Amr b. As’ın (r.a), 642 yılında Mısır’ı fethetmesinin ardından Libya ve Tunus’a yönelmesiyle beraber İslam’la tanışan Libya, bu tarihten Osmanlı egemenliğine geçtiği devre kadar farklı devletler arasında el değiştirdi. 1553 yılında Turgut Reis’in fethetmesiyle beraber Osmanlı’ya bağlı özerk birim haline geldi. Dayılık denen yönetim sistemiyle uzun yıllar yönetilen Libya, 1835 yılında merkezi otoritenin sağlanmasıyla birlikte 1911 yılına kadar fiili olarak Osmanlı hakimiyetinde kalmaya devam etti.
İtalya Gözünü Dikti Ancak Başarılı Olamadı
Coğrafi keşiflerin ardından zenginleşen Avrupa devletleri, Sanayi Devrimi’yle beraber kendilerine sömürge ve pazar arayışına girdiler. Bu mücadele oldukça acımasız bir mücadeleydi ve fillerin tepişmesinde çimenlerin hali nice oluyor, altta kalanın da canı çıkmasa da çıkmaktan beter oluyordu. Elbette ki madalyonun bu yüzü sömürülen, ezilen, insan yerine konmayan bölge halkları içindi. Oysa Avrupa, yarattığı bu kan ve gözyaşı denizinin üstünde kendi gemisini yüzdürmede epey başarılı olmuştu. Portekiz ve İspanya’dan bayrağı devralan İngiltere Hindistan’ı sömürgesi yapmış, ardından gözünü Mısır’a dikmişti. Hasta adamın kendi içindeki buhranlarla uğraşmasından fırsat bulup 1881 yılında Mısır’ı işgal etti. Onun ardından gelen Fransa ise Tunus’a ve Cezayir’e ayak basmış, burada kirli faaliyetlerini gerçekleştirmeye koyulmuştu. Rusya ise Osmanlı egemenliğinde Slavları ayaklandırmak ve sıcak denizlere inmek istiyor ve bu amaç için elinden geleni fazlasıyla yapıyordu. Sömürgecilik yarışının gerisinde kalan Almanya ve İtalya da pastadan pay almak için fırsat kolluyordu. İtalya yakınındaki Trablusgarp’a yani Libya’ya gözünü dikmişti. Bu amaçla 1911 yılında Libya’yı işgal etti. Bu yıllarda 2. Meşrutiyet’in çalkantılı günlerinin etkisini üzerinden atamayan Osmanlı, Mısır’ı da kaybettiği için kara bağlantısı kalmayan kuzey Afrika’daki toprağına yardım götürmenin yollarını arıyordu. Donanmasının zayıflığı da açıkça ortada olan devlet, çareyi bölgeye subaylarını gizlice göndermekte buldu. Bu amaçla Enver Bey, Mustafa Kemal Bey, Ali Fethi Bey gibi subaylar ve Kuşçubaşı Eşref gibi Osmanlı casusları gizli yollarla ve farklı kimliklerle Libya’ya ulaştılar. Burada yerel halkı örgütlemeye başladılar.
Halk Direnişe Hazırdı
Halk direnişe hazır ve gönüllü olduğu için ve Şeyh Ahmet Sunusi gibi aşiret reisleri ve kanaat önderleri Osmanlının yanında olduğu için tam bir birlik içinde mücadeleye girişildi. Derne, Tobruk ve Bingazi’de savaşan Mustafa Kemal Bey, burada başarılı bir savunma yaparak İtalyanları iç kesimlere sokmadı. Kuşçubaşı ise İtalyanlara karşı yerel halkı örgütlüyor, nümayişler çıkartıyordu. Enver bey, Libya ileri gelenleri tarafından seviliyor, kendisine büyük saygı duyuluyordu.
