Eritre, Doğu Afrika’nın kuzeyinde bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Batıda Sudan, güneyde Etiyopya ve güneydoğusunda Cibuti ile çevrilmiştir. Ülkenin doğusu ve kuzeydoğusu Kızıldeniz sahili bulunmaktadır.
a) Başkent: Asmara (963,000)
b) Yönetim Biçimi: Cumhuriyet
c) Bağımsızlık: 24 Mayıs 1993 (Etiyopya’dan)
d) Nüfus: 6,08 Milyon (2020)
e) Etnik Gruplar: Tigrinya %50, Tigre %31,4, Saho %5, Afar %5, Beja %2,5, Bilen
%2,1, Kunama %2, Nara %1,5 ve Rashaida %.5.
f) Dinler: %50 Hıristiyan, %48 Müslüman, Yerel Afrika Dinleri %2
g) Diller: Tigrinya (Tigrigna), Arapça, İngilizce Tigré ve diğer Cushitic diller.
h) Endüstri: Gıda işleme, içecek, giyim ve tekstil
i) Para Birimi: Nakfa (ERN)
Ortaçağ zamanında Axumite devletinin parçalanmasıyla birkaç devletin kabile ve klan toprakları bugün Eritre olarak bilinen toprakları meydana getirdi. 8 ve 13. yüzyıllar arasında Kuzey ve Batı Eritre bir Müslüman grup olan Beja halkının kontrolündeydi. Nagis, Baqlin, Bazin, Jarin ve Qata adlarında beş bağımsız krallık vardı. Bejalar İslam’ı Eritre’nin büyük bölümüne getirdi ve bölgede Ummayad Halifeliği adında Büyük İslam Topluluğu oluştu. Sonrasında Abbasiler (ve Memlukler) ve daha sonra da Osmanlı İmparatorluğu bölgeyi aldı. 1517’de Osmanlılar Medri Bahri’yi fethetti. Eritre’nin kuzeydoğusunu alan Osmanlı, Sudan’a inerek otoritesini kabul ettirdi ve Habeş Eyaleti’ni kurdu. Massava ve Sevakin Osmanlı yönetimine geçti. Massava eyaletin başkenti oldu. Osmanlılar Kızıl Denize hâkim oldukları süre boyunca Eritre’ye de 1800’lerin sonunda İtalyan işgaline kadar hâkim oldular. Osmanlı döneminden sonra sömürge çağı başladı Eritre için. Giuseppe Sapetto adında bir Roma Katolik papazı Cenovalı bir gemi şirketi olan Rubattino’ nun adına 1869’da Assab bölgesini bir Osmanlı tebaasından olan Obock Afar Sultan’ından satın aldı. Bu Süveyş Kanalı’nın açıldığı yıla denk geliyor (1869). Şirketin kömür ikmal merkezi olarak hizmet veren Assab’ın 1882 yılında sömürge haline getirilmesiyle de bölgenin İtalyan hâkimiyeti altına girmesi süreci başladı. Buraya iyice yerleştikten sonra 1885’te Masavva‘ ve Beilul’u, 1889’da Asmara ve Keren’i ele geçiren İtalyanlar Afrika’nın içerilerine doğru genişlemeye ve yayılmaya başlayınca Etiyopya Kralı II. Menelik buna engel olmak istedi; ancak savaşı kaybetti ve böylece İtalyanlar imzalanan Uccialli Antlaşması’yla (1889) Etiyopya üzerinde de bir himaye yönetimi kurmayı başardılar.
Bundan sonra, daha önce Assab’da başlattıkları sömürge idaresini bölgenin tamamını içine alacak şekilde genişleterek buraya, Roma İmparatorluğu zamanında Kızıldeniz’in adı olan Mare Erythraeum’dan hareketle “Eritre (Erytrea) sömürgesi” adını verdiler (1890). Eritre’de bir sömürge idaresi kurulmasına ve gittikçe yayılmasına başından beri karşı olan Etiyopya 1896 yılında İtalya’ya savaş açtı ve yapılan Adova Muharebesi’nde galip gelerek sömürge topraklarının daha fazla genişletilmesi imkânını ortadan kaldırdı. İmzalanan Adisababa Antlaşması, bir yandan İtalya’nın Etiyopya üzerindeki himayesine son verirken bir yandan da Eritre sömürgesi ile Etiyopya arasındaki sınırı belirledi. 1935’te İtalya’nın Etiyopya’yı işgalinde önemli rol oynayan Eritre, II. Dünya Savaşı sırasında Kızıldeniz yolunu açmak isteyen İngiltere’nin hücumuna uğradı. İngilizler İtalyan ordusunu Keren’de yenerek Asmara ve Masavva‘ı ele geçirdiler (28 Mart 1941); daha sonra da aldıkları takviyelerle İtalyanları Adisababa’ya kadar sürdüler. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşmiş Milletler ’in himayesinde İngiliz askerî idaresi altında kalan Eritre 15 Eylül 1952 tarihinde federe bir devlet olarak Etiyopya’ya bağlandı. Fakat Etiyopya yönetimi 14 Kasım 1962’de, federal yapı içerisinde ayrı parlamentosu ve kurumları bulunan Eritre’nin özerk statüsünü kaldırarak bölgeyi eyalet haline getirdi. Bu olay karşısında Birleşmiş Milletler ve büyük devletler herhangi bir tepki göstermezken Eritreliler fiilen kurtuluş mücadelesi başlattılar.
Ülkede Gerçekleşen Bağımsız Hareketleri
Eritre’yi Etiyopya’ya bağlamak isteyenlere karşı mücadele etmek amacıyla 1950 yılında kurulmuş olan Eritre Kurtuluş Cephesi, bölgenin federe yapısına son verildiği 1962 yılına kadar aktif bir faaliyet göstermedi. Bu tarihte ise Eritre’nin Etiyopya’nın bir eyaleti haline getirilmesine tepki olarak yönetime karşı silahlı mücadele başlattı. Önceleri Eritre Kurtuluş Cephesi içinde liderlik Müslüman ve Hristiyanlar arasında dengelenmiş durumdaydı. Fakat teşkilâtın 1965 yılında merkezini Sudan’ın başşehri Hartum’a taşımak zorunda kalması ve bazı Müslüman Arap ülkelerinden yardım görmesi üzerine bu denge Hristiyanların aleyhine bozuldu ve 1970’te ortaya çıkan iç çatışma bölünmeye yol açtı; Eritre Kurtuluş Cephesi’nin yanında Halk Kurtuluş Cephesi ile Eritre Halk Kurtuluş Cephesi doğdu. Hıristiyanların ağırlıkta olduğu Eritre Halk Kurtuluş Cephesi diğerlerinin aksine Marksist eğilime sahip oldu. Eritre’nin kurtuluş mücadelesini olumsuz yönde etkileyen bu bölünmenin ortadan kaldırılması için çeşitli çalışmalar yapılmışsa da başarı sağlanamamış ve 1974’ten sonra bu teşkilâtların etkinlikleri azalmıştır.
1978’den itibaren Etiyopya yönetimi ile Eritre Kurtuluş Cephesi arasında Roma’da bir dizi görüşme gerçekleştirildi; ancak belirli bir sonuç alınamadı. Etiyopya yönetiminin Ogaden bölgesindeki karışıklıklarla uğraşması sırasında Eritre Kurtuluş Cephesi’nin dışarıdan sağlanan yardımlarla bölgenin çoğunda denetimi ele geçirmesinin ardından Etiyopya’da Mayıs 199l’de meydana gelen hükümet değişikliği Eritre’nin bağımsızlığı elde etmesini kolaylaştırdı. Bu tarihten itibaren fiilen özerkleşmiş olan Eritre’de 28 Nisan 1993’te yapılan halk oylamasında halkın çoğunluğu bağımsızlık lehinde oy kullanınca 24 Mayıs’ta ülkenin bağımsızlığı ilân edildi. Kısa zaman içinde milletlerarası camiada tanınan Eritre Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na da üye olarak kabul edilmiştir.
