Batı’nın Doğu Algısı: Oryantalizm

796

Günümüzde, coğrafi açıdan baktığımızda birçok “doğu” ile karşılaşmaktayız. Örneğin; Orta Doğu, Uzak Doğu, Yakın Doğu gibi. Herkesin kabul ettiği bu isimler neyi tanımlamaktadır? Bu bahsi geçen bölgeler aslında Asya Bölgesine ait parçalar değiller midir? Bu kadar çok doğu arasından, Hangi Doğu? Bu tanımlar özünde “Batı” merkezli Dünya düzeninin ortaya çıkardığı yakıştırmalardır. Bu isimler yapay olarak eski emperyalist güçler tarafından bu bölgelere atfedilmiştir. En büyük emperyalist güçlerden olan Britanya Krallığı çoğu zaman bu tanımlamaları ortaya atan devlet olmuştur. Kendilerini gelişmiş, demokratik, eğitimli olarak merkeze koyan bu devletler kendilerine göre bir Dünya tasviri çizmişlerdir. Bu açıdan bakılacak olursa, kendilerini “Batı” da gören devletler yine kendi konumlarına göre diğer bölgeleri kendilerinden doğu da oldukları için bu isimler ile tanımlamışlardır. Coğrafi olarak bakıldığında bu ülkelerin Doğu’da veya Batı’da olması haritaya hangi açıdan baktığınızla ilgilidir. Bunun dışında, özellikle “Orta Doğu” nun “Batı” nın aksine gelişmemiş, demokratik olmayan, eğitimsiz devletlerden ve halklardan oluşan bir bölge olarak tanımlanması bu batı merkezci anlayışın hâkim olduğu bir düşünce sistemidir. Kendilerine göre Dünya’nın geri kalanını konumlandıran eski düzenin emperyalist güçleri, yeni düzenin demokratik ülkeleri bu bölgeleri kendi görmek istedikleri gibi konumlandırmışlardır. İşte tam da bu noktada Oryantalizm, Şarkiyatçılık (Doğu Bilim) ortaya çıkmıştır.

Oryantalizm

Oryantalizm, genel anlamı itibarıyla Doğu hakkında bilgi toplamaktır. Fakat, Oryantalizm yaygın olarak Batı’nın Doğu hakkındaki “algılamalarını” tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu kavramı güçlü bir şekilde tartışmaya açan Edward Said, kavram ile aynı adı taşıyan “Orientalism” adlı eserinde bu algılamalara dikkat çekerek bu sözcüğün sanat, edebiyat, toplumsal, siyasal ve başka her alanda olan etkisini gözler önüne sermiştir [1]. Said, batılı devletlerin emperyalist çıkarları ile oryantalist çalışmaların bağlantısını açıklamaya çalışmıştır. Foucault’un bilgi-iktidar formülasyonunu kullanan Said, iktidar ve bilginin, dolayısıyla sömürgeci Batı’nın ve oryantalist bilginin birbiriyle kaçınılmaz bir ilişki içinde olduğunu anlatmaya çabalamıştır. Oryantalizm’in tarihi 15. Yüz yıla kadar dayanmaktadır ve etkisini en çok sanat alanında göstermiştir. Sanatçılar eserlerinde Doğu tasvirlerini yaparken, gerçek Doğu’yu değil, kendi kurguladıkları Doğu’yu tasarlayıp sunmuşlardır. Batıdaki birçok sanatçı Doğu’yu hiç görmeden herhangi bir gözlem yapmadan eserlerinde Doğu tasviri yapmaya devam etmiştir. Bu nedenle, Batı kültüründe Doğu denilen bölgelerdeki toplumlar gerçek olay ve gözlemlere dayanarak değil, kurgulanan bir olgu haline gelmiştir.

[irp posts=”29203″ name=”Avrupa-Merkezciliğin Oryantal Despotizmi”]

Bu kavramın en temelinde bir “ötekileştirme” çabası yer almaktadır. Ötekileştirme, bir tarafı olumsuz olarak gösterirken diğer tarafı yüceltme amacı taşımaktadır [2]. Oryantalizm düşüncesi ve ötekileştirme birbiri içerisinde vücut bulan kavramlardır. Batı kendisi ile Doğu arasında bir karşılaştırma çabasına girerek; kendisini gelişmiş, eğitimli ve ileri göstermiştir. Doğu ise kontrol altında tutulması gereken, geri kalmış bir bölge olarak tasvir edilmiştir. Bu ötekileştirme sayesinde Batı, Doğu hakkındaki iddialarını meşru bir zeminde oluşturmaya çalışmıştır [3]. Doğu-Batı olarak Dünya’yı ikiye bölen bu ayrım en temel de Batı’nın Hayali Doğu algısına işaret eder. Batı, kendisinde olan şeylerin “iyi” ve olmayan şeylerin “kötü” olduğu öne sürmektedir. Kötü olan şeylerin çoğu ise Doğu’da toplanmıştır [4]. Batı’ya göre Doğu’nun konuşma ve kendini anlatma yetisi yoktur bu nedenle temsil edilmesi gerekmektedir. Batı, Doğu’ya yaptığı müdahaleleri bu nedene dayandırarak meşru hale getirmeye çalışmaktadır. Doğu batı tarafından üretilmiş ve yorumlanmıştır. Dolayısıyla, gerçek değildir ve bir fanteziden ibarettir.

Hayali Doğu

Batı’nın zıttı olan, sınırları belirsiz bir bölgeyi işaret eden Hayali Doğu kavramı, “Batı” olmayan her şeyi kapsamaktadır. Doğu’nun Batı tarafından nasıl algılandığı, kontrol edilmesi gereken, betimlenmesi gereken ve diğer amaçlara hizmet ederek söylemleştirilen bir olgu olarak görüldüğü Oryantalizm kavramının merkezini oluşturur [5]. Batı Hayali Doğu’yu yaratarak burada yapacağı her türlü sömürüyü meşru kılmaya çalışmaktadır. Bu anlayışa göre Doğu, aşırılıkçılığın hâkim olduğu, belirsiz, uzak, inançların baskın olduğu bir bölgede kurulmuştur. Bu bölgelerin bu şekilde tasvir edilmesi ve gerçekliklerine aykırı tanımlar ile ötekileştirmesi nedeniyle, günümüzde bu bölgelerde ortaya çıkan birçok sorun bölge ile özdeşleştirilmiş ve normal olarak karşılanmıştır [6]. Doğu, Batı’ya göre bir masal dünyasından ibarettir. Doğu bir gerçeklik değil, okunması gereken bir masaldır ve ancak bu masal üzerinden bilinebilir. Fakat, şöyle bir durum söz konusudur ki, her masal gibi bu masalda gerçek değildir. Bu masalda kullanılan hep aynı betimlemeler, sıfatlar ve imgeler Doğu ile özdeşleştirilmeye çalışılsa da burada bir somut temel olmadığı için bölgedeki “gerçek” sorunlara da çözüm bulunulamamaktadır.

Sonuç Yerine

Sonuç olarak, günümüzde kullandığımız Doğu tasvirlerinin çoğu Batı tarafından üretilmiş gerçek olmayan algılamalara dayanan terimlerdir. Kendisini merkez konuma koyan Batı, kendine ait olmayan herhangi bir parçayı “Doğu” olarak tanımlamıştır. Bu tanımın sorunlu olduğunu ortaya atan Edward Said ise Oryantalizm düşüncesinin Batı’da ne kadar hastalıklı bir şekilde yayıldığını ve gerçek olmadığını kanıtlamaya çalışmıştır. Bu düşünce biçimi, günümüzde özellikle “Orta Doğu” denilen bölgede yaşanan sorunlara çözüm üretilemediği ve oradaki halklar için bu sorunların oluşmasının normal karşılandığı bir durumu ortaya çıkarmıştır. 1000 yıldan uzun süredir var olan Bölge Medeniyetlerini yok sayarak bu bölgelerdeki mirası görmezden gelen Batı toplumu buradaki halkların geri kalmış olduğunu ve kendilerinin sahip olduğu fakat ötekilerin sahip olmadığı “iyi” şeyleri ileri sürerek buraların gelişemediğini öne sürmüştür. Bu ötekileştirme içinde kaybolan Batı toplumu Doğu olarak nitelendirdiği Dünya’nın geri kalan bölgelerini hiçbir zaman tam anlamıyla tanımamıştır. Bu bölgeleri sömürerek kendi tasvir ettikleri tabloya daha da yakınlaştıran Batı toplumları yine bu bölgelerdeki sorunların temelini oluşturmuşlardır. Unutulmamalıdır ki, her masalın bir sonu vardır ve masallar mutlu sonla bitmelidir. Fakat, Batı’nın yazdığı Doğu masalı mutlu sonla bitmeyecek gibi görünmektedir. Batı’nın bu hayali tasvirlerden vazgeçerek uyuduğu uykudan uyanması ve bu halkları tanımaya çalışması gerekmektedir. Bu bölgelerde neden olduğu sorunlu yapıları düzeltmeye çalışarak yarattığı tabuları yıkmalıdır. Kendini kıyaslayabilecek bir zıt yapı bulamadığında Batı da Batı olarak kalamayacaktır. Dolayısıyla, Batı Doğu’ya muhtaçtır ve bu hayali tanımlar sona erdirilerek bu bölgelerde çözüm yaratılmalıdır. Batı Merkezli yaratılan Uluslararası İlişkiler ’in Doğu’nun da hesaba katılarak yeniden inşa edilmesi neticesinde, daha barışçıl ve işbirlikçi bir düzen kaçınılmaz olacaktır. Son olarak, bu çalışma Batı Medeniyetini bir düşman veya kötü gibi göstermeye çalışmamaktadır. Bugün, Batı Medeniyetinin gelişmiş olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu çalışma sadece olan durumu analiz etmeye çabalayarak, ayrıştırılan iki toplum arasındaki asimetrik güç ilişkisine dayanan düzenin getirdiği sorunlara dikkat çekmeye çalışmıştır.

 

KAYNAK

1- Said, Edward (1998). Oryantalizm. Nezih Uzel (Çev.). İstanbul: İrfan Yayınevi.

2- Abdülmelik, Enver (2007). “Krizdeki Oryantalizm”. Oryantalizm Tartışma Metinleri. Aytaç Yıldız (Ed.). s. 39-77. Ankara: Doğu-Batı Yayınları.

3- Bulut, Yücel (2004). Oryantalizmin Kısa Tarihi, İstanbul: Küre Yayınları.

4- Keyman, Fuat (1999). “Farklılığa Direnmek: Uluslararası İlişkiler Kuramında “Öteki” Sorunu”. Oryantalizm Hegemonya ve Kültürel Fark. Fuat Keyman, Mahmut Mutman, Meyda Yeğenoğlu (Der.). s. 71-106. İstanbul: İletişim Yayınları.

5- Keyman, Fuat, Meyda Yeğenoğlu ve Mahmut Mutman (1999). “Giriş: Dünya Nasıl “Dünya” Oldu?”. Oryantalizm Hegemonya ve Kültürel Fark. Fuat Keyman, Mahmut Mutman, Meyda Yeğenoğlu (Der.). s. 7-23. İstanbul: İletişim Yayınları.

6- Parla, Jale (2001). “Hayâlî Doğu”, Atlas Dergisi, S. 96, 2001.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz