Mavi Vatan Doktrini ve Karadeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgelerin Belirlenmesi

1685

Bu çalışmada Türkiye’nin Karadeniz’deki deniz yetki alanları ile ilgili tespitler yapılmıştır. Bu tespitler ışığında Türkiye’nin hak ve menfaat kaybına uğramaması maksadıyla bir takım hukuki ve teknik önerilerde bulunulmuştur. Uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye’nin Karadeniz’de “Diyagonal Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi” yöntemiyle deniz yetki alanlarını belirlemesi gerektiği hususu tespit ve önerilerin esasını oluşturmaktadır. Bu önermeler ışığında Türkiye’nin, uluslararası hukuka uygun hak ve menfaatleri doğrultusunda Karadeniz’de yeni bir deniz yetki alanları haritasını ortaya koyması mümkün olabilecektir.

1. KARADENİZ’İN STRATEJİK VE EKONOMİK ÖNEMİ:

Dünya’nın en büyük iç denizlerinden biri olan Karadeniz, 8.350 kilometre uzunluğunda kıyı şeridine sahip olup, 461.000 km² alan kaplayan, en geniş yeri doğudan batıya 1.175 kilometre (Poti-Burgaz), en derin yeri Ayancık’ın yaklaşık 80 kilometre kuzeyinde 2245 metre olan, Türk Boğazları vasıtasıyla Ege(Adalar) Denizi ve Akdeniz’e dolayısıyla Okyanuslara bağlanan bir iç denizdir. Coğrafi olarak Türkiye’nin kuzeyinde, Rusya ve Ukrayna’nın güneyinde, Bulgaristan ve Romanya’nın doğusunda, Gürcistan’ın ise batısında yer almaktadır.

Günümüzde Karadeniz, ekonomi, enerji, uluslararası ticaret, balıkçılık, turizm gibi pek çok alanda Dünya’nın cazibe merkezidir. WDI’nın 2009 verilerine göre yaklaşık olarak yıllık 1.3 trilyon $ ticaret hacmi olan bir pazar ve bölgeye kıyısı olan ülkeler; Türkiye, Rusya, Romanya, Ukrayna, Gürcistan ve Bulgaristan.

Sadece uluslararası ticaret değil aynı zamanda bulunduğu ilan edilen doğalgaz ve petrol rezervleri enerji bağlamında Karadeniz’e ayrı bir önem kazandırmaktadır. Zira Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 21 Ağustos 2020 tarihinde yaptığı açıklamada, Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi keşfedildiğini, doğalgazın 2023’ten itibaren kullanılma alınmasının hedeflendiğini söylemiştir.

Enerji uzmanı Prof. Dr. Günay Çiftci “Dünyadaki gaz hidratların çoğunun derin deniz tabanı altında binlerce kilometrelik alanları kapsayan yerlerde bulunduğunu, dünya çapında gaz hidratlarda tutulan metan gazı miktarının dünyadaki tüm fosil yakıtlarında tutulan karbonun iki katı olduğunu, dünyadaki gaz hidrat yataklarının rezervinin 3 bin 700 trilyon ile 10 milyon trilyon metreküp arasında olduğunu ve Karadeniz’in dünyada sayılı hidrat yataklarından olduğunu..” ifade etmiştir.