Ülkenin Siyasi Görünümü
30 yıllık silahlı bir mücadelenin sonunda 1993 yılında Etiyopya’dan ayrılarak bağımsızlığına kavuşan Eritre Devleti’nde tek parti rejimi bulunmaktadır (People’s Front for Democracy and Justice-PFDJ). 1997 yılında çok partili sisteme geçilmesi kararlaştırılmış, ancak bu karar henüz uygulamaya konulmamış, 24 Mayıs 1997 tarihinde kabul edilen yeni anayasa halen yürürlüğe girmemiştir. Devlet Başkanlığı görevi 8 Haziran 1993 yılından bu yana Isaias Afwerki tarafından yürütülmektedir. Isaias Awferki hem Devlet Başkanı, hem Bakanlar Kurulu Başkanıdır. Eritre’de Parlamento henüz teşekkül etmemiştir. PFDJ üyesi 150 milletvekilinden (delege) oluşan şekli anlamda bir “Geçici Meclis” söz konusu olmakla birlikte, bu konudaki çalışmalar tamamlanmadığı için faal değildir. Yasalar Adalet Bakanlığı eşgüdümünde ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından hazırlanmakta ve Başkan’ın imzasını müteakip yasa hükmünü kazanmaktadır.
21 Nisan 2007’ye dek Hükümetler arası Kalkınma Otoritesine (IGAD) üye olan Eritre, Somali’ye barış gücü gönderilmesi konusunda Etiyopya temsilcileri ile örgüt bünyesinde yaşanan sert tartışmaların ardından IGAD’dan çekilmiştir. 2011 yılında ise IGAD’a yeniden katılım başvurusu yapmıştır. Eritre, Cibuti ile sınır ihtilafı ve Afrika Boynuzu bölgesini istikrarsızlığa sürükleyen El-Şebab ve benzeri silahlı örgütlere destek verdiği gerekçeleriyle BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarına maruz kalmıştır. Eritre, insan hakları bağlamında özellikle batı dünyasının şiddetli eleştirilerine hedef olmaktadır. BM raporlarına göre, 2015 ve 2016 yıllarında her ay yaklaşık 4 kişi Avrupa ülkelerine gitmek üzere yasadışı yollardan ülkeyi terk etmiştir. Bu sayının 2017 yılında düşüş eğilimine girdiği belirtilmektedir. Eritre dış politikası, önemli ölçüde, Kızıl Deniz havzası, Kenya’nın da dâhil olduğu Afrika Boynuzu bölgesi, Nil Havzası ve Körfez Bölgesinde meydana gelen gelişmelere göre şekillenmektedir. Bu bağlamda, Haziran 2017’de ortaya çıkan Katar krizinde ülke Katar ile ilişkilerini kesmeyi reddetmiştir lakin keskin bir tutum açıklanmamıştır.
Ülke Ekonomisi
Eritre’de, dış ticaretin ve önemli iktisadi teşekküllerin devlet tekelinde olduğu kapalı bir ekonomi yapısı bulunmaktadır. Eritre’nin kişi başına düşen milli geliri 700 Dolar civarındadır. Ekonomi halkın kendi gıda ihtiyacını karşılamak için yaptığı tarıma dayanmaktadır. Büyük bölümü kırsal alanda yaşayan halkın %80’i tarım ve hayvancılık alanında çalışmaktadır. Tarım alanında ülkenin kendine yeter durumda olduğu söylenemez. Önemli ölçüde gıda ithalatı yapılmaktadır. Eritre’de büyük sanayi tesisleri bulunmamakta olup, küçük ölçekli işletmelerde tekstil, hazır giyim, ambalajlı gıda maddeleri, alkollü- alkolsüz içecek maddeleri ve küçük ev aletleri üretilmektedir. Eritre’de madencilik sektöründe faaliyet gösteren 20 adet yabancı firma bulunmaktadır. Esasen, ülkenin GSMH’nin %70’i yabancı maden şirketlerinin faaliyetlerine dayanmaktadır. Ülkenin içerisinde bulunduğu kronik bütçe açığı problemi sebebiyle enflasyon 2008’den bu yana sürekli çift haneli rakamlarda seyretmiş, 2016 yılında ise %13 olarak gerçekleşmiştir. Ülkede önemli bir döviz darboğazı mevcut olup, döviz kurları devlet tarafından belirlenmektedir. Eritre’nin döviz rezervleri, altın hariç, 210,1 milyon ABD Doları dolaylarında tahmin edilmektedir. 2015 yılında alınan bir kararla mevcut para birimi yerine 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren Yeni Nakfa tedavüle girmiştir.
Bankadan aylık para çekme sınırı (5000 Nakfa), çek ve banka havalesi zorunluluğu, paranın yasal kaynağını izah etme yükümlülüğü gibi kurallar uygulamaya konulmuştur. Eritre’de madencilik, ekonominin en liberal ve lokomotif sektörüdür. Eritre’nin madencilik alanındaki yıllık kazancı, gayrisafi milli hasılasının %12’sine tekabül etmektedir. Ülkede altın, gümüş, bakır, sülfür, nikel, bazalt gibi madenler bulunmakla birlikte bunların çok azı işletilebilmekte, başta altın olmak üzere bu madenlerin çoğu ham olarak ihraç edilmektedir. Ülkedeki temel yatırımcılar ve bununla bağlantılı olarak ana döviz kaynağı Çin, Kanada ve Avustralya menşeili yaklaşık 20 kadar maden şirketidir. 2016 yılında Eritre’nin ihracatı 485,2 milyon ABD Doları, ithalatı ise 1,058 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. İhracat alanındaki başlıca ortakları İtalya, Sudan, Suudi Arabistan, ÇHC ve İngiltere’dir. Ülkenin ithalat alanındaki başlıca ortakları ise Suudi Arabistan, Mısır, ÇHC, Hindistan, Almanya ve İtalya’dır.
Eritre Türkiye İlişkileri
Türkiye, 1993 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından Eritre’yi tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur. 2007 yılında Eritre’nin başkenti Asmara’da bir Fahri Konsolosluğumuz açılmıştır. Eritre ile ilişkilerimiz sorunsuz ancak durağan bir çizgide seyretmiştir. Asmara Büyükelçiliğimiz 1 Kasım 2013 tarihinde açılmıştır. Eritre’nin ülkemizde bir temsilciliği bulunmamakta olup, Doha Büyükelçiliği akreditedir. Karar alma mekanizmalarındaki merkeziyetçilik, ülke genelindeki kapasite problemi gibi konular ilişkilerin yavaş ilerlemesine neden olsa da 300 yılı aşkın ortak tarihi ve kültürel geçmişimiz bulunan Eritre ile siyasi, ekonomik ve konsüler konularda ilişkilerimizin geliştirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. 16 Kasım 2012 tarihinde dönemin Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu Eritre’yi ziyaret etmiş ve Devlet Başkanı Isaias Afwerki ile görüşmüştür.
Sözkonusu ziyaret, ülkemizden Eritre’ye Dışişleri Bakanı seviyesinde yapılan ilk ziyaret olmuştur. Eritre Dışişleri Bakanı Osman Saleh de 16 Aralık 2011 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Türkiye-Afrika Ortaklığı I. Bakan Düzeyinde Gözden Geçirme Konferansı vesilesiyle ülkemize bir ziyaret gerçekleştirmiştir. İki ülke arasındaki ilk siyasi istişareler 9-10 Mart 2016 tarihinde Asmara’da yapılmıştır. 2016 yılında Eritre’ye ihracatımız 15,6 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmiş, ithalatımız ise 2,3 milyon ABD Doları olmuştur. Eritre’ye ihracatımızda başlıca ürünleri, elektrikli ev eşyaları, gıda maddeleri ve hazır giyim oluşturmaktadır. THY, 19 Ağustos 2014 tarihinden itibaren haftada 3 sefer olmak üzere İstanbul – Asmara uçuşlarını gerçekleştirmektedir.
Eritre’nin Son Dönem Dış İlişkileri
Eritre sosyalist bir ülke olarak görünmektedir. Afrika’da bulunan ABD askeri komutanlığı AFRICOM’la bir ilişkisi olmamıştır. Yine Zimbabve’ de Eritre gibi AFRICOM ile ilişkisi olmayan nadir Afrika ülkelerindendir. Bazı çevrelere göre Eritre’nin kararlı bağımsızlığı onu emperyalizmin hedef tahtasına oturtmuştur. Bu nedenle
Eritre “Afrika’nın Kübası”dır ve ABD Eritre’ye karşı düşmanca tavırlar sergileyebiliyor. Eritrelilerin yaklaşık yarısı Tigrayan’dır. Eritre devlet başkanı Isaias Afewerki’de bu etnik gruptandır. Bu etnik grup Etiyopya’nın dördüncü büyük etnik toplumu olup Addis Ababa’daki iktidar partisini yönetiyor. Eritre bağımsızlığını 1991’de yapılan bir referandum sonrasında hukuken ve fiilen 1993’te elde etti ve Issayas Afewerki (Esyas Afruki) ilk devlet başkanı oldu. Eritre’de dış dünyaya kapalı bir yönetim iktidarda. Eritre’de, Etiyopya ile 1998 yılından bu yana tedirgin bir sınır çatışmasının bir sonucu olarak bir savaş temelleri üzerinde kendini bulduğu gerekçesiyle Eritre Anayasa taslağının uygulanması süresiz olarak beklemeye alındı. Tüm yazılı ve görsel basın yani medya biçimlerini şu anda hükümet tarafından kontrol ediliyor. Özel sermayeli haber medyası olmayan tek Afrika ülkesi Eritre’dir. Eritre’de yerel bir sosyalist yönetim mevcut. Hatta devlet başkanı Isaias Afewerki’de Maocu bir çizgiden geliyor.
1966’da Eritre Kurtuluş Cephesi’ne (ELF) katılan Isaias Afewerki daha gelişmiş askeri eğitim almak için dört arkadaşı ile birlikte Çin’e gönderildi. Çine gittiklerinde Çinde Mao Zedong ve Zhou Enlai’den sonra Çin’in en güçlü üçüncü adamı Liu Shaoqi tasfiye ediliyordu. Çin’deki iktidar mücadelesine tanıklık ettiler. Dört yıl sonra ELF ordu komutanı olarak atandı. Ancak, uzlaşmaz bir ideolojik ve taktik farklılıkları gerekçe göstererek, kendisi ve ELF’den ayrılmış küçük bir grup savaşçı ile beraber genelde Hristiyanlık kökenli muhaliflerden oluşan Eritre Halk Kurtuluş Cephesi (EPLF) olarak adlandırılan başka bir birlik kurmuştu.
[irp posts=”29581″ name=”Şimdi Afrika Zamanı 1: Osmanlı Dönemi Libya Ülkesi”]
Avrupa’ya sığınan Afrika kökenli mültecilerin büyük çoğunluğu Eritre vatandaşı. Sınır Tanımayan Gazeteciler Derneği, insan hakları ihlali ve basın özgürlüğü konusunda Eritre’yi en son sırada değerlendiriyor. Bu nedenle olsa gerek Eritre’den iltica etmek isteyenler hayli fazla. Eritre’nin komşuları (Sudan, Etiyopya, Yemen ve Cibuti) ile sınır sorunları ve çatışmalar yıllar öncesine dayanıyor. Eritre ve Yemen’in, Kızıldeniz’de bulunan adaların paylaşımı ile ilgili yaşadıkları sorun halen belleklerde yerini koruyor. Eritre, Kızıldeniz’de bulunan adalar üzerindeki ülkesel egemenlik iddiasını, yüzyıldan daha gerilere uzanan egemenlik zincirine ve devletler hukukunun etkin işgal ilkesine dayandırmıştı. Sınır sorunları sadece Eritre’ye özgü değil. Başta Etiyopya ile Eritre, Sudan ile Güney Sudan, Somali ile Etiyopya, Mısır ile Sudan olmak üzere Afrika ülkelerinde sınır sorunları baş gösteriyor. Bunun sebebi olarak bölgenin Süveyş Kanal’ına yakın olması gösterilebilir. Kızıldeniz-Basra Körfezi hattında dünya petrol yollarına hâkimiyet açısından en stratejik nokta olarak belirtilen Etyopya, Somali, Eritre ve Cibuti’nin oluşturduğu Afrika Boynuzu, tüm güçlerin stratejik mücadelesine sahne olan bir bölge. 2008’de Cibuti-Eritre arasındaki sınır ihtilafında, Katar arabuluculuk rolü üslenmişti.
