Türkiye’deki Ortodoks Tarihi ve Günümüzdeki Varlığı

1486
Yazarlık Başvurusu

Hristiyanlığın en temelde iki farklı mezhebi bulunsa da 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin’in öncülüğünde Katolik Kilisesi’ne ve Papa’nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda bu sayı üçe yükseldi. Günümüzde özellikle Doğu Avrupa’da oldukça yaygın bir mezhep olan Ortodoksluk; Rusya, Ukrayna, Yunanistan, Sırbistan ve Romanya gibi ülkelerde oldukça yaygınken ayrıca bir Afrika ülkesi olan Etiyopya’da da Ortodoks Hristiyan nüfusu oldukça fazla. Bu ülkelerle kıyaslanamayacak seviyede olsa da Türkiye’de de hatırı sayılır bir Ortodoks nüfusu bulunuyor. Türkiye’deki Ortodoks varlığını kavrayabilmek için öncelikle bu coğrafyadaki Ortodoksların tarihteki varlığını incelemeliyiz. Günümüzde Türkiye coğrafyasındaki Ortodoks nüfusu her ne kadar az olsa da bu coğrafya Ortodokslar için bir hayli önem taşır çünkü esasen Ortodoksluğun temelleri bu coğrafyada atılmıştır. Ortodoks geleneğinin temellendiği kültürün Kapadokyalı üç kilise babası tarafından oluşturulduğu söylenebilir. 4. yüzyıl civarında yaşayan Nissalı Gregor, Nenizili Gregor ve Aziz Basileios, Grek ve özellikle Aristoteles felsefesini Hristiyanlığa sokarak teolojik anlamda Ortodoksluğun zeminini hazırlamışlardır. Bununla birlikte Ortodoksluğun tarihsel olarak 4. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu’nda vuku bulan siyasî çekişmelere ve Konstantinopolis’in yeni bir siyasal merkez olarak ortaya çıkması ile peyda olmuştur denebilir. 4 ve 6. yüzyıllar arası Roma İmparatorluğu’nun Doğu-Batı odaklı siyasal sorunları sonucunda ikiye bölünen imparatorluk, sadece siyasi anlamda değil, Konstantinopolis Kilisesi’nin oluşumuyla dini bir boyut da kazandı. Kurulan Doğu Roma İmparatorluğu, Roma’daki kiliseyi ve papayı reddedip aforoz edince kendi kilisesini ve mezhebini oluşturmuş oldu. Kısacası Roma’daki Doğu-Batı odaklı siyasal sorunlar zamanla Ortodoks-Katolik dini ayrımına dönüşmüştür. Uzun yıllar Doğu Roma İmparatorluğunun temsil ettiği Ortodoksluk, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İmparatorluğu yıkması ile beraber mirası Osmanlı’ya devroldu.

Fatih’in, Osmanlı topraklarındaki Ortodoksların can ve mal güvenliğini koruma sözü vermesi ve Osmanlı’yı Roma İmparatorluğu’nun meşru varisi olarak ilan etmesi ile fethedilen bölgelerdeki Ortodokslar çoğunlukla göç etmek yerine Osmanlı tebaası olmayı tercih ettiler. Özellikle Balkan topraklarında yüzyıllar boyunca Osmanlı çatısı altında yaşayan Ortodokslar, 20 yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanılan üst üste felaketler sonucu Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya gibi ülkelerin nüfusuna dahil oldular. Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 1.200.000 Ortodoks Hristiyan Rum ise yapılan Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile Yunanistan’a göç ettirildi. Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 80 bin Oryantal Ortodoks, 18 bin Antakya Rum Ortodoks, 5 bin Rum Ortodoks ve geri kalanı Türk Ortodoks olmak üzere 160 bine yakın Ortodoks bulunuyor [2]. Ayrıca Rum Ortodoks veya Süryani Ortodoks Kilisesi’ni takip eden küçük bir etnik Ortodoks-Hristiyan Türk (çoğunlukla İstanbul’da veya İzmir’de yaşayan) grup vardır. Çoğu kez etnik Rumlarla karıştırılırlar. Bazılarının aslında bir Rum geçmişi olmasına rağmen, bu nüfus içinde tarihte İslam’a hiç girmemiş etnik Türkler vardır. Hâlen Türkiye’de ibadete açık olan 398 kilise bulunur [1]. Günümüzde Türkiye sınırları içerisinde farklı milletlerin kendine ait Ortodoks patrikhaneleri bulunuyor. Bu milletlerin en çok göze çarpanı hiç şüphesiz Rumlardır.

[irp posts=”25310″ name=”Ortodoksların Oranı Neden Sert Düşüş Gösterdi?”]

Uzun yüzyıllardır bu coğrafyada varlığını sürdüren Rumlar, 4 Ve 8. yüzyıllar arası Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’te Ortodoks Kilisesini ilan ettiğinden beri dinlerini sürdürüyor. Günümüzde İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi veya Fener Rum Patrikhanesi olarak bilinen Kiliseleri, ayrıca Ekümenik Patrikhane olarak da biliniyor. Bağımsız 14 otosefal Ortodoks Kilisesinden biri olan İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi, bulunduğu konumdan ötürü diğer Ortodoks Kiliselerine nazaran ayrı bir yere ve etkiye sahip. Katolik mezhebinin aksine Ortodokslukta kilise liderleri eşit güce ve rütbeye sahip olsa da İstanbul patriği “Primus inter pares” yani eşitlerin birincisidir. Dünya çapındaki 300 milyon Ortodoks Hristiyan’ın temsilcisi ve manevi lideri olarak kabul edilen İstanbul patriği ayrıca İsa’nın 12 havarisinden olan Andreas’ın halefi olarak görülüyor [3]. 1453 yılında patrikhanenin Osmanlı’ya geçmesi ile beraber “Kayser-i Rum” yani Romalıların Sezar’ı unvanını alan Sultan II. Mehmet, patrikhaneyi kendi otoritesi altına alarak olası bir Katolik-Ortodoks birleşmesinin önüne geçmek için kullandı.

Osmanlı otoritesi patrikhane üzerine öyle etkiliydi ki, 1821 Yunan Devrimini desteklemesi üzerine Konstantinopolis Patriği V. Gregory, bir Paskalya bayramında linç edilerek idam edildi. 19. yüzyılda, Osmanlı coğrafyasındaki Ortodoks ulusları arasında yükselen milliyetçilik ve laiklik dalgası, insanların kendi milletinden olan patriklerin veya başpiskoposların önderliğinde kurulan otosefal kiliselere bağlanmasını sağladı. Bunun sonucu olarak Konstantinopolis Ortodoks Kilisesi zamanla sadece Rumlara ait oldu. Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise İstanbul patriği yalnızca Türkiye’de yaşayan Rum azınlığın ruhani lideri olarak kabul ediliyor. Patrikhaneye kendi içinde patrik seçimi yapabilmesi gibi özgürlükler veren Türkiye, seçilen patriğin doğuştan Türk vatandaşı olması gerektiği şartını koşuyor.

Örneğin günümüzdeki patrik I. Bartholomeos, doğum adıyla Dimitris Arhondonis, Türkiye doğumlu olup askerliğini Türk ordusunda yedek subay olarak 1961 ile 1963 yıllarında yapmıştır. Tarihten günümüze 270 ve mevcut Ekümenik Patrik ve İstanbul Başpiskoposu olan Bartholomeos, görev süresi boyunca dinler ve mezhepler arası diyalog konusunda çalışmalarda bulunmuştur. Dünya çapında dini hoşgörü, dini özgürlükler, insan hakları ve ekoloji konularında etkinliklerde bulunmuştur. Çevrenin korunması konusunda önayak olduğu çalışmalar, ona Yeşil Patrik unvanını kazandırmıştır [4]. İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi’nin yanında Türkiye coğrafyasında Ermenilere ve Süryanilere ait otosefal kiliseler bulunuyor. Bizans döneminde Ermeni Apostolik Kilisesi’nin faaliyet gösterilmesine izin verilmemişti çünkü Ortodokslar tarafından Apostolik görüşü sapkınlık olarak görülüyordu. Konstantinopolis’in 1453’teki fethinden sonra II. Mehmet, Ermenilerden Millet sisteminin bir parçası olarak yeni Osmanlı başkentinde kendi kiliselerini kurmalarını istedi. Kısa bir süre için Süryani Ortodoks Kilisesi de Ermeni Patrikhanesi’nin yetkisi altına alındı. Konstantinopolis’in ilk Ermeni Patriği, o zamanlar Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı olan I. Hovakim’di.

1461’de Sultan II. Mehmet tarafından Konstantinopolis’e getirildi ve Konstantinopolis Ermeni Patriği kuruldu. Hovakim, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki tüm Ermenilerin dini ve laik lideri olarak tanındı. Ermeni Ortodoks Kilisesi’nin en büyük ruhani liderine Katolikos denir ve döneminde Konstantinopolis Ermeni Patriği, Katolikos görevini üstlendi. Osmanlı döneminde “Milleti sadıka” olarak bilinen Ermeniler 93 Harbine ve I. Dünya Savaşına kadar Osmanlı’da sorunsuz şekilde varlığını sürdürdü.

[irp posts=”2066″ name=”‘Ermeni Soykırımı’ İftirası”]

Fakat savaş yıllarında çoğu Ermeni’nin Rus desteği ile bağımsızlık çabaları sonucu iki millet arasındaki gerginliği oldukça arttırdı. II. Abdülhamid, Konstantinopolis Ermeni Patriği III. Madteos’u sürgün etse de 1908 İttihat ve Terakki devrimleri ile İstanbul’a geri getirildi. Yapılan anayasal reformlarla 1908-1915 yılları arası Ermenilerle Türkler arasında büyük olaylar olmasa da 1915 Ermeni Tehciri olayları ile ipler tamamen koptu. 1915 ve 1919 yılları arasında Konstantinopolis Ermeni Patrikliği makamı boş kaldı fakat İngiliz işgali altındaki 1919-1922 yılları arasında İstanbul’da patrik seçilen Zaven Der Yeğyayan, Ermeniler lehine birçok siyasi hamlelerde bulundu [5]. Patrikhanenin varlığı ise cumhuriyet yıllarında devam etti. İstanbul Rum Ortodoks Kilisesi gibi İstanbul Ermeni Kilisesi’nin de Türkiye’de varlığı yalnızca Türkiye’deki Ermenilerin ruhani liderliğini yapmakla kaldı. 1915’ten başlayıp günümüze kadar devam eden Türk-Ermeni sorunlarına ve çatışmalarına rağmen Türkiye Ermeni Patrikhanesi günümüzde Türkiye’deki en büyük Hristiyan topluluk olarak göze çarpıyor. Ayrıca Patrikhane her yıl teolojik, tarihi ve kültürel makaleleri içeren Shoghagat (Yukarıdan Işınlar) isimli bir dergi de yayımlıyor. Ermenilerin yanı sıra ülkemizde Kudüs Hristiyan cemaatinden sonra Hristiyanlığın en eski kilisesi olarak kabul edilen Süryani Ortodoks Kilisesi de bulunuyor.

Çoğunlukla Orta Doğu Hristiyanlarını kapsayan bu Patrikhane, Hindistan ve Latin Amerika’daki üyeleri ile nüfusunu günümüzde 5.5 milyona çıkarmış durumda. Patriklik Merkezi’nin adı her ne kadar “Antakya Süryani Patrikliği” olsa da Patriklik merkezi bugün Şam’da bulunmaktadır. 20. yüzyılın başında ise Patriklik Merkezi Mardin şehriydi. Süryani Kadim Kilisesi’nde Patriğe bağlı 20 Metropolit bulunmaktadır. Bunların 4 tanesi Türkiye’de bulunur. Şimdiki patrikleri Mor Iğnatius II Afrem Kerimdir. Şu anda kendileri Şam’da bulunmaktadır. Şu anki İstanbul metropoliti ise Mor Filuksinos Yusuf Çetin’dir. Bulunduğu yer ise Tarlabaşı Meryemana Metropolitlik Kilisesidir. Türkiye’deki Ortodoks nüfusunu oluşturan belirli milletler olan Rumlar, Ermeniler ve Süryanilerin yanı sıra ülkemizde Türk Ortodoks Patrikhanesi de bulunuyor.

1884 Yozgat doğumlu Papa Eftim ismiyle bilinen Pavlos Karahisaridis, Türk kökenli Ortodoks’tur. 1915’te dini eğitimini tamamlayıp papaz olan Pavlos, I. Dünya Savaşı döneminde Türk milliyetçisi söylemleriyle bağlı olduğu çoğunluğu Rum olan kiliselerde dikkat çekti. Buna karşılık 1918’de Keskin Metropolit Vekili iken Fener Rum Patrikhanesi’ne karşı Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdu ve özellikle Türk Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu’da büyük propaganda söylemleri gerçekleştirdi. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı dönemde İstanbul Rum Patrikhanesi’nin yayımladığı “Canavar, zalim Kemalistlerin zulmünden, biz Hristiyanları kurtarmaya geliniz! Ankara’daki zehirli yuvalarını yıkmak için acele ediniz” ifadesi geçen bildirgeye karşı Papa Eftim, kendisine bağlı cemaati toplayarak Fener Patrikhanesi’ni protesto etmiş ve milli mücadeleye katılma kararı almıştır. Bu karar, hemen Ankara Hükümeti’ne bildirilmiştir. 72 kilisenin patrik vekili olan Eftim’in bu davranışı, İstanbul Hükümeti tarafından zararlı görüldüğünden derhal tutuklanması emredilmiş, fakat bu emir, Keskin Kaymakamı Avni Bey tarafından yerine getirilmemiştir. Ayrıca bu dönemde Papa Eftim, Yozgat’ta kapı komşusu olan Çerkez Ethem sayesinde Mustafa Kemal ile tanıştı. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış duasını okuyan din adamları arasında Papa Eftim de vardı. Papa Eftim, Fener Rum Patrikhanesi’nin karşı çalışmalarına karşılık olarak şunları söylemiştir: “Ben Türk dostu Eftim değil, Türkoğlu Türk Eftim’im.

Ben, her zaman, her yerde Türk olduğumu beyan ettim. Bir yabancı, Türk dostu olabilir. Fakat benim gibi, halis bir Türk vatandaşının, yabancı bir Türk dostu gibi gösterilmesi, o’nun milliyetinden şüphe edilmesine delalet eder ki, bundan incinmemek, üzülmemek imkânsızdır. Bana Türk demeyip, Türk dostu diyenleri hiçbir surette affedemem.” [6]. Ayrıca savaş sırasında verdiği desteklerden dolayı İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Savaşın ardından Papa Eftim ayinleri yönetmeye devam etmiş ve adını daha sonra Zeki Erenerol olarak değiştirmiştir. Cemaat mübadeleye tabi tutulmuş, fakat Papa Eftim ile aile fertleri Türk hükûmeti tarafından nüfus mübadelelerinden muaf tutulmuştur [7]. Savaş bittikten sonra Galata’daki Panagia Kilisesi’ne çekilerek dinî görevle meşgul olan Papa Eftim, 1968 yılında gözlerini hayata yumduktan sonra yerine oğlu Turgut Erenerol (Papa II. Eftim) geçti. Günümüzde de Papa Eftim’in soyundan olmak üzere Türk Ortodoks Patrikhanesi varlığını sürdürüyor.

[irp posts=”29308″ name=”Dağlık Karabağ Son Durum Haritası”]

KAYNAK

[1] Today’s Zaman Gazetesi, 15 Aralık 2008
[2] https://www.bpb.de/apuz/31141/christen-in-der-islamischen-welt
[3] Thomas E. Fitzgerald (1998). The Orthodox Church. Greenwood Publishing Group. s. 117
[4] https://www.nytimes.com/2012/12/04/science/bartholomew-i-of-constantinoples-bold-green-
stance.html
[5] Kevorkian, Raymond (2011-03-30). The Armenian Genocide: A Complete History. I.B.Tauris. s. 759
[6] Mehmet Aydın, “Türk Ortodoks Hıristiyanları ve Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Kuruluşu”, Türk-
İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı: 8, 2009, s. 13
[7] Biçici, M. (2016). Papa Eftim ve Millî Mücadeledeki Önemi. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 16(2), 453–460.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz