Hollanda Tarihi: Özgürlükçü ve Halkçı Devlet Anlayışına Bakış

1200

Yunan tarihçi Piteas, M.Ö. 395 yılında, bugün Hollanda ve Belçika’nın bulunduğu yerleşim yerlerinin sahil şeritlerini şöyle değerlendirmiştir:

“Buralarda suya karşı mücadelede, insana karşı mücadeleden daha fazla insan öldü.”

M.Ö. 55 yıllarında gerçekleşen Galya Savaşları sonrasında Roma İmparatorluğu’nun sınırları Ren Nehri’nin Kuzey Denizi’ne döküldüğü delta kısımlarına kadar genişlemişti. Ren Nehri’nin güneyinde, Roma hakimiyetinde bulunan Menopiler ve Eburonlar mevcuttu. Bu kabilelere ilk defa Jül Sezar, “Commentarii de Bello Gallico” adlı eserinde değinmiştir. Söz konusu Cermen kabilelerin bulunduğu bu bölge daha sonra Germania Inferior eyaletinin bir parçası haline gelmiştir.

Ren Nehri’nin kuzeyinde ise Cermen kabilelerden Batavlılar ve Kananefatlar yaşıyordu. Batavlılar Ren Nehri’nin kuzeyinde baskın güç iken, onlara benzeyen Kananefatlar azınlık haldeydi. Kuzey Denizi’nin sahil şeridinde, yani Batavlılar ve Kananefatların kuzeyinde ise Frizler yaşamaktaydı. Milattan sonra 28 yılında Frizler, Romalılara karşı isyan ettiler ve Baduhena Ormanı Savaşı’nda Romalıları ormanlık ya da bataklık bir alanda pusuya düşürerek yenilgiye uğratmışlardır. Özgürlüklerine aşırı derecede düşkün olan Frizler, Romalıların yeni vergi politikalarını kabul etmemişler ve bu politikaları bir egemenlik ihlali saymışlardır. Tarihi kaynaklara göre Romalıların hegemonyasına tam anlamıyla asla girmeyen Frizler, günümüz Hollanda Krallığı’nda hala yaşamlarını özgürce sürdürmekteler.

Milattan sonra 69-70 yılında ise Batavlılar meşhur Batav İsyanı’nı başlatmışlardır. Roma boyunduruğu altında daha fazla yaşamayı reddeden Batavlıların başını çektiği bu isyana Kananefatlar ve Frizler de katılmıştır. Fakat bir sene sürecek olan bu isyan 70 yılının Eylül ayında Romalı ordularca bastırılmıştır ve Batavlıların önderliğindeki birleşik Cermen isyancı grupları Castra Vetera, yani günümüzün Almanya’sında bulunan Xanten şehrinde hezimete uğratılmıştır.

Roma Dönemi – M.S. 70

Roma İmparatorluğu’nun kuzey doğu komşusu olan Saksonların bölgesinde yaşayan Salyan Frankları, Saksonlar tarafından batıya doğru göçe itilmişler ve Salyan Frankları günümüz Kuzey Belçika ve Güney Hollanda bölgelerinde yer alan Toksandri (Toxandria) bölgesine milattan sonra 358 yılında yerleşmişlerdir. Roma İmparatorluğu, askeri hizmet karşılığında Toksandri bölgesini Salyan Franklarına yurtluk olarak vermiştir. Böylece bölgede yaşayan Batavlılar ve Kananefatlar, Salyan Frankları ile birlikte bölgeyi paylaşmışlardır.

Roma İmparatorluğu Cermen kabilelerin baskınları sonucunda 476 yılında yıkılınca Clovis adında bir Frank kabile lideri, milattan sonra 490 yılında boşta kalan diğer tüm Frank ve Cermen kabileleri kendi hegemonyası altında birleştirerek Frankların ilk kralı olmuştur. Hollanda’nın güney bölgelerini ilhak eden 1. Clovis Galya’ya (günümüz Fransa) doğru ilerlemiş ve Romalıların bıraktığı bölgeleri ele geçirerek Vulgar Latin dilini, yani Halk Latincesini benimsemiştir.

Özellikle Frank Krallığı‘nın kuzeyinde bulunan fakat Frank Krallığı’nın dışında kalan diğer azınlıktaki Franklar ve Saksonlar, bu bölgeyi yaklaşık 200 sene önce yurt etmiş olan Salyan Frankların ve Batav-Kananefatların torunlarıydı. Halk Latincesini benimsemek yerine kültürlerini koruyarak Eski Frankça’yı konuşmaya devam ettiler ve bu dil sonradan Eski Felemenkçe olarak evrim geçirerek ilk özgürlükçü ve halkçı Felemenk/Hollanda kültürünü oluşturacaktı.