Burada yerel halkı örgütleyen ve onları gerilla savaşına hazırlayan Osmanlı subayları, gelecek dönemlerdeki Türkiye- Libya dostluğunun temelini atmıştır. Libya’da bu mücadeleler devam ederken İtalya, Osmanlı yönetimini zor durumda bırakmak için on iki adayı işgal etmiş ve Çanakkale Boğazı’na başarısız bir saldırıda bulunmuştu. Tüm bu gelişmeler yanında balkan savaşında utanç verici yenilgiler alınması ve Bulgarların Edirne’yi işgal edip Çatalca’ya dek gelmesi payitahtı tehlike altına sokmuş, Osmanlı yönetimini zor durumda bırakmıştı. Bu şartlar altında Osmanlı İtalya ile Uşi Antlaşmasını imzaladı ve Trablusgarp’tan vazgeçtiğini ilan etti. Bu olayların tesiriyle moral çöküntüsü yaşayan subaylar, payitahtın da tehlike altında olması sebebiyle direnişin liderliğini Şeyh Ahmet Sunusi’ye bırakarak 1912 yılının sonlarında İstanbul’a geri döndüler. Şeyh Ahmet Sunusi, direnişi 1918 yılına kadar başarıyla sürdürür. Bu direniş boyunca İtalyanlar, hiçbir zaman tam olarak hakimiyet kuramaz. Bu tarihte İstanbul’a gelen Şeyh, bir daha vatanına geri dönemez. Millî mücadeleye destek vermek için şehir şehir dolaşıp ateşli vaazlar verip halkı Millî mücadele lehine mücadeleye çağırır. Mustafa Kemal’in Trablusgarp’ta vermiş olduğu mücadeleyi unutmaz ve bağımsızlık yolunda onun yanında yer alır. Zaferden sonra vatanına dönmek ister ancak İngiliz baskısı sebebiyle bu arzusunu gerçekleştiremez. Medine ve Mekke’de ikamet etmeye başlayan Şeyh Ahmet 1933 yılında Medine’de vefat eder.
Mücadeleyi Ömer Muhtar Sürdürdü
Şeyh Ahmet’ten sonra bayrağı devralan Ömer Muhtar, idam edildiği 1933 yılına kadar İtalyanlarla mücadele etti. 1911’den beri fiili olarak mücadele veren muhtar, gerilla ve vur-kaç taktikleriyle ve elindeki kıt imkanlarla teknolojik üstünlüğe sahip tam donanımlı İtalyan ordusuna karşı elindeki bir avuç insanla karşı koymaya çalıştı. Bu dönemde İtalyanlar, Libya halkını toplama kamplarına hapsetmiş, ayrıca yerel halktan ve aşiret liderlerinden iş birliği yapanlar olmuştu.
Buna rağmen bölgenin coğrafi özelliklerini iyi bilen Muhtar, dağlara çekilerek, gece vakti yaptığı baskınlarla birçok İtalyan sömürge valisinin hezimetle ülkesine dönmesini sağlamıştı.1930’da bölgeye sömürge valisi olarak atanan general Radalfo Graziani, oldukça sert bir biçimde işgali sürdürdü. Yerel halkı toplama kamplarına hapsetti, Libya ve Mısır sınırını kapatarak direnişçileri zor durumda bıraktı. Bu gelişmelerden sonra iyice zor durumda kalan Muhtar, İtalyan hava kuvvetlerinin saldırılarıyla 11 Eylül 1931’de pusuya düşürüldü ve yaralı olarak yakalandı. Çıkarıldığı mahkeme sonucu 16 Eylül 1931’de idam edildi. Onun şehadetinden sonra direniş son buldu ve Libya 1951’de bağımsız olana dek İtalyan hakimiyetinde kaldı.
Sonuç
Libya, İslam’la tanıştıktan sonra uzun yıllar Müslüman Arap devletlerinin hakimiyetinde kaldı. Turgut Reis tarafından fethedilmesiyle Osmanlı hakimiyetine giren Kuzey Afrika ülkesi, 1911 yılındaki İtalyan işgalinden sonra Osmanlı hakimiyetinden çıktı. Bu tarihte bölgeye giden Osmanlı subayları yerel halkı örgütleyip İtalyanlara karşı mücadeleye girişti. Balkan Savaşı’ndaki yenilginin ardından burayı terk etmek zorunda kalan subaylar, direnişin liderliğini Şeyh Ahmet Senusi’ye devrettiler. Direnişi başarıyla devam ettiren Şeyh, 1918 yılında İstanbul’a geldi, Millî mücadeleye destek için vaazlar verdi. Zaferden sonra ülkesine dönmek isteyen Şeyh İngilizlerin baskısı sonucu vatanına dönemedi ve 1933 yılında Medine’de vefat etti. Bayrağı devralan Ömer Muhtar, mücadelesine kararlılıkla devam etti ancak teknolojik yetersizlikler, yerel halktan bazılarının İtalyanlarla iş birliği yapması vs. sebepler yüzünden başarılı olamadı ve 1931 yılında yaralı şekilde yakalandıktan sonra idam edildi. Bu tarihten sonra uzun yıllar İtalyan hakimiyetinde kaldıktan sonra 1951 yılında bağımsızlığını kazandı.
[irp posts=”28680″ name=”Dünü ve Bugünüyle: Libya”]
KAYNAK
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/col-aslani-omer-muhtar/1584820
Kurşun, Zekeriya, Ortadoğu’yu kuran ideolojiler, İstanbul 2019.
Özcan, Ahmet, Osmanlı’nın Ortadoğu’dan çekilişi, Aralık 2014.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.