1.1 Tarihi Önemi:

Karadeniz’in kıyı sahilleri yüzyıllar boyunca pek çok milletin yerleştiği, değişik kültürlerin ve medeniyetlerin etkili olduğu bir bölge olarak ön plana çıkmıştır. Eskiçağlarda Karadeniz’in batı sahillerinde Kimmerioslar, güney sahillerinde Yunanlılar yerleşmiş, Azak’tan Dobruca’ya kadar olan kesimde ise Asyalı kavimler hakimiyet kurmuştur. IV. yüzyılda Türk kavimleri bu bölgelere akın etmeye başlamıştır. 370’li yıllardan itibaren Hun Türkleri Kuzey Karadeniz bozkırlarına yerleştiler. VI. yüzyılın sonlarında ise Slavlar Karadeniz kıyılarına ulaştılar. XIV. yüzyılın sonlarında Timur, Altın Orda Devleti’ne son verip Karadeniz’in kuzey kesimlerine hâkim oldu. Akabinde Timur, Osmanlılar’ı da mağlûp ederek Anadolu ve Karadeniz sahillerindeki Türk beylerini egemenliği altına aldı. Fakat Timur’un Karadeniz’i Asya merkezli bir idareye bağlama hayali onun ölümüyle hedefine ulaşamadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi ve İstanbul’un fethi Karadeniz’in bütünüyle bir Türk gölü haline gelişinin başlangıcını oluşturdu. Fâtih Sultan Mehmed, Cenevizliler’in en önemli limanlarından biri olan Amasra vilayetini, Candaroğulları Beyliği’ne ait Sinop vilayetini fethetti. Akabinde Trabzon Pontus Rum Devleti’ne son vererek Karadeniz’in bütün güney sahillerine hâkim oldu.

1768’de başlayan Rus savaşı, Karadeniz’e açılmayı hedefleyen ve bunda bir nebze başarı kazanan bir girişim olarak Rusya için aynı zamanda bir ticaret savaşı özelliği taşımaktaydı. Rusya’nın bereketli “karatopraklar bölgesi”nde yetişen tahılların, Petersburg veya Reval limanlarına sevkedilebilmesi için 1500-2000 kilometre yol katedilmesi lâzım gelirken bu ürünün Karadeniz’den ihracı için yalnızca 400 kilometre kadar bir mesafenin yeteceği bu savaşın başından itibaren dile getirilmişti. Savaşı sona erdiren Küçük Kaynarca Antlaşması(1774) ile Rus ticaret gemilerinin Karadeniz’e ve bu denizden Akdeniz’e çıkmasına izin verilmesi zorunluluk haline geldi.

Kırım’da Yenikale, Azak denizinde Kerç, Azak Kale ve limanları ele geçiren Rusya, 1783’te Kırım’ın da ilhakıyla Kuzey Karadeniz sahillerine hakim oldu. Kabartaylar’ı da alarak hâkimiyetini Kafkas sahillerine kadar genişletti. Bu gelişmeler sonucunda Karadeniz’deki Osmanlı hâkimiyeti oldukça zedelendi. Başşehrin askerî yönden güvenlik sorunu, önemli ekonomik kayıplar yanında şehrin iâşesiyle ilgili sıkıntılar gündeme geldi. Rusya’nın Akdeniz’e çıkma siyaseti ise uluslararası alanda çok ciddi bir yer tutacak olan Türk Boğazları meselesini ortaya çıkardı.

Sovyetler Birliği ile imzalanan 20 yıl süreli dostluk antlaşmasının(1925) bir ön şartı olarak Sovyet hükümeti, 1945 yazında Türkiye’den toprak ve 1946’da da Türk Boğazlarının ortaklaşa savunulması istemiş bunun sonucunda ise iki ülke arasında gergin bir dönem başlamıştır. Gerçi Sovyet hükümeti, Stalin’in ölümünden(1953) sonra, Türkiye hükümetine 30 Mayıs 1953’te verdiği bir nota ile Türkiye’den hiçbir toprak istemi olmadığını resmen bildirmiştir. Ancak Türkiye 1952’de NATO’ya katılmış olduğundan Karadeniz, Doğu Bloku ile Batı Bloku arasında ve 1989-1990 yıllarına kadar, yani Sovyet rejiminin dağılışına kadar uluslararası ticaret ve denizcilik bakımından değilse bile siyasî bakımdan sınır teşkil etmiştir.

 

2. MAVİ VATAN DOKTRİNİ:

Mavi Vatan, hukuki ve diplomatik olarak Türkiye’nin deniz yetki alanlarını ifade eden bir kavramdır. Ancak Mavi Vatan, sosyolojik ve kültürel olarak Türkiye’nin denizcileşmesinin önünü açan ve bu konuda içerde ve dışarda kamuoyu oluşturmayı hedefleyen bir doktrindir. Aynı zamanda Mavi Vatan, Anadolu sahillerine sıkıştırılmaya, Doğu Akdeniz’de Antalya Körfezi’ne, Ege Denizi’nde Batı Anadolu sahillerine hapsedilmeye çalışılan bir milletin manifestosudur.

