Birleşik Krallık’ın yeni başbakanı Theresa May bugün itibariyle görevine başladı. 23 Haziran’da yapılan Brexit referandumunda Birleşik Krallık halkı %52 ile AB’den ayrılma yönünde oy kullanmış ve iktidardaki David Cameron’ı da koltuğundan etmişti. Cameron, ayrılma sürecini yeni bir başbakanın yönetmesi gerektiğini ifade ederek seçimi işaret etmişti.
Cameron’ın seçim ilanından sonra Muhafazakar Parti’de adaylar ortaya çıkmaya başlamış ve eylül ayındaki seçim için beş aday gündeme oturmuştu: İçişleri Bakanı Theresa May, Adalet Bakanı Michael Gove, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Stephen Crabb, Savunma eski bakanı Liam Fox ve Andrea Leadsom. Daha sonra yapılan ön oylamada aday sonrası önce üçe, ardından da ikiye indirilmiş ve finale iki kadın aday kalmıştı. Theresa May ve Andrea Leadsom geçtiğimiz hafta kısa süren bir rekabet yaşamış, iki adayın arası ülkeyi sarsan ”annelik” tartışmasıyla açılmıştı. Leadsom olay sonrası May’den özür dilemiş, ardından da yarıştan çekilmişti. Böylelikle eylül ayını beklemeden Birleşik Krallık’ın yeni başbakanı belli olmuş oldu. Yine aynı partiden çıkarak Birleşik Krallık’ın ilk kadın başbakanı olan Margaret Thatcher’ın ardından Theresa May ülkenin ikinci kadın başbakanı olmayı başardı.
Hatta son birkaç haftadır Theresa May için ‘Yeni Demir Leydi’ lakabı da kullanılıyor. Her ne kadar çok tartışılsa da hiç şüphesiz Birleşik Krallık’ın en güçlü başbakanlarından biri olan, ‘Demir Leydi’ ve ‘Falkland Fatihi’ unvanlarıyla anılan Thatcher’ın ardından Theresa May’ de ‘Demir Leydi’ olabilecek mi göreceğiz.
59 yaşındaki Theresa May, Oxford Üniversitesi Coğrafya bölümü mezunu. Bir papazın kızı olan May, bankacı eşi Philip ile de 1980’de evlendi ve çiftin hiç çocuğu olmadı. Politikaya girmeden önce finans sektöründe çalışan May 1997’de meclise girdi. 1999’da Muhafazakar Parti’nin gölge kabinesinde eğitim bakanı oldu, 2002’de de partinin ilk kadın başkanı seçildi. 2010’da iktidara gelen Muhafazakar Parti’nin hükümetinde altı yıl boyunca içişleri bakanı olarak yer aldı. May ayrıca Birleşik Krallık’ın AB’de kalmasını savunuyordu.
Oldukça sıkıntılı bir süreçte zor bir görev üstlenen May, görevi devraldıktan sonra yaptığı açıklamada, ”AB’den ayrılırken, ülkemizin dünyada yeni bir pozitif rol üstlenmesini sağlayacağız. Britanya’yı sadece ayrıcalıklı azınlığa değil, herkese fayda sağlayacak bir ülke yapacağız. Bu, benim liderliğimdeki hükümetin görevi olacak. Hep birlikte daha iyi bir Britanya inşa edeceğiz.” diyerek halkına da güven verdi. Oldukça çalışkan, hırslı ve güçlü bir kişiliğe sahip olduğu bilinen May’in politikalarını ilerleyen günlerde görmeye başlayacağız.
May’in kuracağı hükümetin önümüzdeki yıla kadar AB’den çıkış işlemlerini başlatması beklenmiyor. May, 2003’te Irak’a müdahalede, 2013’te Suriye’ye askeri müdahaleye ve 2015’te IŞİD hedeflerini bombalamaya yönelik oluşturulan koalisyona destek vermişti. Theresa May yeni Demir Leydi olabilir mi bilinmez ancak Birleşik Krallık’ın dış politikada etkin ve müdahale edici yapısını savunduğu çok açık. Öte yandan içişleri bakanı olduğu dönemde de yıllık göçleri 100 binin altına indirme hedefi de oldukça sert bir önlem olarak biliniyor. Ancak bilindiği üzere 2015 verileri 300 binin üzerinde çıkmış ve May sert eleştirilere maruz kalmıştı.
Türkiye ise geçtiğimiz aylara kadar AB üyeliğine en çok destek veren devleti bu yolda kaybetmiş durumda. Hoş, Türkiye’nin artık AB yolunun iyice tıkandığı gerçeğini de görmek gerekiyor. Cameron’ın tutarsız politikaları sonucunda sarfettiği ‘3000 yıl’ sözü geçerliliğini koruyacak gibi. Ancak yeni dönemde Birleşik Krallık ve Türkiye’nin Suriye ve Irak konusunda ortak hareket etmesi de muhtemel. Theresa May gerçekten bir Demir Leydi olmak istiyorsa dış politikada ABD’nin peşine takılmayı bırakmak ve daha güçlü politikalar üretmek zorunda. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması ABD için ne kadar büyük bir hayal kırıklığı olsa da, Birleşik Krallık için bir umut olabilir. Hatta Kraliçe Elizabeth’in seçim sonuçlarına yönelik etkisi Birleşik Krallık’ın yeni bir düzen arayışında olduğu sonucunu da ortaya koyuyor diyebiliriz. Önemli olan ise Theresa May’in bu düzene sunacağı katkılar olacaktır. Yeni düzende Türkiye’nin de coğrafi konum itibariyle önemi çok büyük. Bu sebepten Birleşik Krallık – Türkiye ilişkilerini de artık daha yakından takip etmemiz gerekiyor.
Öte yandan bir önemli gelişme de gün sonunda yaşandı. Birleşik Krallık’ın AB’den çıkmasını savunan Londra’nın belediye eski başkanı Türk asıllı Boris Johnson Dışişleri Bakanı oldu.
AB’den ayrılmayı savunan bir politikacının ülkenin dışişleri bakanı olması da Birleşik Krallık’ın geleceği açısından önemli bir adım. AB’den kopmaların yaşanabileceği, Baltıklar’da ve Güney Çin Denizi’nde suların bir türlü durulmadığı, Ortadoğu’da hesapların her gün değiştiği bir dönemde Birleşik Krallık yeni bir tavır ortaya koyabilecek mi göreceğiz.
Faruk Aydın
StratejikOrtak.com MİSAFİR YAZAR
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Misafir yazar Faruk AYDIN’ın eline sağlık gerçekten çok güzel bir yazı olmuş.İnşallah ileride sitenin kadrosunda görürüz.Yeni yazıları bekliyoruz.