2 Mart’ta İsrail’de gerçekleşen seçimler ve 3 Mart’ta ABD’de gerçekleşen Süper Salı ve Temsilciler Meclisi Ön Seçimlerinin sonuçları ülkemiz dış politikasında önemli etkilere sahip olacaktır.
2 Mart’ta İsrail’de gerçekleşen seçim 1 yıl içinde ülkede gerçekleştirilen üçüncü seçimdi. Bu seçimle beraber Netanyahu’nun Likud Partisi bir önceki seçime göre milletvekilliği sayısını dört artırarak 36 vekille meclisin en büyük partisi haline gelirken bir önceki seçimin galibi Mavi ve Beyaz Partisi 33 vekille yerini korudu. İsrailli Arapların oluşturduğu Ortak Arap Listesi Bloku ise beklenildiği üzere seçimlere katılımların artması sonucunda 15 vekille meclisteki en büyük üçüncü parti olmuştur.
17 Mart tarihinde hem yolsuzluk soruşturmalarının başlaması hem de Cumhurbaşkanı tarafından kendisine tanınan sürenin dolmasıyla yüzleşmek durumunda kalacak olan Başbakan Netanyahu’nun ivedilikle hükümeti kurması beklenmektedir. Bir önceki koalisyon hükümetini oluşturan partilerin mecliste 58 vekille tek başına hükümet kurmaya gücünün yetmemesi neticesinde Netanyahu’nun önünde üç seçenek bulunmaktadır.
İlk seçenek, hükümeti kurmak için gereken 3 milletvekilinin dışarıdan desteğinin alınması veya iktidar partisine katılmasıyla hükümetin kurulmasıdır ki Türkiye de koalisyon hükümetleri döneminde bunu çok defa tecrübe etmiştir. Bu seçenek, en muhtemel seçenek olarak değerlendirilmektedir.
İkinci seçenek ise Ana Muhalefet Lideri Benny Gantz’a geniş tabanlı bir koalisyon oluşturma teklifinde bulunulması ve bu teklifin kabul edilmesi halinde ise kendisine önemli bir makamın verilmesi yoluyla hükümetin kurulabilmesidir. Bu olasılık gerçekleştiği takdirde aylardır kurulamayan hükümet 69 vekille kurulabilecek ve ülkede artan siyasi tansiyonun inmesi sağlanabilecektir. Böyle bir durumda geçmişte pek çok örnekte görüldüğü üzere eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz’a Dışişleri Bakanlığı teklif edilecek ve Rusya’ya karşı mesafeli olmasıyla bilinen birinin bu makama gelmesi sonucunda şüphesiz ülkenin dış politikasında birtakım değişiklikler meydana gelecektir.
Son seçenekte ise Avigdor Lieberman’ın koalisyon hükümetinden askerlik sorunu sebebiyle desteğini çekmesi sonucu gelişen seçimler sonucu halen bu konudaki uzlaşmazlığın devam etmesi Lieberman’ın desteğinin alınmasının mümkün olmadığını göstermektedir. Hükümetin verilen süre dahilinde kurulamaması sonucu hükümeti kurma yetkisi Cumhurbaşkanı Rivlin tarafından Başbakan Netanyahu’dan alınıp Benny Gantz’a verilecektir. Böyle bir durumda solcu Labor-Gesher-Meretz ve Lieberman’ın Yisrael Beytenu Partisi ile Mavi ve Beyaz Partisinin koalisyonu ve Ortak Arap Listesi Bloku’nun dışarıdan desteği sonucu kurulacak bir hükümet, ülkede sol tandanslı bir hükümetin yıllardır olmaması sonucu temsiliyette sıkıntı yaşayan bu görüşlere bir hak tanıyacak ve ülkedeki gerilimin azalmasına katkı sağlayacaktır. Fakat bu hükümetin kurulması Arap Bloku ve Yisrael Beytenu partilerinin fikirlerinin çatışması sonucu düşük bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir.
Bu üç seçeneğin dışında ülkede dördüncü bir seçime gidilmesi ülkenin yaşadığı siyasi krizler, Corona Virüsüyle birlikte gerçekleşen ekonomik dalgalanmalar neticesinde pek mümkün gözükmemektedir. Bununla beraber her olasılıkta yaşanacak gelişmelerin Türk dış politikası nezdinde özellikle Doğu Akdeniz ve Suriye ekseninde önemli yansımaları olacaktır.