Mavi Vatan ismi, ilk defa 14 Haziran 2006 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda düzenlenen Karadeniz ve Deniz Güvenliği konulu sempozyumda Cem Gürdeniz tarafından ortaya atıldı. Cihat Yaycı tarafından geliştirilen kavram 2010’da Temel Deniz Hukuku kitabında kayda geçirildi. Ancak doktrin olarak Mavi Vatan, 2017 yılından itibaren daha fazla görünür olmuş ve adı daha sık duyulmaya başlamıştır. 27 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Mavi Vatan, Türkiye’nin en sıcak gündem başlıklarından biri olmuştur.

Doğu Akdeniz, özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren pek çok ülkenin çıkar çatışmasına sahne oldu. Özellikle Türkiye tarafından resmi olarak tanınmayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY), 17 Şubat 2003’te Mısır’la, 17 Ocak 2007’de Lübnan’la, 17 Aralık 2010’da ise İsrail ile ortay hat esasına göre “Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) Sınırlandırma Anlaşmaları” imzalayarak Doğu Akdeniz havzasını diğer sahildar devletlerle paylaşmaya başlamıştır. Bununla birlikte GKRY, ilgili anlaşmaları Kıbrıs Adası’nın tamamının yani; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk toplumunun temsilcisi olduğunun iddiasıyla imzalamış ve Türkiye’nin uluslararası hukuka uygun bir şekilde deniz yetki alanlarının bölüşülmesiyle ilgili ileri sürdüğü anakaraların üstünlüğü ilkesini yok saymıştır. Bu durum bölgedeki tansiyonu yükseltmiştir ve bu yüksek tansiyon içinde bulunduğumuz 2021 yılında da devam etmektedir.

(GKRY’nin Sözde Münhasır Ekonomik Bölgesini Gösteren Harita)

Ülkelerin, okyanuslar ve iç denizlerdeki deniz alanı kullanım hakları, Birleşmiş Milletler(BM) Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’yle kurallara ve prensiplere bağlanmıştır. Türkiye bu sözleşmeye taraf değildir ancak örf ve adet hukukuna taalluk eden konularda sözleşmedeki hususları uygulamaktadır. Bu sözleşme, ülkelerin deniz yetki alanlarının bölüşümünde uygulanan/uygulanması gereken bazı terimleri ve teknik yöntemleri açıklamıştır. Bu terim ve teknik yöntemlerden bazılarına kısaca değinecek olursak,

Karasuları; sahildar bir devletin ana karasına bitişik, genişliği uluslararası hukuka göre istisna uygulamalar haricinde 12 mil olan, egemenliği kıyı devletine ait olan deniz alanlarıdır. Bu deniz alanlarında, kıyı devletinde uygulanan her türlü anayasal kanun ve kural olduğu gibi geçerlidir. İlgili sahildar devletin karasularından geçen gemilere uluslararası hukuk nezdinde “zararsız geçiş” hakkı tanınmıştır ancak sahildar devlet anayasal hak olarak gemileri durdurabilir, arama yapabilir, soruşturma ve kovuşturma başlatabilir. En öz tanımıyla, devletin deniz ülkesidir.

Uluslararası Deniz Hukukuna göre Esas Hat; anakara ile karasuyunun sınırını belirtmektedir. Buna göre uluslararası hukukta kabul edilen 6 deniz mili ve/veya 12 deniz milinin uygulanması için esas alınacak çizgidir.

İçsular; karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattın kara tarafından kalan deniz alanlarıdır. Başka bir ifadeyle, karasularının iç sınırı ile kara ülkesi arasında kalan deniz kesimi, içsuları oluşturur.

Kıta Sahanlığı kavramı ise hukuki olarak ilk defa 1945 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde “Truman Bildirisi” ile ortaya çıktı. ABD, “Truman Bildirisi” ile ABD Kıta sahanlığı içinde bulunan deniz altındaki ve üstündeki tüm kaynakların kendisine ait olduğunu ilan etmiştir. Bildiriden sonra birçok devlet kendi kıta sahanlıkları üzerinde haklar öne sürmüşlerdir. Bütün bu egemenlik ilanları Kıta Sahanlığı kavramında uluslararası bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. Kıta Sahanlığı kavramının teknik boyutları ve hukuki statüsü ilk olarak 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı sözleşmesinde düzenlenmiştir. Akabinde 10 Aralık 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile Kıta Sahanlığı kavramında tekrardan düzenleme yapılmıştır. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, Madde 76/1: “Sahildar bir devletin Kıta Sahanlığı, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye kadar, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarını, deniz yatağı ve toprak altını içerir.” Kısacası Kıta Sahanlığı; jeolojik olarak anakaranın bitip okyanusun başladığı kıtasal çizgiye kadardır, anakaranın deniz altındaki uzantısıdır. Kıta Sahanlığı için herhangi bir ilan gerekmemektedir.

[irp posts=”30729″ name=”1930 – 1960 Yılları Arası Kıbrıs Sorunu ve Barış Planları”]

1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 5. Maddesi’nde Münhasır Ekonomik Bölge ile ilgili; Sahildar devletin, deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı, cansız tüm doğal kaynaklarının araştırılması, işletilmesi, korunması ve yönetimi konuları ile sudan, akıntılardan ve rüzgarlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklarından söz etmektedir. Dolayısıyla Münhasır Ekonomik Bölge; karasularının 12 deniz mili dış sınırından itibaren sahildar devlete, 200 deniz miline kadar deniz suları, deniz yatakları ve bunların toprak altındaki alanlarında hak ve yetkiler tanıyan deniz alanıdır. Güncel BM Deniz Hukuku Sözleşmesine göre kıyı devletinin 12 mil karasularından itibaren 200 mile kadar olan deniz alanı kıyı devletinin Münhasır Ekonomik Bölgesidir.

3. ORTAY HATTIN BELİRLENMESİ:

Teknik olarak ülkelerin deniz yetki alanı sınırını oluşturan “ortay hat” 2 farklı yöntem ile belirlenmektedir. Bunlar “Düşey Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi” ve “Diyagonal Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi” yöntemleridir.

3.1 Düşey Hatlar İle Ortay Hattın Belirlenmesi:

Bu yöntem 2019 yılına kadar Türkiye’nin kullandığı teknik yöntemdir. 1986 yılında Karadeniz’de ilan edilen Münhasır Ekonomik Bölge’de bu yöntem esas alınarak belirlenmiştir. Ancak bu teknik yöntem Dünya’yı ve dolayısıyla Türkiye’yi harita üzerinde 2 boyutlu olarak tasvir etmektedir. Yani; Türkiye’yi Doğu-Batı istikametinde uzanan bir kara parçası olarak tasvir etmesinden kaynaklı yanlış bir haritalama yöntemidir. Çünkü Türkiye; sadece Doğu-Batı istikametinde uzanan bir kara parçası değildir. Türkiye’nin Doğusu ile Batısı arasında yaklaşık olarak 1.5°’lik enlem farkı vardır. Dünya’ya ve Türkiye’ye 360°yi kapsayacak şekilde bakıldığında bu durum daha net ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu haritalama yöntemine göre Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşılıklı kıyısı olduğu tek ülke Mısır’dır. Libya, Lübnan ve İsrail kıyıdaş değildir. Diğer bir taraftan baktığımızda GKRY, İsrail, Mısır ve Lübnan ile antlaşmalarının haricinde Libya ile görüşmeler yürütmüştür ve bu antlaşma ve görüşmeleri Türkiye’nin aksine “Diyagonal Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi” yöntemine göre sürdürmüştür. Özetle, yıllardır alışılagelmiş ve Türkiye’de çok sık olarak kullanılan ve hatta çok ciddi deniz yetki alanları kaybına neden olabilecek bu yöntem yanlış bir yöntemdir. 27 Kasım 2019’da imzalanan mutabakat muhtırası ile Türkiye bu yanlış teknik yöntemi terk etmiştir.

3.2 Diyagonal Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi:

Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, “Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye” isimli eserinde “Yerküre haritasına 3 boyutlu olarak bakıldığında 360°’yi kapsayacak şekilde farklı açılar kullanılarak çeşitli istikametlerde ortay hatlar belirlenebilir. Bu haritalama yöntemi ile Türkiye’nin İsrail ve Lübnan ile (deniz yetki alanı) sınırlandırma anlaşmaları yapması söz konusu olmaktadır Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Münhasır Ekonomik Bölge ilan ederken ve deniz yetki alanlarını sınırlandırma Antlaşmaları imzalarken Türkiye’nin aksine düz hatlar yerine diyagonal hatlar kullanmıştır. Böylece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hem karşılıklı sınırlandırma antlaşması imzalayacak kıyıdaş ülke sayısını hem de sahip olacağı deniz yetki alanlarını arttırmıştır Türkiye’nin de milli menfaatlerini ve Mavi Vatan sınırlarını koruması için diyagonal hatları kullanması gerekmektedir” demiştir. Aynı zamanda 20 Ağustos 2020 tarihinde Gazeteci Cüneyt Özdemir ile yaptığı röportajda Yaycı, Türkiye’nin düşey hatlar yerine diyagonal hatlar ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi gerektiğini 2007 yılında fark ettiğini söylemiştir. İlgili açıklamalardan anlaşılacağı üzere Türkiye, deniz yetki alanlarını belirlerken yerküreyi 360°’yi kapsayacak şekilde farklı istikametlerde ortay hatlar belirlemelidir.

Aşağıda verilen haritalar ile düşey hatlar yerine diyagonal hatların kullanılması durumunda Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin kazandığı deniz yetki alanları veya buna karşılık düz hatlar ile devam edilmesi durumunda muhtemel kayıpları gözlemlene bilmektedir.

(Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Düşey Hatları Esas Aldığı Ortay Hatta Göre Sınırlandırma)

(Diyagonal Hatlar Esasına göre Türkiye-İsrail Tasviri Muhtemel MEB Sınırlandırmasını Gösteren Teknik Harita)

27 Kasım 2019’da Libya ile imzalanan mutabakat muhtırası incelendiğinde görülmektedir ki; Türkiye, yıllardır süre gelen düşey hatlar ile ortay hattın belirlenmesi yöntemini terk etmiş ve diyagonal hat esasına göre bir antlaşma imzalamıştır.

(Diyagonal Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi yöntemine göre Doğu Akdeniz’deki MEB sınırları)

(Düşey Hatlar ile Ortay Hattın Belirlenmesi yöntemine göre Doğu Akdeniz’deki MEB sınırları)

4. MAVİ VATAN VE KARADENİZ MEB:

Türkiye ile SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) arasında 23 Haziran 1978 tarihinde Moskova’da imzalanan antlaşmanın yürürlüğe girmesini sağlayan 8 Aralık 1980 tarih ve 2355 sayılı kanun ile kabul edilen “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Arasındaki Karadeniz’de Kıt’a Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma” ile iki ülkenin Karadeniz’deki kıta sahanlığının sınırları belirlenmiştir. Daha sonra, SSCB ve Romanya’nın 1984 ve 1986 yılları arasında Karadeniz’de MEB ilan etmeleri üzerine Türkiye’de harekete geçerek 05 Aralık 1986 tarih ve 86/11264 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile Karadeniz’de MEB ilan etmiştir. Karadeniz’de Türkiye ve SSCB arasında daha önce tespit edilen kıta sahanlığı sınırı, yapılan mektup teatisiyle 1986 yılında MEB sınırı olarak kabul edilmiştir. Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından sonra da Türkiye’nin bu devlet ile olan kıta sahanlığı sınırı, özellikle sınır antlaşmalarının ardıllığı çerçevesinde Gürcistan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna için de geçerli olmuştur. Ayrıca, 14 Temmuz 1997 tarihinde Gürcistan ile Türkiye arasında bir Protokol imzalanarak, SSCB döneminde Türkiye ile yapılmış, 1973 Protokolü, 1978 Kıta Sahanlığı Sınırlandırması, 1986-1987 MEB Sınır antlaşmalarının her iki devlet için de geçerli olduğu kabul edilmiştir. Türkiye, 4 Aralık 1997 tarihinde Bulgaristan ile de bir antlaşma yaparak Karadeniz’deki MEB alanını belirlemiştir.

Ancak Cihat Yaycı’nın da ifade ettiği gibi Türkiye, deniz yetki alanlarının belirlenmesinde diyagonal hatların kullanılması gerektiğini 2007 yılında fark etmiştir. 27 Kasım 2019’da imzalanan Libya Mutabakat Muhtırası da haritalama yöntemi incelendiğinde bu perspektiftedir. Dolayısıyla buradan çıkan sonuç 1986 yılında Karadeniz’de ilan edilen MEB diyagonal hat esasına göre değil düz hatlar esasına göre ilan edilmiştir. Kısacası; 1986 yılında Karadeniz’de ilan edilen Münhasır Ekonomik Bölge sınırları milletimizin âli menfaatleri doğrultusunda güncellenmelidir. Ancak bu kritik sürecin nihai çözümü müzakere masasında siyasi çözümdür. Karadeniz’de ki uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı sadece veya öncelikle askeri yöntemlerle korumamız mümkün değildir.

BM Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi, deniz yetki alanlarının paylaşımında “ortay hat” kullanımını veya başka herhangi bir yöntemi öncelememektedir. Uluslararası hukuka göre, ikili deniz yetki alanlarının bölüşümünde “adil” sonuç ve kıyıdaş ülkelerin karşılıklı mutabakatı esastır. Ancak yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere bu hakkaniyet Karadeniz’de gerektiği gibi sağlanmamıştır. Örneğin, Türkiye ve Ukrayna’nın kıyı uzunluğu birbirine çok yakın olmasına rağmen Kıta Sahanlığı bakımından Ukrayna Türkiye’nin yaklaşık 4 katı Kıta Sahanlığına ve 3 katı Balıkçılık alanına sahiptir. Hakeza Rusya ve Bulgaristan’ın kıyı uzunlukları birbirine çok yakın olmasına rağmen Rusya’nın Kıta Sahanlığı Bulgaristan’ın Kıta Sahanlığının 1.6 katıdır.

Özetle, 1986 yılında Karadeniz’de ilan edilen MEB diyagonal hat esasına göre değil düz hatlar esasına göre ilan edilmiştir. 1986 yılında Karadeniz’de ilan edilen Münhasır Ekonomik Bölge sınırları milletimizin âli menfaatleri doğrultusunda güncellenmelidir Karadeniz’de bu meselelerin nihai çözümü müzakere masasında siyasi çözümdür. Hem Türkiye’nin hem diğer kıyıdaş ülkelerin uluslararası hukuktan doğan haklarının korunması için müzakere zemini aranmalıdır.

KAYNAK

BALIK, İ.: “Türkiye’nin Deniz Yetki Alanları Ve Kıyıdaş Ülkelerle Yetki Alanı Anlaşmazlıkları“, Kent Akademisi, 2018, 11 (1), s. 86-98.

ERGÜVEN, N.: “Karadeniz’de Deniz Alanı Sınırlandırması Davası (Romanya/Ukrayna) Ve Uluslararası Hukuk Açısından Etkileri“, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, 63 (2), s. 309-328.

PAZARCI, H.: Ege Denizi’ndeki Türk-Yunan Sorunlarının Hukuki Yönü. S. Vaner içinde, Türk-Yunan Uyuşmazlığı, İstanbul: Metis Yayıncılık. 1990, s.107.

PAZARCI, H.: Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, Gözden Geçirilmiş 5. Basım, 1998, Turhan Kitabevi Yay., Ankara.

SEZERER SEZGİN, D.: “1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin Bilimsel Deniz Araştırmalarına Etkileri Ve Türkiye’nin Durumu “, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Ve İşletmeciliği Enstitüsü, 2007, İstanbul.

UĞUR MURAT, D.: “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Kıt’a Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlarının Belirlenmesi“, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Ve İşletmeciliği Enstitüsü, 2006, İstanbul.

YAYCI, C.: “Doğu Akdeniz’de Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu Ve Türkiye“,Bilge Strateji, 2012, 4(6),s. 1-70.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz