbaycan bölgesinde yaşayan Azerbaycan Türklerinin nüfus oranı %78.3 iken, bu bölgede yaşayan Ermenilerin nüfus oranı % 21’idi.[52] 1897 yılına gelindiğinde Rusların uyguladıkları göç politikaları nedeni ile bu oran önemli bir değişime uğramış, % 78.3 olan Azerbaycan Türk nüfusu %53’e düşmüş, %21 olan Ermeni nüfusu ise %45’e yükselmiştir.[53] Böylece iki nüfusun oranı neredeyse birbirleriyle denk bir seviyeye gelmiştir. Çarlık Rusya’sı döneminde uygulanan bu nüfus politikası Sovyetler Birliği döneminde de devam etmiş ; 1948 – 1953 yılları arasında sayıları 110 bini bulan Azerbaycan Türkleri, yaşadıkları yerlerden silah zoru ile başka bölgelere göç ettirilmiştir. Sovyetler ayrıca birçok Azerbaycan toprağını da Ermenilere vermiştir. 1922 yılında Sovyetler tarafından Ermenilere bırakılan Zengezur bu hususa örnek teşkil etmektedir. Sovyetlerin, Ermenilere karşı uyguladıkları toprak verme politikasının bir tezahürü olarak Ermenistan toprakları 9000 kilometre kareden 29.000 kilometre kareye çıkmıştır.[54]
Şiddetin Araçsallaştırılması ve Diplomasinin Baypas Edilmesi
Dağlık Karabağ sorununun bir türlü çözüme kavuşturulamamasının bir nedeni de şiddetin araçsallaştırılmasıdır. Bu metot özellikle tarihsel süreçte Ermenilerin en sık başvurduğu bir metot olagelmiştir. Ermeniler, diplomatik müzakere süreçleri devam ederken dahi, Azerbaycan Türklerinin yaşadıkları bölgelere saldırılar gerçekleştirmekten çekinmemişlerdir. Bu da diplomatik müzakere süreçlerinin etkinliğini kaybetmesine, müzakerelerden istenilen sonuçların alınamamasına neden olmuştur. Şiddetin araçsallaştırılmasının bir tezahürü olarak, her iki toplum arasında giderilmesi son derece güç olan bir güven bunalımı sorunu meydana gelmiştir. Bu nedenle de her iki toplum arasında tek çözüm yönteminin savaşmak olduğu kanısı git gide güçlenmiştir. Kamuoyunun da etkisi düşünüldüğünde siyasi karar alıcıların sorunu çözme noktasında da bir baskı ile karşılaştığı tahmininde bulunulabilir.
Moral ve Psikolojik Faktörler:
Sorunun tarihsel olarak yüzyıllara dayanan bir arka planının olması ve günümüze değin sorunun tam manasıyla çözülememesi, her iki toplumu psikolojik olarak ciddi bir şekilde yıpratmıştır. Ermeniler bu bağlamda devamlı olarak sözde kendilerine 1915 yılında Türkler tarafından soykırım yapıldığı iddiasını dile getirerek, kendilerini mağdur, ezilmiş, baskıya uğramış, mazlum millet olarak tüm dünyaya servis etmeye çalışmaktadırlar. Azerbaycan Türkleri ise Ermeniler tarafından kendilerine yapılan Hocalı katliamını unutmamış, bu konuda Ermenilerin yaptıkları katliamı diğer ülkelere anlatmaya, asıl haksızlığa ve baskıya uğrayanların kendileri olduklarını dile getirmeye çalışmıştırlar. Bu nedenle her iki toplumda kendilerine göre tarihsel bir travma yaşamıştır ve bu travmanın etkisi halen daha sürmektedir. Sürekli olarak travmaların dile getirilmesinin en önemli sonucu gelecek kuşaklara bu travmaların doğrudan aktarılması olacaktır. Bu da nesilden nesile aktarılan bir düşmanlık duygusunu besleyecek ve ikili ilişkilerde barışın istisna, çatışmanın olağan olduğu bir durumu meydana getirecektir.
Azerbaycan-Ermenistan’ın Askeri Gücüne Kısa Bir Bakış
Azerbaycan ile Ermenistan arasında sık sık çatışmaların yaşanmış olması, Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkmaması ve diğer çeşitli sebeplerden ötürü her iki ülkede birbirlerinden yüksek düzeyde tehdit algılamaktadır. Bu nedenle de her iki ülke için silahlı kuvvetlerinin güçlü, etkin ve caydırıcı olması hayati bir önem taşımaktadır. İki ülkenin 2011-2020 yılları arasındaki askeri harcama tutarlarına bakıldığında:[55]
Azerbaycan ile Ermenistan arasında ciddi bir farkın olduğu görülecektir. 2014 yılında Azerbaycan, 3,43 milyar dolarlık askeri bir harcama yaparken, Ermenistan ise 480 milyon dolarlık askeri bir harcama yapmıştır. 2015-2016 yılları arasında Azerbaycan’ın askeri harcamalarında gözle görülür bir azalış gerçekleşmiş olsa da Ermenistan’ın, Azerbaycan’ı yakalaması oldukça zor gözükmektedir. Bu bağlamda Ermenistan’ın askeri harcamalarında 2011’den 2018’e kadarlık dönemde ciddi bir artış yaşanmamıştır. Son 3 yılda ise Ermenistan’ın askeri harcamalar noktasında 1 milyar dolar seviyesine yaklaşmış olduğu görülmektedir.
Ermenistan ve Azerbaycan’ın askeri alım yaptığı ülkelere bakıldığında bu ülkelerin başında Rusya gelmektedir. Ermenistan’ın kullandığı T-72 tanklarından diğer birçok savaş araç-gereçlerine değin silahlı kuvvetlerinin envanterinin büyük çoğunluğu Rus yapımıdır. Aynı şekilde Azerbaycan’da Rusya’dan T-90 tankları ve Mİ35-M gibi saldırı helikopterleri satın almıştır.[56] Azerbaycan’ı, silah alımlarında Ermenistan’dan ayıran temel unsur Azerbaycan’ın bazı ülkelerden modern savaş konseptine uygun dronelar satın almış olmasıdır. Bu bağlamda Azerbaycan hem İsrail’den Orbiter ve Harop gibi kamikaze dronelar satın almış, hem de Türkiye’den TB-2 Bayraktar sihalar alarak ordusunun vuruş gücünü arttırmıştır. Azerbaycan’ın drone teknolojisine olan bu yatırımları ve savaş doktrinine bu droneları başarılı bir şekilde entegre etmesi, 2020 yılındaki yaşanılmış olan savaşın kazanılmasında büyük bir rol oynamıştır. Ermenistan ise bu savaşta drone teknolojisi ve alımlarındaki eksikliğini görmüş bu eksikliklerini gidermek için 2021 yılında çeşitli adımlar atmıştır. Son olarak iki ülkenin silahlı kuvvetlerinin personel sayılarına bakıldığında burada da Azerbaycan’ın daha üstün bir konumda olduğu görülmektedir. Azerbaycan’ın 2020 yılındaki silahlı kuvvetler personel sayısı 70.000 iken, Ermenistan’ın silahlı kuvvetler personel sayısı 44.800 dür. Bu bakımdan Azerbaycan hem silahlı kuvvetler personel sayısı hem de askeri harcamalar bakımından Ermenistan’dan daha üstün bir konumdadır. Bütün bunlardan hareketle Azerbaycan’ın 1988 yılındaki savaştan ciddi dersler çıkartmış olduğu sonucuna ulaşmak mümkündür.[57]
Karabağ Savaşı (27 Eylül 2020)
1988 yılında başlamış olan 1.Karabağ savaşı, 1994 yılında her iki tarafın imzalamış olduğu Bişkek Protokolü ile sona ermişti. Ancak Ermenistan güçleri işgal ettiği Azerbaycan topraklarından bu süreç içerisinde çekilmemişti. Bu nedenle de iki taraf arasında yıllardır süren Karabağ sorunu çözülmemiş, sadece dondurulmuştu. 2020 yılına gelindiğinde ise dondurulmuş olan Karabağ sorunu, taraflar arasında tekrar patlak vermiştir. Ermenistan güçlerinin ateşkesi ihlal etmesi üzerine Azerbaycan ordusu, 27 Eylül’de Ermenistan işgali altında bulunan topraklarını geri almak için bir harekat başlatmıştır. Harekat süresince Azerbaycan ordusu Ermeni güçlerinden Hocavend, Terter, Hocalı, Kubadlı, Zengilan, Cebrail, Laçin gibi yerleşim yerlerini geri almayı başarmıştır.[58] Aynı zamanda Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasındaki bağlantıyı sağlayan bu nedenle de oldukça stratejik bir öneme sahip olan Şuşa kenti, Azerbaycan ordusu tarafından ele geçirilmiştir.[59] Azerbaycan ordusu bu savaşta özellikle İsrail ve Türkiye’den almış olduğu droneları kullanarak Ermenistan güçlerine ağır kayıplar verdirtmiştir. Öyle ki Arda Mevlütoğluna göre: Ermenistan güçleri, savaşın ilk 30 gününde tank envanterinin %50’sini kaybetmiştir.[60] Savaş sürecinde dikkat çeken bir diğer husus da: Ermenistan’ın, Azerbaycan’daki sivil yerleşim yerlerine yapmış olduğu füze saldırılarıdır. Bu saldırıların asıl amacı: Azerbaycan’ında misli ile karşılık vermesini sağlayarak, Ermenistan’ın kendi topraklarında saldırıya uğradığını gerekçe göstermek ve KGAÖ’yü göreve çağırmaktı. KGAÖ’ye göre: Üye devletlerden birisinin topraklarına herhangi bir saldırı olursa ittifak üyeleri o devlete yardım etme yükümlülüğüne sahiptir. Ancak Azerbaycan, Ermenistan’ın bu taktiksel hamlesini boşa çıkartarak savaşı sadece işgal altında olan bölgelerde yürütmüştür. Azerbaycan-Ermenistan savaşı 44 gün sürmüş Rusya’nın araya girmesi ile taraflar arasında 10 Kasım ’da ateşkes imzalanarak savaş sona erdirilmiştir. Buna göre Ermenistan birlikleri, Laçin, Kelbecer, Ağdam bölgelerinden çekilecek, Dağlık Karabağ’a özerlik verilmeyecektir.[61] Ayrıca Rus barış gücü birlikleri Ermenistan-Azerbaycan cephe hattına ve Laçin koridoruna konuşlanarak ateşkesi gözlemleyecektir.[62]
44 günlük savaşın sonunda kazanan taraf Azerbaycan olmuştur. Azerbaycan bu savaşla işgal altında bulunan topraklarını geri almış; Ermenistan’a karşı askeri ve moral faktörler bağlamında ciddi bir üstünlük elde etmiştir. Ermenistan açısından ise bu savaş tam anlamıyla bir hezimet olmuştur. Ermeni halkı savaşın faturasını Başbakan Paşinyan’a kesmiş, Ermenistan da birçok gösterici Paşinyan aleyhinde gösteriler yaparak, istifa etmesini istemiştir.[63]
Azerbaycan-Ermenistan İlişkileri ile İlgili İlerleyen Dönemlerde Bizleri Neler Bekliyor?
Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanılmış olan son Karabağ savaşının bölgesel ve küresel çaptaki etkileri ilerleyen dönemlerde kendisini daha da net bir şekilde gösterecektir. Bu bağlamda geçmişte yaşanılmış olan olaylar göz önünde tutularak ilerleyen dönemlerde olası yaşanılabilecek gelişmeler ile ilgili bazı çıkarımlarda bulunmak mümkündür.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanılmış olan savaşa arabuluculuk sıfatı ile hızlı bir şekilde dahil olan Rusya, barış gücü birliklerini de bölgeye konuşlandırarak hem diplomasi masasında hem de sahada etkin bir aktör olarak yerini almıştır. Rusya’nın araya girmesi ile daha fazla zarar görmekten kurtulan Ermenistan, Rusya’ya karşı ilerleyen süreçte de politik ve askeri açıdan bağımlı olmaya devam edecektir. Ermenistan her ne kadar savaşı kaybettiğini kabul etse de psikolojik olarak bu yenilgiyi henüz hazmedememiştir. Ermenistan’ın orta ve uzun vadede bu yenilgiyi ve statükoyu kabul etmesi pek de mümkün gözükmemektedir. Bu bağlamda Ermenistan, önümüzdeki 20 yıllık dönemde bir toparlanma sürecine girecektir. Ekonomik ve askeri anlamda ciddi sorunlar yaşayan Erivan yönetimi öncelikle bu eksikliklerini süratle kapatmaya çalışacaktır. Bu nedenle Ermenistan’ın önümüzdeki dönemde ekonomisi elverdiğince başta Rusya olmak üzere çeşitli ülkelerden daha fazla silah satın alımı gerçekleştirmesi beklenmektedir.
2.Karabağ savaşından sonra Ermenistan ile Azerbaycan arasında Karabağ üzerinden yeni bir savaşın olmayacağı ihtimali oldukça düşüktür. Bu hipotezin dile getirilmesinin çeşitli nedenleri olarak şunlar söylenebilir. Bölgede artan Türkiye-Azerbaycan etkisi Rusya’yı oldukça tedirgin etmektedir. Bu durumu Neo Avrasyacıların önde gelen isimlerinden birisi olan Dugin açıkça dile getirmiştir. Dugin’e göre. eğer Azerbaycan da Türkiye’nin etkisi daha da artarsa, Azerbaycan; Ermenistan, İran ve Rusya tarafından parçalanmalıdır. Dugin ’in bu söyleminin ana stratejik hedefi Türkiye’nin Azerbaycan üzerinden Orta Asya ile olan bağlantısının kesilmek istenmesidir. Bu nedenle Ermenistan, Kafkaslardaki Türk etkisinin kırılması için Rusya açısından oldukça stratejik bir öneme sahip dış politika tercihidir.
Savaşın galip tarafı olan Azerbaycan ise önümüzdeki süreçte ekonomik ve askeri kapasitesini daha da geliştirerek Ermenistan’a karşı elde ettiği avantajlı konumu sürdürmeye çalışacaktır. Bu bağlamda İlham Aliyev döneminde Türkiye ile gelişen ikili ilişkiler önümüzdeki dönemde de önemini korumaya devam edecektir. Nitekim Türkiye, savaş sürecinde Azerbaycan’a diplomatik destek vermiş ve sık sık Azerbaycan’a destek açıklamalarında bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile Azerbaycan’ın zafer kutlamalarını birlikte izlemesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin askeri geçitte yer alması sadece iki ülke arasındaki dayanışma ruhunu bütün dünyaya göstermekle kalmamış özellikle Ermenistan’a , İran’a ve Rusya’ya karşı siyasi bir mesaj da verilmiştir.
Sonuç
Azerbaycan ile Ermenistan arasında başta 1988-1994 yılları olmak üzere ve son olarak da 2020 yılında Karabağ özelinde iki savaş yaşanmıştır. Bu yaşanılmış olan savaşlardan önceki dönemlerde de taraflar arasında birçok kez çatışmalar ve itilaflar meydana gelmiştir. Sürekli çatışma halinde süregelen iki ilişkilerin etkisiyle taraflar arasında ciddi bir güvenlik ikilemi ortaya çıkmıştır. Bu nedenle de ikili ilişkilerde güven ortamının sağlanması pek mümkün olmamıştır. Taraflar arasındaki güven ortamının yeniden tesis edilmesi zor olsa da imkansız değildir. Bunun için her iki ülkenin de çatışmacı bir tutumdan sakınarak diplomasiyi öne çıkartması gerekmektedir. Böyle bir tutum neticesinde de taraflar arasında önce yumuşama ardından da işbirliği seviyesinde ilişkilerin gelişmesi muhtemeldir. Türkiye ve Azerbaycan’ın son dönemdeki açıklamaları da bunu göstermektedir. Ermenistan’ın agresif bir dış politikadan yapıcı ilişkileri vurgulayan bir dış politika ’ya geçiş sürecinin gerçekleşmesi halinde Türkiye ve Azerbaycan, Ermenistan ile işbirliği yapabileceğini açıklamıştır. Böyle bir durumun gerçekleşmesi bölgedeki bu üç devlet için son derece faydalı olacaktır. Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan ile işbirliği yaparsa bu süreçten en karlı çıkacak devletlerden birisi olacaktır. Zira Erivan yönetimi Türkiye’nin sınırlarını kapatması ile bölgede adeta izole olmuş bir durumdadır. Bu durum Erivan yönetiminin ekonomisi oldukça olumsuz etkilemektedir. Azerbaycan -Ermenistan ilişkilerini etkileyen bir diğer faktör de bölgede ve bölge dışındaki aktörlerin yürütmüş oldukları politikalardır. Bu üç devlet arasında bir barış ortamının oluşması ne Rusya’nın ne de İran’ın lehine bir durum olacaktır. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunların çözülememesinin bir diğer nedeni de sorunun çözümünde rol oynayan ana paydaşların sorun çözümünde tarafsızlıktan uzak bir tavır sergilemeleridir. Örneğin : BM’nin 14 Mart 2008 yılındaki Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkması yönelik önerisine AGİT Minsk grubunun üç eş başkanı olan ABD, Rusya ve Fransa olumsuz oy vermiştir.[64] Bir diğer örnekte 2020 yılında yaşanılmış olan ikinci Karabağ savaşında Fransa’nın savaş süresince Ermenistan’ı destekleyen açıklamalar yapması olmuştur. Özellikle Azerbaycan bu konuda Fransa’ya ciddi tepki göstererek Fransa’yı tarafsızlığını kaybetmekle itham etmiştir. Özetle Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri geçmişten günümüze çatışmanın kural barışın istisna olduğu bir ilişki biçimi içerisinde süregelmiştir. Bundan sonraki dönemde ilişkilerin nasıl olacağı Ermenistan’ın ve Azerbaycan’ın birbirlerine karşı sergileyecekleri tutuma ve diğer aktörlerin bölge üzerindeki uyguladıkları politikalara göre şekillenecektir.
https://stratejikortak.com/2021/06/daglik-karabag.html
KAYNAK
KAYNAKÇA
ALLAHVERDİYEV , Tahir. Azerbaycan ve Ermenistan Arasındaki Karabağ Sorunu. Bursa, 2 Mart 2010.
NERİMANLI, Tebriz. «Karabağ Savaşının Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan İçin Sosyal ve Ekonomik Etkileri .» Journal of Institute of Economic Development and Social Researches, 2015: 31-36.
Sapmaz, Ahmet , ve Gökhan SARI. «Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi.» Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2012: 0-31.
ATUN, Ata. Hocalı Soykırımı ve Büyük Ermenistan Rüyası. Lefkoşa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 11 Mayıs 2014.
BİÇER, Savaş. «Ermenistan İşgali Altındaki Dağlık Karabağ Sorununa Bir Çözüm Önerisi.» Bilge Strateji, 2019: 117-133.
Cabbarlı, Hatem. «Hay Dat Doktrini ve Ermenistan Dış Politikası.» HyeTert. 23 Kasım 2012. https://hyetert.org/2012/11/23/hay-dat-doktrini-ve-ermenistan-dis-politikasi/ (erişildi: Şubat 4, 2021).
Çiçek, İrem. 10layn.com. 28 Kasım 2019. https://10layn.com/10-maddede-oyun-kurami-ve-nash-dengesi/ (erişildi: Şubat 21, 2021).
Elçibey, Ebulfez, röportaj yapan: Mithat Bereket. Azerbaycan-Ermenistan Savaşı | 1993 | 32. Gün Arşivi ([t.y] [t.y] 1993).
GÖKÇELİK, Şevval Beste . «Avrasya İncelemeleri Merkezi Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı.» AVİM. 25 Kasım 2020. https://avim.org.tr/tr/Yorum/2020-DAGLIK-KARABAG-SAVASININ-ERMENISTAN-VE-DIASPORADAKI-YANSIMALARI (erişildi: Şubat 9, 2021).
Güler, Mehmet Çağatay. «Karabağ’ın Özgürleştirilmesi ve Sahadaki Yeni Denklem.» SETA Perspektif, 2020: 1-4.
HASANOĞLU, Murteza, Asim MEMMEDOV, ve Bahtiyar MAHARRAMOV. «İkinci Karabağ Savaşı Sonrası Azerbaycan – Türkiye İlişkileri.» Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, 2020: 522-529.
HASANOĞLU, Murteza, ve Nesrin SÜLEYMANLI. «Ermenistan Devleti’nin Oluşum Sürecinde Güney Kafkasya’da Nüfuz Mücadelesi ve Azerbaycan .» Avrasya İncelemeleri Dergisi, 2013: 289-303.
İBADOV, Adalet. Azerbaycan Dış Politikasında Dağlık Karabağ Sorunu ve Ermeni Sorunu: Çözümler,Öneriler. İzmir, [t.y] [t.y] 2007.
İŞYAR, Ömer Göksel. «Ermenilerin Dağlık Karabağ Uyuşmazlığına İlişkin Tutumlarının İçsel Nedenleri.» İ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2003: 1-43.
KARACA, Erdem . «SSCB’nin Dağılma Sürecinden BDT’nin Kurulmasına Kadar Geçen Sürede Karabağ Eksenli Olarak, Nahçıvan, Ermenistan ve Azerbaycan Coğrafyasında Yaşanan Gelişmeler ve Türkiye’nin Tutumu (Ekim 1987- Aralık 1991).» Gazi Akademik Bakış, 2015: 113-140.
KOÇ, Hülya , ve Burçin Hafize TARCAN. «19.Yüzyıldan Günümüze Ermenistan-Azerbaycan İlişkileri.» Journal of International Banking Economy And Management Studies, 2020: 87-116.
Mevlütoğlu, Arda. Uluslararası İlişkiler Konseyi. 5 Kasım 2020. https://www.uikpanorama.com/blog/2020/11/05/2020-daglik-karabag-savasina-dair-askeri-stratejik-gozlemler/ (erişildi: Şubat 10, 2021).
MUSTAFAYEV, Beşir. «Karabağ’ın İşgal Süreci ve Bölgede Yaşanan Son Olaylar Çerçevesinde Çözüm Arayışları.» Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2013: 281-284.
ÖZYILMAZ, Emine Vildan. «Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ.» Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2013: 191-208.
Sarukhanyan, Vahe. hetq. 24 Ekim 2020. https://hetq.am/en/article/123482#:~:text=Azerbaijani%20defense%20and%20security%20expenditures%20topped%20US%242%20billion.&text=Armenia’s%20data%20is%20based%20on,this%20data)%20and%20press%20releases (erişildi: Şubat 9, 2021).
TUNCERLİ, Özge. «Dağlık Karabağ Sorunu Kapsamında 1988 Sumgayıt Olayları.» Ulisa: Uluslararası Çalışmalar Dergisi, 2019: 132-144.
YAVUZ , Bige SÜKAN . «Türk Kurtuluş Savaşı Yıllarında Uluslararası Rekabet Alanı Olarak Transkafkasya ve Türkiye’nin Ekonomik İlişkileri.» Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 2003: 1-58.
YILMAZ, Reha. «Kafkasya’da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu.» Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, 2013: 71-90.
YILMAZ, SEDA. Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikasında Ermenistan. İstanbul, 27 Mart 2012.
YIMAZ, Meşkure. «Karabağ Savaşı ve Adım Adım Hocalı Soykırımı .» Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi , 2013: 95-104.
Dipnotlar
[1] Ahmet Sapmaz ve Gökhan Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi,” Güvenlik Stratejileri Dergisi,15(2012): 3, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84502.
[2] Sapmaz ve Sarı, Dağlık Karabağ Sorununda “Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi”, 3.
[3] Emine Vildan Özyılmaz, “Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”, Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2 (2013): 196 erişim 31 Ocak 2021. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/287257
[4] Özyılmaz, ”Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”,197.
[5] Tahir Allahverdiyev , “Azerbaycan ve Ermenistan Arasındaki Karabağ Sorunu” ( Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi, 2010.
[6] Özyılmaz,” Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”,197.
[7] Allahverdiyev, ”Azerbaycan ve Ermenistan Arasındaki Karabağ Sorunu”,33.
[8] Reha Yılmaz, “Kafkasya’da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, 2 (2013) : 74 , erişim 31 Ocak 2021, https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423872157.pdf.
[9] Murteza Hasanoğlu ve Nesrin Süleymanlı, “ Ermenistan Devletinin Oluşum Sürecinde Güney Kafkasya’da Nüfuz Mücadelesi ve Azerbaycan, Avrasya İncelemeleri Dergisi 2 (2013): 5, erişim 31 Ocak 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217865.
[10] Hasanoğlu ve Süleymanlı, “ Ermenistan Devletinin Oluşum Sürecinde Güney Kafkasya’da Nüfuz Mücadelesi ve Azerbaycan, 294.
[11] Hülya Koç ve Burçin Hafize Tarcan,”19.Yüzyıldan Günümüze Ermenistan-Azerbaycan İlişkileri”, Journal of International Banking Economy And Management Studies, 2 ( 2020): 90 , erişim 1 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1319951.
[12] Koç ve Tarcan,”19.Yüzyıldan Günümüze Ermenistan-Azerbaycan İlişkileri”, 90-91.
[13] Yılmaz, “Kafkasya’da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu”, 76.
[14] Özyılmaz, “Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”,199.
[15] Bige Sükan Yavuz, “Türk Kurtuluş Yılları Sırasında Uluslararası Rekabet Alanı Olarak Transkafkasya ve Türkiye’nin Ekonomik İlişkileri”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 4 ( 2003):102-103, erişim 3 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/9928.
[16] Özyılmaz, “Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”, 199.
[17] Ömer Göksel İşyar, “Ermenilerin Dağlık Karabağ Uyuşmazlığına İlişkin Tutumlarının İçsel Nedenleri”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 29 ( 2003): 12 , erişim 1 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/5532.
[18] Erdem Karaca,” SSCB’nin Dağılma Sürecinden BDT’nin Kurulmasına Kadar Geçen Sürede Karabağ Eksenli Olarak, Nahçıvan, Ermenistan ve Azerbaycan Coğrafyasında Yaşanan Gelişmeler ve Türkiye’nin Tutumu (Ekim 1987- Aralık1991 )”, Gazi Akademik Bakış, 17 (2015): 123 erişim 1 Şubat 2021, ,https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/74052.
[19] Karaca,” SSCB’nin Dağılma Sürecinden BDT’nin Kurulmasına Kadar Geçen Sürede Karabağ Eksenli Olarak, Nahçıvan, Ermenistan ve Azerbaycan Coğrafyasında Yaşanan Gelişmeler ve Türkiye’nin Tutumu (Ekim 1987- Aralık 1991 )”, 123.
[20] Adalet İbadov , “Azerbaycan Dış Politikasında Dağlık Karabağ Sorunu Ve Ermeni Sorunu: Çözümler, Öneriler”(Doktora Tezi Dokuz Eylül Üniversitesi,2007,85.
[21] İbadov , “Azerbaycan Dış Politikasında Dağlık Karabağ Sorunu Ve Ermeni Sorunu: Çözümler, Öneriler”, 86.
[22] Özyılmaz,” Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ”, 200.
[23] Seda Yılmaz, “Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikasında Ermenistan”, (Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2008),136.
[24] Yılmaz, Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikasında Ermenistan,136.
[25] Yılmaz, Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikasında Ermenistan,136.
[26] Özge Tuncerli, “Dağlık Karabağ Sorunu Kapsamında 1988 Sumgayıt Olayları”, Uluslararası Çalışmalar Dergisi, 2 (2019): 137, erişim 6 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/912163.
[27] Tuncerli, “Dağlık Karabağ Sorunu Kapsamında 1988 Sumgayıt Olayları”, 137.
[28] Allahverdiyev, ”Azerbaycan Ve Ermenistan Arasındaki Karabağ Sorunu”,65-66.
[29] Allahverdiyev, ”Azerbaycan Ve Ermenistan Arasındaki Karabağ Sorunu”,66.
[30] Allahverdiyev, ”Azerbaycan Ve Ermenistan Arasındaki Karabağ Sorunu”,68.
[31] Koç ve Tarcan,”19.Yüzyıldan Günümüze Ermenistan-Azerbaycan İlişkileri”,93.
[32] Koç ve Tarcan,”19.Yüzyıldan Günümüze Ermenistan-Azerbaycan İlişkileri” 95.
[33] Meşkure Yımaz, “Karabağ Savaşı ve Adım Adım Ermeni Soykırımı”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi, 2 ( 2013): 98, erişim 6 Şubat 2021, http://ortadogu.firat.edu.tr/ortadogu/IX/II/makale7.pdf.
[34] Yımaz, “Karabağ Savaşı ve Adım Adım Ermeni Soykırımı”,98.
[35] Yımaz, “Karabağ Savaşı ve Adım Adım Ermeni Soykırımı”98,99.
[36] Sapmaz ve Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi”, 4.
[37] Seda Yılmaz, Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikasında Ermenistan, 141.
[38] Sapmaz ve Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi”,4.
[39] Sapmaz ve Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi” ,4-5.
[40] Sapmaz ve Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi”,4.
[41] Özyılmaz, “Geçmişten Günümüze Dağlık Karabağ,”202.
[42] Oyun Teorisi içerisinde yer alan 0 toplamlı oyun modeline göre: Taraflardan birisi bir konuda kazanç sağlarken diğer taraf zarar ediyorsa buna 0 toplamlı oyun modeli denir. Bu bağlamda Karabağ topraklarının Ermeni güçleri tarafından işgal edilmesi Ermenistan açısından kazançlı bir durum iken Azerbaycan için ise bir o kadar zararlı bir durum olmuştur. https://10layn.com/10-maddede-oyun-kurami-ve-nash-dengesi/. erişim21 Şubat 2021.
[43] Tebriz Nerimanlı, Karabağ Savaşı’nın Türkiye , Azerbaycan Ve Ermenistan İçin Sosyal Ve Ekonomik Etkileri, Journal Of Instıtute Of Economıc
Development And Socıal Researches 1 (2015): 34, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/920734.
[44] 32. Gün Arşivi, “Azerbaycan-Ermenistan Savaşı-1993-32. Gün Arşivi,” Youtube video, https://www.youtube.com/watch?v=VjTnmn5Q7c4&t=662s. erişim 7 Şubat 2021.
[45] https://www.youtube.com/watch?v=VjTnmn5Q7c4&t=662s. erişim 7 Şubat 2021.
[46] İşyar, “Ermenilerin Dağlık Karabağ Uyuşmazlığına İlişkin Tutumlarının İçsel Nedenleri”,19.
[47] İşyar, “Ermenilerin Dağlık Karabağ Uyuşmazlığına İlişkin Tutumlarının İçsel Nedenleri”, 18.
[48] Beşir Mustafayev, “Karabağ’ın İşgal Süreci ve Bölgede Yaşanan Son Olaylar Çerçevesinde Çözüm Arayışları”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 49 ( 2013):286, erişim 4 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/33677.
[49] Mustafayev, “Karabağ’ın İşgal Süreci ve Bölgede Yaşanan Son Olaylar Çerçevesinde Çözüm Arayışları”,286.
[50] Mustafayev, “Karabağ’ın İşgal Süreci ve Bölgede Yaşanan Son Olaylar Çerçevesinde Çözüm Arayışları”,285.
[51] Hatem Cabbarlı, “Hay Dat Doktrini ve Ermenistan Dış Politikası”, HyeTert, 20.11.2012, erişim 4 Şubat 2021, https://hyetert.org/2012/11/23/hay-dat-doktrini-ve-ermenistan-dis-politikasi/.
[52] Savaş Biçer, “Ermenistan İşgali Altındaki Dağlık Karabağ Sorununa Bir Çözüm Önerisi”, Bilge Strateji, 20 ( 2019):119, erişim 4 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/pub/bs/issue/54864/751671.
[53] Biçer, “Ermenistan İşgali Altındaki Dağlık Karabağ Sorununa Bir Çözüm Önerisi”,119.
[54] Ata Atun, “Hocalı Soykırımı ve Büyük Ermenistan Rüyası,”, Avrasya İncelemeleri Merkezi, Mayıs 11, 2014, 6, 13 ( 2014):6, erişim 4 Şubat 2021, https://avim.org.tr/Blog/HOCALI-SOYKIRIMI-VE-BUYUK-ERMENISTAN-RUYASI.
[55] Vahe Sarukhanyan, “Armenia vs. Azerbaijan: Military Expenditures”, HETQ investigative journalists, 24 Ekim 2020, https://hetq.am/en/article/123482#:~:text=Azerbaijani%20defense%20and%20security%20expenditures%20topped%20US%242%20billion.&text=Armenia’s%20data%20is%20based%20on,this%20data)%20and%20press%20releases. , 9 Şubat 2021.
[56] Arda Mevlütoğlu, “2020 Dağlık Karabağ Savaşı’na Dair Askeri-Stratejik Gözlemler”, https://www.uikpanorama.com/blog/2020/11/05/2020-daglik-karabag-savasina-dair-askeri-stratejik-gozlemler/ , 10.02.2021.
[57] Mevlütoğlu, “2020 Dağlık Karabağ Savaşı’na Dair Askeri-Stratejik Gözlemler”, https://www.uikpanorama.com/blog/2020/11/05/2020-daglik-karabag-savasina-dair-askeri-stratejik-gozlemler/.
[58] Mehmet Çağatay Güler, “ Karabağ’ın Özgürleştirilmesi ve Sahadaki Yeni Denklem”, SETA Perspektif , 301 (2020 ):1, erişim 10 Şubat 2021, https://setav.org/assets/uploads/2020/11/P301.pdf.
[59] Mehmet Çağatay Güler, “ Karabağ’ın Özgürleştirilmesi ve Sahadaki Yeni Denklem”,1.
[60] Mevlütoğlu, “2020 Dağlık Karabağ Savaşı’na Dair Askeri-Stratejik Gözlemler”, https://www.uikpanorama.com/blog/2020/11/05/2020-daglik-karabag-savasina-dair-askeri-stratejik-gozlemler/ ,
[61] Murteza Hasanoğlu, Asim Memmedov ve Bahtiyar Maharramov, ” İkinci Karabağ Savaşı Sonrası Azerbaycan-Türkiye İlişkileri”, Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, 3 (2020):527, erişim 10 Şubat 2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1446501.
[62] Güler, “ Karabağ’ın Özgürleştirilmesi ve Sahadaki Yeni Denklem”,2.
[63] GÖKÇELİK, Şevval Beste. 2021. “2020 DAĞLIK KARABAĞ SAVAŞININ ERMENİSTAN VE DİASPORADAKİ YANSIMALARI.” Avrasya İncelemeleri Merkezi (AVİM), Yorum No.2020 / 55. Kasım 25. Erişim Şubat 09, 2021. https://avim.org.tr/tr/Yorum/2020-DAGLIK-KARABAGSAVASININ-ERMENISTAN-VE-DIASPORADAKI-YANSIMALARI
[64] Sapmaz ve Sarı, “Dağlık Karabağ Sorununda Azerbaycan Tarafından Kuvvet Kullanım Olasılığının Analizi”,6.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.