Temsilciler Meclisi Ön Seçimleri
Mart ayı içinde gerçekleşen ikinci seçim ise 3 Mart’ta gerçekleştirilen ABD Temsilciler Meclisi için bazı bölgelerde gerçekleşen ara seçimlerdi. Bu seçimin ülkemiz açısından bakıldığında olan etkisi ise Demokrat Parti saflarında bir Türk adayın yarışıyor olmasıydı. Geçmişte yerel meclisler için gerçekleştirilen seçimlerde ve belediye seçimlerinde Türk kökenli adaylar yarışmış iken federal çapta gerçekleşen seçimlerde daha önceden hiçbir Türk aday yarışmamıştı. Bunun ülkemiz açısından önemi seçilebilecek bir Türk kökenli adayın Türkiye’nin tezlerinin objektif bir şekilde anlatılarak ABD ve Türkiye arasında bir köprü vazifesi görmesine imkan verilmesidir. 1900’lerin başından beri önemli miktarlarda ABD’ye göç eden Yunanlar ve Ermeniler, kendi toplulukları arasından pek çok vekil ve senatör seçtirebilmiş ve bu sayede diasporaları tarafından yürüttükleri politikaların ABD kamuoyu tarafından tanınıp destek bulmasını sağlayabilmişlerdir.
Adayımız Cenk Uygur, İstanbul’da doğmuş ve 8 yaşında iken ailesiyle birlikte İstanbul’dan ABD’ye göç etmiştir. Pensilvanya Üniversitesi Wharton Ticaret Okulu ve Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Washington D.C.’de özel bir firmada ve sonra New York Eyalet Barosu’nda avukatlık yapmıştır. 2002’de The Young Turks adlı radyo programını başlatmıştır. Bush dönemi ve Irak Savaşı’na muhalefetiyle ünlenen program ilerleyen yıllarda çok kanallı bir video platformu haline gelmiştir. Uygur’un CEO’luk ve baş sunuculuk görevlerini üstlendiği platform hala siyaset ağırlıklı olup, ileri solcu Demokrat politikaları savunmaktadır. 2016 ve 2020 Demokrat Parti Ön Seçimlerinde Bernie Sanders’ı desteklemesiyle de bilinmektedir. California 25. Bölge için yapılan ön seçimde %6.13’lük oy oranıyla yarışı 4. tamamlamış ve ön seçimleri kaybetmiştir.
Cenk Uygur haricinde bir aday daha ara seçimler için yarışmaktadır. İkinci Türk kökenli adayımız olan 1990 yılından beri Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Türk siyasetçi Alp Başaran Demokrat Parti’den New Jersey 9. Bölge Kongre üyeliği için çalışıyor. Alp Başaran Fort Lee kentinde büyüdü. UCLA Hukuk Fakültesi’ni iyi bir derece ile bitiren Başaran; Skadden, Arps, Slate, Meagher & Flom LLP ve Pepper Hamilton LLP’NİN New York ofislerinde yaklaşık on yıl kurumsal bir avukat olarak çalışmıştır. Bilindiği üzere Amerika Birleşik Devletleri’nde en fazla Türk New Jersey eyaletinde yaşıyor. Birçoğu Amerikan Vatandaşlığı alırken, bazıları ise Green Card veya çalışma izniyle bu bölgeye çalışıyor. Başaran bu seçimlerde hem Türkler’den destek isterken hem de seçim çalışmalarını yürütüyor. Başaran önümüzdeki seçimler için New Jersey’de kapı kapı dolaşarak destek ararken, diğer yandan da bağış bekliyor. Alp Başaran’ın yarıştığı New Jersey 9. Bölge Kongre üyeliği için ön seçim 2 Haziran tarihinde gerçekleşecek.
Demokrat Parti Ön Seçimleri
Mart 2020’de gerçekleşen üçüncü seçimimiz ise yine 3 Mart tarihinde gerçekleşen kamuoyunda Süper Salı olarak bilinen onlarca eyaletin ön seçiminin gerçekleştirildiği seçimdi. Resmi sonuçlara göre, Süper Salı’da 14 eyaletin 10’unu Joe Biden, 4’ünü Sanders kazandı. Mevcut tabloda Biden 433, Sanders ise 388 delege almış durumda. Demokrat Parti başkan ve başkan yardımcısı adayını Temmuz ayında resmen açıklayacak.
Gerçekleşen bu önseçim sonucu 3 aylık kampanyası boyunca yaklaşık 700 milyon dolar harcayan dolar milyarderi Michael Bloomberg, Joe Biden lehine yarıştan çekilirken Elizabeth Warren kimseye destek açıklamayarak yarıştan çekildi. Şu ana kadar 9 aday Joe Biden lehine yarıştan çekilirken sadece 4 aday Bernie Sanders lehine yarıştan çekilmiş durumda.
Son gelişmelerle birlikte Biden 670 delegeyle en öndeki aday olurken Sanders 574 delegeyle yarıştaki ikinci aday konumunda. Parti adaylığını elde edebilmek için ise 1991 delegenin desteğine ihtiyaç var. Yarışın kızışmasıyla beraber adayların destekçileri arasındaki gerilim artmaktayken Bernie Sanders Demokratların birlikteliği icin gereken açıklamayı yaptı ve adaylığı Biden’ın kazanması durumunda Biden’ı destekleyeceğini ifade etti.
Liderler tarafından yapılan açıklamalara rağmen seçmenlerin açıklamalara bağlı kalıp kalmayacağı ise belirsizliğini koruyor. Bernie Sanders taraftarlarından oy alması zor gözüken Joe Biden buna rağmen 2016’daki seçimlerde Donald Trump’a oy veren mavi yakalılardan oy alma potansiyeli ve Siyahi toplum içinde oy alma potansiyeli en yüksek aday olmasıyla Bernie Sanders’a göre avantajlı bir durumda. Bernie Sanders ise geçen seçimde toplam %3.5 oy alan Liberteryen Parti ve Yeşil Partiden yüksek miktarlarda oy alma potansiyeliyle göze çarpıyor. Bunların yanında yeni oy verecek gençlerin ve en hızlı büyüyen azınlık olan Hispaniklerin birinci tercihi ise yine Bernie Sanders.
Adaylığı kazanması en muhtemel olan Biden’ın Türkiye’ye karşı olan tutumu başkan yardımcılığı dönemindeki tavrıyla sınırlıyken daha çok ülke içi meselelerle ilgilenen Sanders’ın Türkiye’ye karşı olan tutumu ise “Putin gibi, Macaristan’daki Orban gibi, Türkiye’deki Erdoğan, Filipinler’deki Duterte ve Kuzey Kore’deki Kim Jong-un gibi otoriter liderlere yaklaşıyor olsa bile, Trump NATO gibi, ticaret gibi, İran nükleer anlaşması gibi konularda demokratik Avrupalı müttefiklerimizle gerginliği gereksiz şekilde tırmandırıyor. Açık konuşayım; bunlar önemli konular. Ancak Trump’ın bu müttefiklere gereksiz yere sergilediği saygısızlık, sadece etkisiz müzakerelerde bulunmak anlamına gelmiyor; transatlantik ittifak için de uzun vadeli çok büyük ve olumsuz sonuçlara yol açacaktır.” verdiği bu demeçle sınırlı gözüküyor.
Kerem Demir
Stratejik Ortak Misafir Yazar
KAYNAK
https://www.jpost.com/Israel-Elections/Netanyahu-begins-effort-to-form-new-coalition-619610
https://www.haaretz.com/israel-news/elections/.premium-from-a-bibi-victory-to-another-stalemate-five-scenarios-for-the-israeli-election-1.8613704
https://en.wikipedia.org/wiki/Cenk_Uygur
https://forumusa.com/interview-roportaj/2020-kongre-secim-turk-kokenli-aday-alp-basaran/
https://en.wikipedia.org/wiki/2020_Democratic_Party_presidential_primaries#2020
https://www.aa.com.tr/tr/analiz/2020-abd-baskanlik-secimleri-sanders-turkiye-hakkinda-ne-biliyor/1433532
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.