Hollanda topraklarında bulunan Frizler ise bu söz konusu Franklardan uzak durarak Kuzey Deniz sahillerinde yaşamlarını devam ettirdiler ve Frizya’dan (Friesland) Zelanda’ya (Zeeland) kadar olan sahil bölgelerini ele geçirerek 650 yılında Magna Frisia, yani Frisya Krallığı’nı kuracaklardır. Utrecht Frizya Krallığı’nın başkenti olurken Dorestad bir ticaret merkezi haline gelmiştir. 600 ile 719 yılları arasında bu şehirler Frizya/Frank hakimiyeti arasında sıkça el değiştirmiştir.

Frizlerin meşhur hükümdarı Kral Redbad (Radboud) 719 yılında ölünce Franklar güçsüz kalan Frizlerin üzerine yürümüştür ve en nihayetinde 734 yılındaki Boorn Savaşı’nda Frizya Kralı Popo’yu öldürerek Frizya Krallığı’nı sona erdirmişlerdir.

Kral Redbad

Charles Martel (Şarl Martel) önderliğindeki Franklar, Hollanda topraklarını ele geçirerek Hıristiyanlığı yaymışlardır fakat kuzeydeki özgürlükçü Frizler, Hıristiyanlığı reddederek Frankların Piskoposu olan Boniface’yi 754 yılında öldürmüşlerdir.

800 yılında Frank asıllı Karolenj Kralı Şarlman, Roma ve Frankların İmparatoru (Emperor of Romans and Franks) olarak taç giydiğinde Avrupa’yı tek bir imparatorluk ve din altında birleştirmek istiyordu. Şarlman’ın agresif ve yayılmacı dış politikası Hollanda’ya da sirayet etmişti ve bölgeye Hıristiyanlık kesin olarak yayılmıştı. Şarlman’ın Karolenj İmparatorluğu, Kutsal Roma İmparatorluğu’nun ilk hali olarak kabul edilmektedir.

Şarlman’ın ölümünden sonra imparatorluğu evlatları arasında üçe bölünmüş ve Hollanda toprakları en güçsüz krallık olan Orta Frank Krallığı sınırları içerisinde kalmıştır. Hollanda toprakları 9’ncu yüzyılda Vikinglerin akımlarına maruz kalmıştır. Bu bölgedeki hükümdarları zayıflatmıştır. 879 yılında Frizya bölgesini ele geçiren Viking Godfrid, kendisini Frizya Dükü olarak ilan etmiştir.

Frank Krallığı – M.S. 716

Bu Viking saldırılarının politik bir bölgesel etkisi mevcuttur. Hollanda topraklarındaki Orta Frank Krallığı’nın ardılı olan Lotharingia Krallığı’na bağlı yerel yöneticilerin Krallık ile olan bağlantıları zayıflamıştı. Bu gelişme zamanla Hollanda topraklarında yarı bağımsız ve otonom prenslikler doğurmuştur. Bu yerel yöneticilerden biri de Holland hanedanının kurucusu Gerolf van Holland idi. Gerolf, yabancı bir hükümranlığı kabul etmeyerek Viking lideri Frizya Dükü Godfrid’i suikast ile öldürerek Frizya Kontu olmuştur.

11’nci yüzyıla gelindiğinde bugünkü Hollanda toprakları Doğu Frank Krallığı ve Lotharingia Krallığı’nın ardılı olan Kutsal Roma İmparatorluğu hakimiyetindeydi fakat siyasal birlik bu topraklarda bir türlü sağlanamamıştır. Flandra ve Brabant bölgeleri yani Hollanda’nın güney ve Belçika’nın kuzey bölgelerinde Eski Felemenk kültürü hakim iken (Old Dutch) Hollanda bölgesinde Friz kültürü hakimdi. Frizya’ya bağlı Hollanda dışındaki diger kuzeydeki bölgelerde ise (bugünkü Groningen ve Friesland) Feodal sistemi reddeden “Frizya Özgürlüğü” mevcuttu. Buralardaki Frizler belirli bir kont (graaf) ya da dük (hertog) tarafından yönetilmiyorlar, bilakis halkın kendisi yönetimi oluşturuyordu.

Lotharingia Krallığı – 10. yüzyıl

İşte böylelikle Utrecht Piskoposluğu, Hollanda Kontluğu Zelanda Kontluğu, Flandra Kontluğu, Zutphen Kontluğu, Drenthe Kontluğu, Gelre Dukalığı, Brabant Dukalığı, Overijssel Lordluğu ve Friesland Lordluğu gibi güçlü ve yarı bağımsız prenslikler güç kazanmıştır.

1384 yılında veraset yoluyla Hollanda topraklarının büyük kısmı Burgundiya Dukalığına geçmiştir. Burgundiya boyunduruğu altında Amsterdam Avrupa’nın  en büyük ticaret kentlerimden biri haline gelmiştir. Hollanda Bölgeleri/Eyaletleri (Nederlandse Gewesten) 1540’lerde ise Habsburg hanedanından olan İspanya Kralı Şarlken’e veraset yoluyla geçmiştir.

Güçlü merkezi monarşilerin egemen olduğu 16’ncı asrın Avrupa’sında Hollandalılar, Habsburg’lara karşı bağımsızlıklarını kazandıktan sonra ticarete dayalı bir cumhuriyet olarak varlıklarını idame ettirmişlerdir. Habsburgların tekelinde olan İspanya Krallığı’na karşı verilen bu bağımsızlık mücadelesinde, birer bağımsız devletçikler halinde yayılmış olan Hollanda Eyaletleri (Nederlandse Gewesten), ilk defa 1579 yılında imzalanan Utrecht Birliği bünyesinde İspanyol tiranlığına karşı birleşme kararı almıştır. Utrecht Birliği, yeni kurulması planlanan konfederatif devletin anayasası veyahut bu devletin anayasasının ön çalışması olarak nitelendirilmiştir. Utrecht Birliği’nin ilk katılımcıları Gelre Dukalığı, Brabant Dukalığı, Flandra Kontluğu, Zutphen Kontluğu, Drenthe Kontluğu, Hollanda Kontluğu, Zelanda Kontluğu, Groningen Lordluğu, Overijssel Lordluğu, Friesland Lordluğu ve Utrecht Lordluğu olmasıyla birlikte, Birliğe daha sonra yeni üyeler de katılmıştır. Birlik üyelerinin mutabık kaldıkları önemli bir antlaşma maddesine göre birlik üyeleri iç işlerinde bağımsız, dış ilişkilerde ise egemenliklerini birliğin bizatihi kendisine devredecekti. İspanya Krallığına karşı birleşen bu Hollanda Eyaletleri 1579 yılında ulus üstü bir siyasal yapı çerçevesinde birleşerek Hollandalılara ait özgür ve bağımsız bir siyasal yapılanmayı hedef almıştır.

Utrecht Birliği

Utrecht Birliği’ne üye olan Sessiz Willem önderliğindeki Hollanda Eyaletleri (Overijssel Lordluğu hariç), 1581 yılında Feragat Yasası’nı (Plakkaat van Verlatinge) imzalayarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Hollanda Eyaletleri, 1597 yılında Utrecht Birliği çerçevesindeki teorik planlarını 2 sene sonra söz konusu Feragat Yasası’nı imzalayarak pratiğe dönüştürmek üzereydiler. Hollandalıların bu isyan kalkışmaları elbette İspanya Kralı II. Filip tarafından tanınmadı ve Hollanda Eyaletleri tarafından cumhurbaşkanı (Stadhouder) olarak seçilen Sessiz Willem, İspanya Kralı II. Filip tarafından hain ilan edildi. Kanun dışı ilan edilen Sessiz Willem, Feragat Yasası’nın ilanından sadece 3 sene sonra Kral II. Filip’in adamı olan Protestan görünümlü Katolik Balthasar Gerards’ın düzenlediği bir suikast ile öldürüldü.

Sessiz Willem’in ölümünden sonra sarsılan Hollanda İsyancıları güç kaybettiler. 1585’te Utrecht Birliği’nin başkenti Anvers (Antwerpen) İspanyolların eline geçince, Hollanda Eyaletleri yeni meşru bir lider aramaya kalkıştılar. Fransa Krallığı’nın vasalı Anjou Dükü Fransuva (François), Hollanda Eyaletleri tarafından yeni yasal hamileri olarak davet edilince Hollandalılar ikiye bölündüler. Cumhuriyet yanlısı Kalvenist ve Protestan Hollandalılar tarafından istenilmeyen Anjou Dükü Fransuva, kendisinin de bir Katolik olması hasebiyle güneydeki bazı Eyaletlerde bulunan fakat azınlıkta olan Katolik Hollandalılar tarafından hoş karşılandı. Fakat İspanya Kralı II. Filip tarafından Hollanda İsyanını bastırmakla görevlendirilen İspanya’nın Hollanda valisi olarak atanan Parma Dükü Alexander Farnese, Anjou Dükü Fransuva’dan daha hızlı davranarak 60.000 askerle Utrecht Birliği topraklarına giriş yaptı. Zaten Hollanda halkının büyük bir kısmı tarafından istenmeyen Anjou Dükü Fransuva, 10.000 askeriyle ülkesine geri döndü. Bu sefer rotayı İngiltere Krallığı’na çeviren Hollanda Eyaletleri, İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’i hamilik konusunda ikna etti. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, Leicester Dükü Robert Dudley’i Hollanda’ya göndererek Hollanda İsyanına yardımda bulundu. Fakat Leicester Dükü’nün akıbeti de Anjou Dükü’nünki gibiydi. Hollanda halkı tarafından başka bir ülkenin koruyuculuğu kabul edilmeyen bir ortamda, 1587 senesine kadar dayanan Leicester Dükü Robert Dudley, istifa ederek ülkesine geri döndü. Halkın yoğun tepkileri üzerine çareyi dışarıda aramayı bırakan Hollanda Eyaletleri, 1588 yılında yeni bir anayasa oluşturarak, ulus üstü bir birlik olan Utrecht Birliği ile birlikte tasarlamaya başladıkları konfederatif devletin ilk iskeletini çizmiş oldular. Hollanda Eyaletlerinin temsilcileri, Birleşik Eyaletler Genel Meclisi’nde bir araya gelerek Utrecht Birliği’ni konfederatif bir cumhuriyete dönüştürmeye karar verdiler. Sessiz Willem’in oğlu Prens Maurits ise Hollanda Eyaletleri tarafından reis-i cumhur/cumhurbaşkanı (ststadhouder) sıfatıyla Birleşik Hollanda Cumhuriyet’in yeni lideri olarak seçildi. Akabinde uzun süren savaşlar silsilesinde Birleşik Yedi Hollanda Eyaletleri 1648 Westphalia Antlaşması ile birlikte resmilik kazanmıştır ve ilginçtir ki Osmanlı İmparatorluğu; bu cumhuriyeti tanıyan ilk devlet olmuştur.

Sonuç

Hollanda İsyanı olarak adlandırılan Seksen Yıl Savaşları gibi kritik bir dönemde bile Hollanda Eyaletleri, halktan kopmayarak daima onların istekleri doğrultusunda hareket ettiler. Birleşik Hollanda Cumhuriyeti’nin bu şartlar adı altında kurulması, devleti halktan koparmamış, bilakis iki unsuru birbirilerine daha da yakınlaştırmıştır. Çağdaş devletlere baktığımızda son derece otoriter, patrimonyal ve tek adamlığa temellendirilmiş monarşilerin Avrupa’nın politik atmosferine egemen olduklarını kolaylıkla görebiliriz. Aydınlanma çerçevesinde üretilen yeni politik değerler, dönemin insanının teorik yetisini evrime uğratmıştır. İnsanlar kalıplaşmış değerlerden sıyrılıp insan merkezli düşünmeye başlayınca, bu teorik evrimleşme siyaset teorilerine de sıçramıştır. Bu teorik evrim esasında dünyaya yabancı değildi zira unutulmuş değerlerin tekrardan hatırlanması durumundan başka bir durum yoktu. Rönesans ile birlikte evrensel ve hümanist dokulara sahip olan bazı Antik Yunan eserlerinin tekrar ilim insanları tarafından gündeme getirilmesi, Batı Avrupalıların yeniden dirilişlerini veyahut kendi öz kodlarına dönüşünü simgelemiştir. Rönesans ile birlikte dünyevi meselelerini, ‘eski değerlerin bugüne kazandırılması’ düsturunu esas alarak ilerletmeye çalışan Avrupalı kanaat önderleri, Protestanların öncülüğünde bu sefer Reform hareketleri ile birlikte Hıristiyanlık inancını yeni değerler ile şekillendirmek istiyordu. Avrupa’nın umumi cihetteki bu durumu aydınlanma dönemi ile birlikte tamamen hız kazanmış ve Fransız Devrimi ile birlikte doruk noktaya ulaşmıştır. Fransız Devrimi’nden sonra düşünsel bir olgunluğa erişen Fransa merkezli Batı Avrupa politik sahnesi, diğer Avrupalı devletleri de yoğun bir şekilde etkilemiştir. Söz konusu bu düşünsel olgunluğun Fransa merkezli olması, tabanla tavan arasındaki uçurumdan kaynaklıdır. Tabanla tavan arasındaki uçurumun farkına varan hümanist aydınlar, bu makro boyuttaki etkileşime karşı kendi teorik çerçevelerinde tepki vermişlerdir.

Sonuç itibariyle, Hollandalıların özgürlükçü ve halkçı yönlerini; Hollandalıların kurucu kodlarına inip, Hollanda tarihini kronolojik bir şekilde inceleyerek kısaca değerlendirmeye çalıştık. Gerek Roma boyunduruğu, gerek Frank boyunduruğu gerekse İspanyol/Habsburg boyunduruğu genel anlamda Hollandalılar tarafından egemenlik ihlalleri olarak telakki edilmiştir. Farklı düşünseler dahi dönemin dış güçlerine karşı daima birleşmeyi bilen Hollandalilar/Felemenkler günümüzde hala çok güçlü bir demokratik sisteme sahipler.

Muhammet Emin Ayverdi

Stratejik Ortak Misafir Yazar

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz