Akdeniz tarihin her bölümünde devletlerin ilgi alanı olmuştur. Bu ilgi alanları gerek göç, ulaşım, deniz gücü, ticaret yollarının kesiştiği nokta ve sıcak denizlere açılan bir kapı olmasıyla birlikte devletlerin rekabet alanı haline gelmiş [1] ve bu bölge için güç mücadeleleri ortaya çıkmıştır. Bölgenin önemi II. Dünya savaşı sonunda kurulan Avrupa Topluluğu için de önem arz etmiştir. Bu önem Avrupa ülkelerinin eski sömürge bölgelerinin burada var olmaları ve sömürge döneminde bile bu bölge için mücadele etmeleri daha doğrusu sömürgelerinin korunması için bölgenin elinde tutulması gerekliliğiydi [2]. Ayrıca bölgeye satılan malların ve bölgede bulunan enerji koridor hattının Avrupa Topluluğu ülkeleri için bir hayli önemi bulunmaktadır. Bu bölge içinde bulunan ülkelerin ekonomi, siyasi ve kültürel bağlamında Avrupa’ya entegre edilmesi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi için Topluluğun ülkeleri ile ikili antlaşmalar yapılmıştır. Bu ikili anlaşmalar 1960 yıllarında yoğunlaşmış ve içerikleri sanayi ürünlerine uygulanan tarifelerin ve kotaların kaldırılması, tarım ürünlere imtiyaz tanınması şeklinde olmuştur. Bu anlaşmalarda mali yardım ya da kişilerin serbest dolaşımı, göç konularını kapsamamaktadır [3].
Bu ikili anlaşmalar her devletin özelliklerine göre yapılmış ve ortak bir politika uygulanmamıştır. İkili anlaşmalarda eşitlik yoktur, daha çok Birliğin ülkeleri avantajlı durumdadır. Kendi ekonomileri etrafında Akdeniz ülkeleri ile politikaya girmişler ve yapılan anlaşmalarda ekonomik koşullar ön plana çıkmıştır. Yapılan bu ikili anlaşmalarda diğer bir husus ise birliğe üye olması, bir üyeliğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şeklindeydi. Eğer bir ülkenin Topluluğa üye olma olasılığı var ise Gümrük Birliği politikasında ve daha avantajlı politikalar güdülmekteydi. İkili anlaşmalar sonucunda ortaya çıkan tüm bu çelişkilerle ve birbirinden farklı politikalarla topluluğun, bölgeye entegre olması çok zor gözükmekteydi. Uluslararası ortamda ise soğuk savaşın yumuşama dönemine girmesiyle birlikte bölgenin ABD’nin kontrolü altına girmesinden korkulmuş ve Topluluk için önemli olan bir bölgenin kaybolmaması için her Akdeniz ülkesi için geçerli olacak ortak bir politika yapımına gidilmiştir [4].
1) Global Akdeniz Politikası
Avrupa-Akdeniz Ortaklığının bölgesel olarak ilk aşaması olan Zirve 19-21 Ekim 1972 tarihli Paris Zirvesidir. Zirvede bölgesel olarak ortak bir politika güdülmüş ve bu politikalar ikili anlaşmalarda eksik olan konularını ele almış ve ikili anlaşmalar genel bir politika açısından değerlendirilmiştir [5]. Zirvede bu konuları ele alan Global Akdeniz politikaları ortaya çıkmıştır. Global Akdeniz politikalarında amaç, topluluk ile Akdeniz ülkelerinin mali ve ekonomik iş birliğinin geliştirilmesidir. Ekonomik olarak bölgenin enerji taşımacılığı ön plandadır [6]. Bunun yanı sıra Akdeniz ülkelerinden gelen sanayi malları ithalatında gümrük vergileri ve tarifeleri sıfıra indirmeyi, tarım ürünlerinde tavizler vermeyi kabul etmekle birlikte Akdeniz ülkelerini daha avantajlı hale getirmek önem kazanmıştır.
Topluluğun özellikle Fransa ve İtalya’nın bölgeye yakın olması sebebi ile bu politikalardan kötü etkilenmemesi için tarım politikası tüm topluluk üyelerini etkilemiş ve ona uygum önlemler alınmıştır. Bu politikaların uygulanmasında ise her ne kadar eşitlikçi bir politika gidilmeye çalışılsa da topluluğa üye olma girişimlerine göre farklı ülkelerde farklı politikalara gidilmiştir. Ayrıca bu politikaya diğer ikili anlaşmalar üye olmayan Arnavutluk ve Libya dışındaki tüm ülkeler üye olmuştur. Yapılan anlaşmalar 5 yılda 1 yenilenmesi ile imzalanmıştır. 1973 Arap-İsrail Savaşının çıkması, petrol krizinin patlak vermesi ile birlikte GAP’ın ömrü kısalmış, istenilen ve öngörülen politikalar gerçekleşememiştir. Topluluğun için önemli olan Akdeniz ülkeleri politikasından daha çok petrol olan ülkeler olmuştur. Bölgesel politika yerini ikili anlaşmalara bırakmış ve GAP’ın önemi azalmıştır [7].
2) Yenileştirilmiş Akdeniz Politikası
1990’lı yıllarda Sovyetler Birliğinin yıkılması ile birlikte ideolojik tehditler son bulmuştur. Topluluk bu yeni süreç ile birlikte çok taraflı politikalar yürütmek istemiştir. Soğuk savaşla birlikte önemi daha çok anlaşılan ve bu süreç içerisinde yapılması planlanan bölgesel politikaya tekrar dönülmek istenmiştir. Bu kapsamda Global Akdeniz Politikası yerini Yenileştirilmiş Akdeniz Politikasına bırakmıştır. Bu yeni politikayla birlikte Akdeniz ülkelerinden gelen mülteci akımına, işsiz nüfusa engel olunmak ve yapılması planlanan ekonomik, mali ve ticari yardımların önünü açmak için bölgesel bir politika ele alınmıştır. Bu politika ile birlikte Topluluk kendini güvenlik içine almak için ilk önce ortak dış ve güvenlik politikaları üretmiştir. Güvenliğini sağlamayı ise Akdeniz ülkeleri ile Topluluğun arasındaki kuzey-güney ekonomi uçurumunu dengelemekte görmüşlerdir.
İlk olarak ve bu politikanın genel çerçevesi etrafında IV. Mali Protokoller, insan hakları, çevre, yatay iş finansal iş birliği ve ticaret konularında beş temel ilke belirlenmiştir [8]. Yeni Akdeniz Politikası’ nın mali destek olarak 1992-1996 yılları arasında kullanılmak üzere 4.405 milyon ECU’luk bir bütçe verilmiştir [9]. Bu yeni politika Akdeniz ülkelerinin sadece ekonomi olarak kalkındırmanın yanında sosyal ve siyasi ilişkilerin gelişmesini de amaç edinmiştir. Bu politika kapsamında topluluğun güvenliğinin artırılması yanı sıra Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerin artırılması amacıyla MED programları kurulmuştur. MED programların kapsamında öğrenci değiş-tokuşu yapılmıştır. Bununla birlikte MED programları en işlek programlardan biri olmuştur. Ayrıca bu programlarda verilen destek mali program desteği içinde yer almaz, Topluluk ayrı bir bütçe vermiştir. Bu politikayla birlikte sosyal, ekonomik ve siyasal olarak kuzey-güney uçurumu azaltılmaya, anti-batı bakışı kırılmaya çalışılmıştır. Topluluk, Akdeniz ülkelerinin ilk olarak ekonomi durumunu düzeltmek için (bu dönemde %50 artmıştır) yatırımlar yapmış, bu yatırımlar ile iyileşen ülkelerin mülteci akımının azalacağı ve topluluğun güvenliği sağlanacağı düşünülmüştür [10].
3) Avrupa – Akdeniz Ortaklığı ve Barselona Süreci
Yenileştirilmiş Akdeniz Politikasıyla temelleri atılan Avrupa-Akdeniz ortaklığı politikası 27-28 Kasım 1995 yılında Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Kıbrıs, İsrail, Ürdün, Lübnan, Türkiye, Filistin Otoritesi, Suriye, Malta ve 15 Avrupa Birliği üyesinin katılımıyla Barselona’da gerçekleşmiştir [11]. Bu toplantıyla birlikte Ortaklığın anayasası niteliğinde kabul edilen Barselona bildirisinin amacı ortaya konulmuştur. Bu amaç ilk olarak Akdeniz ülkelerinden gelen mülteci akımına, enerji güvensizliğine engel olmak içindir.
Bunların güvenliğini korumak için ise bildirinin ilk ve temel amacı ekonomi ve mali yardımlardır. Bu bildiri ile birlikte Avrupa Birliği ülkelerin güvenliği için ilk olarak Akdenizli ülkeler kalkındırılmalı, bu kalkınmayla birlikte sosyal ve siyasi reformlar uygulanmalıdır [12]. Bu amaçların ilki ise 2010 yılına kadar Avrupa-Akdeniz ortaklığında serbest ticaret bölgesi kurmaktır. Bu amaç ile birlikte bölgede ulusüstü bir topluluk planlanmak istemiştir [13]. Ekonomik, siyasal ve sosyal reformları uygulanmak için birlikte Avrupa-Akdeniz Komitesi kurulmuştur. Bu komite üç temel amacı vardır. Bunlar;
- Siyasal Ortaklık ve Güvenlik Konularında Ortaklık
Bu ortaklıkta temel amaç Avrupa Birliği ülkelerinin güvenliğini sağlamaya ve gelecekte kendileri için sorun yaratacak konular (petrol akışı) üzerine çözüm yolları bulunmuştur. Bununla birlikte silahsızlanma, terörizm, demokrasi, önleyici diplomasi, inanç özgürlüğü, eşitlik, diplomatik ilişkilerin artırılması, kitle imha silahlarında silahsızlanma, hoşgörü ve karşılıklı saygının artırılması ve bölgedeki ülkelerin sorunlarını tartışılabilecek bir forum kurulmasıdır [14].
Bu ortaklıkta insan haklarının geliştirilmesi, sosyal kalkınma, yolsuzlukla mücadele, sağlık, göç, terörizm mücadele, eğitim, medya, ırkçılık ve bölgedeki halkların karşılıklı olarak anlayışı üzerinde durulmuştur. Bunların yapımında aktif olarak sivil toplum örgütlerin çalışılması amaç edinilmiştir. Bu kapsamda üç program kurulmuştur. Bunlar; “Avrupa-Akdeniz Kültürel Mirası Koruma, Avrupa- Akdeniz Görsel- İşitsel Programı (radyo, televizyon, sinema yayınlanması) ve Avrupa- Akdeniz Gençlik Eylem Programı (Gençlerin değişim alanı, eğitim alanında öğrencilerin gidip-gelmesi)” şeklindedir [15].
- Ekonomik ve Mali Ortaklık
Bu ortaklıkta temel amaç olarak serbest ticaret bölgesinin oluşturulmasıdır. Bunun için malların serbest dolaşımı, gümrük vergileri, fikri ve mülkiyet hakları, mali hizmetler ve kamu hizmetlerinde gelişmeler sağlanmalıydı. Bunların iyileştirilmesi ve hayata girmeleriyle birlikte 2010 yılında serbest ticaret bölgesi oluşturulacaktı. Bununla birlikte sosyal refah artacak, yolsuzluk azaltılacak, enerji güvenliği sağlanacak, sürdürülebilir sosyo-ekonomik kalkınma hızı artacak, bölgesel iş birliği artırılacaktır. Temel olarak ekonomik ve mali yardım politikası gerçekleştirildiği ölçüde diğer iki alanda da hızlı gelişmeler ortaya çıkacaktır [16]. Birlik üyeleri bu politikayla birlikte Avrupa Yatırım Bankasıyla bölgeye fon yardımını desteklemiştir. Barselona Bildirisinin temel amacı bu politikada yatar. Bu politikayla birlikte Birlik üyeleri hem uzun vadede paralarını koruyacak hem de kendi güvenliklerini sağlayacaktır.
- Akdeniz Bölgelerine Mali Destek
Avrupa Birliği ve Akdeniz ülkelerinin en önemli yardım ayağı olan mali yardımdır. Bu mali yardımlarla birlikte serbest ticaret bölgesi kurulması amaçlanmıştır. Akdeniz ülkelerine yapılan yardımlar bölgelerin gelişmişlik düzeyliklerine göre farklılıklar göstermiş. Buna göre en yüksek yardım payını Tunus, en azı ise İsrail almıştır. Yapılan yardımlarla bölgelerin ekonomik kalkındırılması amaçlanmıştır. Bu mali programların temel noktası ise Akdeniz Ekonomik Kalkınma Alanıdır (MEDA). MEDA programları çerçevesinde ilk olarak 1995-1999 yılları arasında 5.35 milyar Euro kaynak ayrılmış ve %85’i bu programın ilk bölümünde kullanılmıştır. Geri kalan %15 dilimi ise 2000-2006 yılları için ayrılmıştır ve bu dönem bölgesel politikalar için kullanılmıştır. Mali desteğin diğer ayağı olan Avrupa Yatırım Bankası kredileridir.
Bu kredilerin faizi düşük tutularak bölge ülkelerin desteklenmesi ve küçük-orta ölçekli firmaların kalkındırılması hedeflenmiştir [17]. Bildirinin kabullünden sonra komite alınan kararların uygulanışını gözlemek için çeşitli konferanslar düzenledi. İlk konferans “Nisan 1997 yılında Malta Avrupa-Akdeniz Dışişleri Bakanlar Konferansıydı. İkincisi Avrupa-Akdeniz Dışişleri Bakanları Konferansı, Haziran 1998. Üçüncüsü Stuttgart Avrupa-Akdeniz Dışişleri Bakanlar Konferansı, Nisan 1999. Dördüncüsü Marsilya Avrupa- Akdeniz Dışişleri Bakanlar Konferansı, Kasım 2000. Brüksel Avrupa- Akdeniz Dışişleri Bakanlar Konferansı, Kasım 2001.Valensiya Avrupa- Akdeniz Dışişleri Bakanlar Konferansı, Nisan 2002 [18]” şeklindedir. Ayrıca Avrupa- Akdeniz Ortaklığı iki tamamlayıcı ögeye sahiptir. İki taraflı boyut olarak, Birlik ülkeleri, Akdeniz ülkeleriyle ayrı ayrı konuşmuşlar ve ona uygun politikalar düzenlemiştir. Bölgesel boyutta ise Akdeniz ülkelerinin ortak sorunları ele alınmış ve bildirinin en önemli unsuru olmuştur [19].
4) Barselona Süreci’nden “Akdeniz İçin Birlik” Sürecine Doğru Geçiş
Barselona yeni oluşumunda 15 AB üyesi ve 12 Akdeniz Ülkeleri sürecin içindeydi, zamanla Birliğin genişlemesiyle birlikte üye sayısında dolaylı olarak artış görüldü. 2007 yılında Avrupa-Akdeniz Ortaklığına üye sayısı 39 olmuştur. Üye sayısının artmasıyla beraber süreci olumlu ve olumsuz değerlendirilenlerin sayısı artmıştır. Bununla birlikte 2005 yılında Barselona Süreci’nin 10. yıl kutlamalarına Avrupa Birliği’nin 27 üyesinin katılması, Akdenizli ülkelerinden ise sadece Türkiye ve Filistin devlet başkanlarının katılması sürecin başarısız olarak algılanmasına neden oldu. Bununla birlikte süre içinde ortak bir terörizm tanımlaması yapılamıyor, Akdeniz ülkeleri yeterli kadar kredi ve fon yardımı alamadıklarını dile getiriyorlardı. 2005 yılında gerçekleştirilen kutlamalarda halen terörizm, insan hakları konuları konuşuluyor, sürecin başından beri aynı konuların konuşulması sürecin gelişmediğini gösteriyordu. Ortadoğu’da meydana gelen istikrarsızlık, sürecin temel hedefi olan ekonomi, barış ve istikrara gölge düşürüyordu. Ayrıca sürecin başında ve temel hedefi olarak gösterilen serbest ticaret bölgesine bir hayal olarak bakılmaktaydı. Bu gelen eleştiriler karşısında süreci olumlu olarak değerlendiren, ortaklığın Arap- İsrail görüşlerinin yapımında yardımcı olduğunun, bölgedeki sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin artırıldığına ve kültürlerarası etkileşimin (MED programları aracılığıyla) artırıldığı öne sürülmüştür.
Bu görüşlerle birlikte genel olarak süreç başarısız gözükmekteydi [20]. Bununla birlikte 2007 yılında geldiğimizde Fransa’da Sarkozy seçim kampanyası olarak ortaya Akdeniz Birliği politikasını atmıştır. Bu Akdeniz Birliği politikası, Avrupa Birliğinden bağımsız, Fransa’nın öncülüğünde ortaya çıkacaktır ve Avrupa Birliği’nin bir alternatifi olarak düşünülmüştür. Bu politikayla birlikte başta Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen ülkelere bir alternatif çözüm önerisi olacağı ve bu yeni birlik ile komşuluk politikasının daha iyi gelişeceği ön görülmüştür. Bu yeni politikaya başta Avrupa Birliğine tam üye olmak isteyen Türkiye karşı çıkmıştır. Türkiye’nin korkusu yeni oluşuma dahil olduğunda Avrupa Birliği’ne üye olamayacağı yönündeydi. Diğer bir eleştiri Avrupa Birliği üyelerinden İtalya, İspanya ve Almanya’da bu yeni politikaya karşı çıkmışlardır. Bu yeni politikanın Avrupa Birliğin bütünlüğünü tehlikeye attığı, Akdeniz için var olan bir sürecin devam etmesi gerektiğine, Birliğin dışında yeni bir politikanın olmaması gerektiği yönünde vurgu yaptılar. Akdeniz ülkeleri için yeni bir politikaya gidilecek ise bu Avrupa Birliği’nin Barselona sürecinin bir devamı niteliğinde olması gerektiği konusunda görüş birliği içerisindeydiler. Buna ek olarak bu yeni Birliğin, Akdeniz ülkeleri tarafından Avrupa Birliğine karşı kullanılabileceği, bölgeye iki seçenek sunulacağı ve bu doğrultuda Avrupa Birliği’nin bölge üzerindeki etkisinin azalacağı yönündeydi [21].
5) Akdeniz İçin Birlik
Sarkozy oluşturmak istediği bu yeni politikaya gelen eleştiriler üzerine, planından vazgeçmiş ve 2008 yılının Şubat ayında Fransa Dışişleri Bakanı “Akdeniz Birliği” politikasının olmadığını, aksine Avrupa Birliği’nin olan Barselona Sürecinin tamamlayıcısı niteliğinde olan bir “Akdeniz İçin Birlik” politikasının varlığından bahsetmiştir. Bu yeni “Akdeniz İçin Birlik” le beraber Barselona süreci başarılı olacak, yeni politika Barselona Sürecine gelen eleştirileri düzeltmeye yönelik kararlar almıştır. Bunların yanında bu yeni politikaya sadece Akdeniz’e kıyısı olan ülkeleri kapsamayacağı ve bu politika eş başkanlık sistemi getirileceği, böylelikle her iki taraf için (Avrupa Birliği ve Akdeniz Ülkeleri) eşit politikalar güdülmesi açısından önemlidir. Yeni birliğe Türkiye’nin dahil olması için Sarkozy, birliğe katılımın Türkiye içim alternatif bir Avrupa Birliği politikası olunmadığının altına çizmiştir. Kısacası bu yeni politikaya katılım, Avrupa Birliği için herhangi bir engel teşkil etmiyordu [22].
Akdeniz İçin Birlik politikasında altı amaç belirlenmiştir. Bu amaçlar; Akdeniz’in temizlenmesi (kirliliğin önüne geçilmesi, deniz canlıların korunması), denizyolu- tren yolu- karayolları ağının geliştirilmesi, doğal hayatı koruma, sürdürülebilir enerji kaynakların kullanımı artırmak ve yaygınlaştırılması, eğitim ve bilimsel faaliyetlerin arttırılması ve desteklenmesi, Akdeniz ülkelerinin küçük ya da orta ölçekli şirketlerini ekonomik olarak yardım etmek onları desteklemektir. Akdeniz için Birliği’n Barselona süreci ile karşılaştırıldığında en önemli özelliği 2008 yılında Paris zirvesinde, Avrupa-Akdeniz ortaklığının ve Akdeniz ülkelerinin aralarındaki ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkilerin artırılması için organ kurmasıdır [23].
Sonuç
Avrupa Birliği kurulduğu ilk zamanlardan itibaren Akdeniz bölgesiyle yakından ilgilenmiştir. İlk başlarda bölgeyi bir bütün olarak ele almamış, ikili ekonomik anlaşmalar ile bölgeye hakim olmak ve ihtiyaçlarını karşılamak istemiştir. Zamanla ikili ekonomik anlaşmalar yeterli olmamış ve bölgeyi bir bütün olarak ele almak zorunda kalmıştır. Bölgeyi bir bütün olarak ele alırken ilk hedefi kendi güvenliğini sağlamaktı. Bunun içinde ilk olarak bölgenin ekonomik olarak kalkındırılması gerekiyordu. Bu kapsam bölgeye ekonomik, mali yardımlar, fonlar ve kredi yardımları yapılarak, kuzey- güney arasındaki eşitsizlikler giderilmesi amaçlanmıştır. Avrupa Birliği için önemli meseleler olarak göç akımı ve enerji güvenliğini sağlayabilmek için bölgeye yapılan yardımlar artırıldı ve göçün önüne geçilmek istendi. Çeşitli politikalar ile bölge güvenliği sağlama alınmaya çalışıldı fakat özellikle Barselona sürecinin temeli olan serbest ticaret bölgesi amacı hayal olarak görülmektedir. Birlik, Akdeniz ülkeleri için gerçek politikalar üretememiş, gerçekleşmesi zor ve bir bakımdan imkansız amaçlar belirlenmiştir. Bununla birlikte Avrupa Birliğinin bölgeye dair politikalarının diğer eleştiri noktası Birliğin amacının sadece kendilerini korumaya yönelik politikalar düzenlendiği yönündedir.
[irp posts=”28011″ name=”‘Avrupa Birliği’ne Alternatif’ Olarak Avrasya Ekonomik Birliği”]
Gaye Bozkurt
Stratejik Ortak Misafir Yazarlar
KAYNAK
1] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci”, Avrupa Birliği ve Türkiye ile İlişkileri, Nobel Yayınları, ss.213.
2] Elif Uçkan Dağdemir, Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası: Dönemsel Bir İnceleme, ss.272
3] Elif Uçkan Dağdemir, a.g.e., ss.273
4] Ömer Ertuğrul Meral, “Akdeniz İçin Birlik” Örneğinde Avrupa Birliği’nin Ortak Dış Politika Oluşturma Çabası, Medeniyet Araştırma Dergisi, Cilt:3, N:5, 2018, s.3.
5] Elif Uçkan Dağdemir, a.g.e., ss.274.
6] Canan Balkır, Mare Nostrum’dan Avrupa Akdeniz Ortaklığına: Olmayacak Duaya Amin Demek!, s.303.
7] Elif Uçkan Dağdemir, a.g.e., s.275.
8] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.218.
9] Elif Uçkan Dağdemir, a.g.e., s.279
10] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.219.
11] Ertuğrul Uzun, Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci, s.12.
12] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.219.
13] Ertuğrul Uzun, a.g.e., s.13.
14] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.222.
15] Ertuğrul Uzun, a.g.e., s.19.
16] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.222-223.
17] Narin Güler, Barselona Süreci & Akdeniz İçin Birlik, s.9.
18] Ertuğrul Uzun, a.g.e., s.19-20.
19] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.220.
20] Filiz Cicioğlu ve Rıdvan Kalaycı, a.g.e., s.226.
21] Ömer Kurtbağ, Avrupa- Akdeniz Ortaklığı: Barcelona Süreci, Ankara Avrasya Çalışmalar Dergisi, Cilt:3, N:1, Güz-2003, s.87.
22] Haydar Çakmak, Akdeniz İçin Birlik ve Türkiye’nin Rolü, TESAM Dış Politika Raporu, s.11.
KAYNAKÇA
Balkır, Canan. Mare Nostrum’dan Avrupa Akdeniz Ortaklığına: Olmayacak Duaya Amin Demek!. 299-336.
Çakmak, Haydar. Akdeniz İçin Birlik ve Türkiye’nin Rolü. TESAM Dış Politika Raporu, 7-17.
Dağdemir, Elif Uçkan. Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası: Dönemsel Bir İnceleme. 271-285.
Filiz Cicioğlu; Rıdvan Kalaycı. “Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci”, Avrupa Birliği ile Türkiye İlişkileri, 213-235.
Güler, Narin (2010). Barselona Süreci & Akdeniz İçin Birlik. İzmir Ticaret Odası. 1-14.
Kurtbağ, Ömer (2003). Avrupa- Akdeniz Ortaklığı: Barcelona Süreci. Ankara Avrasya Çalışmalar Dergisi, 3(1), 73-92.
Meral, Ömer Ertuğrul (2018). “Akdeniz İçin Birlik” Örneğinde Avrupa Birliği’nin Ortak Dış Politika Oluşturma Çabası. Medeniyet Araştırmaları Dergisi, 3(5), 1-9.
Uzun, Ertuğrul (2003-2004). Avrupa Birliği’nin Akdeniz Politikası ve Barselona Süreci. Sosyal Bilimler Dergisi. 1-32.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.