İki ülke sınırına yüzlerce asker konuşlandıran Katar yönetimi, tarafları 2011 yılında Doha’da bir barış anlaşması imzalamaya ikna etmişti. Katar sınır bölgesinde yaklaşık 450 Katarlı barış gücü askeri bulunduruyordu. Katar birliklerinin çekilmesinin ardından Eritre’nin tartışmalı bölgeye girdiği haberi ajanslara düşmüştü. Eritre sözde Soyalist bir ülke ama ne Rusya ne de Çin’in bu ülkede askeri varlığı yok. Eritre’de Sawara Dağında İsrail’e ait bir dinleme istasyonu ve Dahlak Adasında İsrail Deniz Kuvvetleri’ne ait limanlar mevcut. İsrail’in düşmanı İran’ında Eritre sınırları içerisinde başta Assab bölgesi olmak üzere ait askeri üsleri bulunuyor. Eritre İran için stratejik açıdan bulunmaz bir nimet. Çünkü ülkesindeki üsler sayesinde İran’a Kızıldeniz’de hareket imkânı veriyor. İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutan Yardımcısı General Hüseyin Selami’nin 10.08.2015’te, “Bugün çatışma alanımız Akdeniz, Babu’l Mendeb ve Kızıldeniz’dir. Biz günden güne gelişen geniş bir bölgenin coğrafi derinliğinde çatışıyoruz” demesi İran’ın Eritre’deki askeri varlığına verdiği önemi gösteriyor. Eritre’nin sınır sorunu yaşadığı Cibuti’de Fransa ve ABD’ye ait askeri üslerin yanı sıra Çin askeri üssü de bulunuyor. Çin, Afrika ülkelerinin en önemli partnerlerinden biri. 54 Afrika ülkesinin tamamında neredeyse yatırımı var. Hatta birbirine düşman Afrika ülkeleri ile de ortak iş yapabiliyor. Bu durumun en önemli kanıtı Etiyopya ve Eritre ile Çin’in kurduğu lişkiler. Çin ordu personelini taşıyan gemiler Çin’in bir denizaşırı ülkede kuracağı ilk askeri üs için Zhanjiang kentinden Cibuti’ye doğru yola çıkmış ve 2017’de bu üs faaliyete geçmişti. Afrika Boynuzu’nda Etiyopya, Eritre ve Somali ile komşu olan Cibuti, Kızıldeniz’in güney girişinde stratejik bir konumda yer alıyor. Çin’in Cibuti’de askeri üs (bir deniz üssü) açması deniz yollarını kontrol etmesini sağlamaya imkan vermekte.
Çünkü Eritre, Etiyopya, Somali ve Yemen’le komşu olan Cibuti; korsanların uğrak yeri ve bu fiili durumda Çin’e güvenlik gerekçesi sunuyor. Cibuti’de ABD, Fransa ve Çin askeri üslerinin konuşlandırılması Afrika Boynuzundaki uluslararası rekabetin büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Afrika boynuzu uluslararası çatışmanın merkez üssü olmaya aday. Bu coğrafyada çıkacak çatışma bütün bölgeyi etkileyebilecek potansiyelde. ABD, Eritre’yi etkisizleştirmek ve uluslararası platformlarda yalnızlaştırmak için teröre destek veren devletler listesine koymakla tehdit ediyor. Nitekim bunun farkında olan Eritre Cumhurbaşkanı İsaias Afewerki, “ABD, Eritre ile komşuları Etiyopya, Yemen ve Cibuti arasında sınır anlaşmazlıkları çıkarmak için vekâlet savaşları yönetiyor” diyor. Eritre’de Şeyh Ebu Süheyl Muhammed Salih başkanlığında Eritre İslami Islah Hareketi adı altında bir muhalefet mevcut. Ülkedeki en güçlü muhalif siyasi bir oluşum. Şeyh Ebu Süheyl Medine’de bulunan İslam Üniversitesi mezunu. Kendisi ile yapılan söyleşilerde Eritre’nin, iki ülke arasında yaşanan sınır savaşından sonra Etiyopya’nın limanlarını kullanmasına izin vermediğinden şikâyetçi. Bu açıdan bakıldığında Etiyopya adına konuşuyormuş izlenimi uyandırıyor. Türkiye’nin bu konuda dikkatli davranması gerektiğini biliyor. Ümmetçilik gayretiyle ideolojik bir yaklaşım Eritre bazında Amerika’nın, İsrail’in, İran’ın ve hatta Suudi Arabistan’ın ekmeğine yağ sürebilir. Çünkü Suudi Arabistan; Afrika ülkelerinden devşirdiği kendi üniversitelerinden mezun ilahiyatçılar aracılığıyla Şii karşıtı bir Sünnilik inşa etmeye çalışıyor. Kızıldeniz’i kontrol edebilen İran üslerine karşı destek verdiği Eritreli İslami örgütler aracılığıyla mevcut yönetimi devirmek peşinde.
Eritre Cibuti Sınır İhtilafı
Cibuti-Eritre arasındaki sınır ihtilafında Katar, 2008 yılında arabuluculuk rolü üslendi. İki ülke sınırına yüzlerce asker konuşlandıran Katar yönetimi, tarafları 2011 yılında Doha’da bir barış anlaşması imzalamaya ikna etmişti. 1998 yılından itibaren gergin olan iki ülke ilişkileri 2008 yılında bir çatışmaya sebep olmuş, çatışmalar sonrası bir barış anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşma kapsamında sınırda bir tampon bölge oluşturulmuş, bu bölgeye Katar askerleri barış gücü olarak yerleştirilmişti. Ancak son yıllarda patlak veren Katar krizi sonrası Eritre, Katar ile diplomatik ilişkilerini kesmiş, Cibuti ise diplomatik ilişkilerinin düzeyini düşürmüştü. Söz konusu kararlar ve beklenen askeri gerginlik Katar’ı bölgeden askerlerini çekmeye sevk etti. Cibuti Dışişleri Bakanı Mahmud Ali Yusuf, Katar birliklerinin çekilmesinin ardından Eritre’nin tartışmalı bölgeye girdiğini de ifade etti.
Yusuf “Katarlı barış gücü askerleri çekildi ve o gün Eritre ordusu hareketlendi. Şimdi Dumeyra Dağı ve Dumeyra Adası’nı tamamen kontrol ediyorlar” ifadesini kullanmıştı. Katar barış gücünün bölgeden çekilmesinin ardından bölgede arabuluculuk görevini bir başka ülkenin üstlenmesi gerektiği yorumları yapıldı. Mısır’ın bu konuda rol oynayabileceği ortaya atılsa da bu hamle Etiyopya tarafından memnuniyetle karşılanmadı. Katar merkezli başlayan kriz bir anda Afrika Boynuzu’nda gerginliğin bir çatışmaya ve savaşa dönmesine yol açma durumuna sebep oldu. Uzun yıllardır sınır anlaşmazlığı yaşayan ve 2008’de çatışan iki ülke arasındaki normalleşme adımı, Etiyopya ve Eritre’nin 2018’in Temmuz ayında aldığı tarihi barış kararının ardından geldi. Etiyopya, Eritre ve Somali liderleri Eritre’de yaptıkları üçlü zirvede bölgedeki barışı destekleme ve işbirliğini artırma kararı almış, kurdukları ortak komitedeki bakan ve yetkilileri de Cibuti’ye göndermişti. Bu üç ülkenin üst düzey heyetini başkent Cibuti’de kabul eden Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gulle, ülkesinin sınır anlaşmazlığı yaşadığı Eritre ile ilişkileri yeniden tesis etmeye hazır olduğunu açıklamıştı.
Eritre Etiyopya Sınır İhtilafı
Etiyopya–Eritre ilişkileri son 20 yıldır olağanüstü gergin bir vaziyette devam ediyor. Etiyopya, Eritre’yi bölgede tecrit etmek üzere elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu düşmanca politikaya cevaben, Eritre, Etiyopya yönetimine karşı savaşan silahlı örgütlere (Patriotic Ginbot 7) kucak açıyor ve destek veriyor. Bu açıdan başbakan Abiy Ahmed‘in Eritre ile barış
yapma isteği tüm bölgede, hatta bölge dışında büyük yankı uyandırmıştı. Geçmiş zamanda askeri diktatör Mengistu’nun zulmünden kurtulmak için, Eritreli gerillalarla yan yana savaşan Etiyopyalı özgürlük savaşçıları, 1991 yılında askeri rejimi devirerek zafere ulaşmışlardı. Eritre Kurtuluş Cephesi lideri Isaias Afwerki’nin bağımsızlığı tercih etmesi üzerine Eritre 1993 yılında Etiyopya’dan koparak bağımsızlığını ilan etti. Bu gelişme üzerine denizle bağlantısı kesilen Etiyopya ile Eritre ilişkileri giderek gerginleşti ve iki ülke 1998 yılında sınır bölgesinde yer alan Badme şehrinin kontrolü için iki yıl boyunca savaştılar. 70 bin kişinin ölümüne yol açan savaş ancak 2000 yılında imzalanan Cezayir Anlaşması ile durdurulabildi. Görevlendirilen hakem heyetinin Badme’yi Eritre’ye bırakmasına karşın Etiyopya bu karara uymayı reddetti. Bu nedenle iki ülke arasında sınır bölgesinde, karşılıklı silahlı tacizler süregeldi. Aradan geçen yıllarda, Etiyopya, Eritre’yi düşman ülke kabul ederek bölgede yalnızlaştırdı.
Büyük komşusu Etiyopya ile savaş halinde bulunması, 5 milyon nüfuslu Eritre’nin 100 bin kişilik bir orduyu her an hazır tutmasını gerektirdiğinden, ülkenin kaynaklarını kuruttu, gelişmeyi engelledi, sosyal dengelerini bozdu. Eritre dünyaya kapalı, basını sansürlü, yaygın fakirliğin ve her türlü baskının hâkim olduğu ve genç nüfusun ülke dışına kaçtığı bir diktatörlüğe dönüştü. Etiyopya başbakanı Abiy Ahmed’in yakın zamanda yönelttiği çağrıyla Cezayir Anlaşması’na uyacağını duyurması sonrası Eritre lideri Afewerki, Etiyopya’nın girişimini olumlu karşıladığını ve konuyu derinlemesine görüşmek üzere Addis Ababa’ya heyet göndereceğini açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından Eritre heyeti 20 yıl aradan sonra ilk kez Etiyopya’nın başkentine hareket etti, taraflar arasında barış görüşmeleri başladı. Uzun süren görüşmelerin ardından iki ülke sorunların çözümü konusunda mutabık kaldılar. Tabi Eritre ile olan barışı kabul etmek istemeyen bir takım çevreler mevcut Etiyopya’da, bu gruplar birkaç suikast benzeri girişimlerde de bulundu, ancak Etiyopya’nın reformist yeni Başbakanı’nın karalı adımları sayesinde Eylül 2018’de Abiy Ahmed ve Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki iki ülke arasındaki sınırda bulunan Bure noktasına giderek diplomatik ilişkilerin normalleşmesinin ardından iki ülke arasındaki sınırı 20 yıl sonra resmen yeniden açtı. Bunun yanında iki ülke arasında büyükelçilikler yeniden açılmış, telefon hatları yeniden sağlanmış ve başkentlere yeniden ticari uçuşlar başlamıştı. Yakın zamanda denize kıyısı bulunmayan ve Afrika kıtasının en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan Etiyopya ile dünyanın en dışa kapalı ülkelerinden biri olan Eritre’nin Eritre’deki Kızıldeniz limanları çevresinin kalkınması için işbirliği planladığı da belirtiliyor. Sınır birlikleri konusunda ise iki ülkenin sınır bölgesinden askerlerini çekip çekmeyeceği henüz netlik kazanmadı. Bunca girişimin hemen ardından iki Afrika Boynuzu ülkesi Etiyopya ve Eritre, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde barış anlaşması imzaladı.
Mustafa Said Bilgin
Stratejik Ortak Misafir Yazar
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.