BM Başarısızlığının Acı Sonucu: Srebrenitsa Soykırımı

474
Yazarlık Başvurusu

“Avrupa’nın Kalbinde
Dünyanın Gözü Önünde”

Yugoslavya’nın Bölünme Süreci

Yugoslavya iç savaşı her ulusun kendi kaderini tayin etmesinden öte İslam medeniyetinin tasfiyesine yönelik saikler içermesi ile ön plana çıkmıştır. Yugoslavya’nın bölünmesinden sonra; Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kosova ve Makedonya devletleri ortaya çıkmıştır. Bu bölünme Avrupa’nın ortasında tüm dünya ve Batı uygarlığının gözünün önünde cereyan etmiş bir insanlık dramıdır.

 Bu durum öncesinde II. Dünya Savaşı’nın sonundan ölümüne (1980) kadar Yugoslavya Federasyonu’nu yönetmiş ve ülke tarihine ismini yazmış olan Joseph Broz Tito(1892-1980) ile Yugoslavya, barındırdığı çeşitli uluslar ile iç içe yaşamayı büyük ölçüde başarmıştı. Mamafih, 1945’te Tito’nun iktidara gelmesiyle bir Sırp ve Boşnak Müslüman kendisini Yugoslavya’nın bir ferdi olarak görmekteydi. 1980 sonrasında Tito’nun ölümüyle bu Sırp ve Boşnak Müslüman artık Yugoslavya milliyetçisi duygusundan uzak ayrı bir devlet idealine sahip hale gelmişlerdi.

Joseph Broz Tito

Nitekim Tito ile Sosyalist rejime sahip olan Yugoslavya, Sovyet Rusya’nın Sosyalist sisteminden uzak kendine özgü bir model oluşturma amacı içindeydi. Öyle ki Batılı devletlerle ticari ilişkiler geliştirmekte ve Üçüncü Dünya ülkelerinin oluşturduğu Bağlantısızlar Hareketi’ne destek vermekteydi. Ancak her ne kadar SSCB’den ayrı bir yol izlese de 1980 yılında Tito’nun ölümü ile artan milliyetçi ve dini gerilimlerle birlikte ülke günbegün savaşa sürüklenmekteyken SSCB yıkılışı ile kesin bir sürece girilmiş oldu. Çünkü SSCB’nin yıkılışı aynı yolu izlemeyen Yugoslavya’yı da etkilemişti.

Bu bölünmenin ilk ayağı 1991 yılında Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlık ilanı oldu. Bu bağımsızlık, ordunun kontrolünde bulunan Sırpları harekete geçirdi. Yugoslavya ordusu Slovenya’ya karşı savaş başlatarak bölünmenin önüne geçmek istemekteydi. Ancak Slovenya ordusunun güçlü direnişini aşamayan Sırp ordusu Hırvatistan’a yöneldi. Hırvatistan topraklarının dörtte birinden fazlasını ele geçiren Sırplar, BM Genel Sekreterliği vasıtasıyla 2 Ocak’ta Hırvatlar ile ateşkes yaptı. Aynı yıl içinde Makedonya’da bağımsızlığını ilan ederek Yugoslavya’dan ayrılan üçüncü devlet oldu. 1992 yılına gelindiğinde ise Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etmiş. Bu bağımsızlık ilanı Yugoslavya iç Savaşı’nın en sert gerçekleştiği dönem olmuştur.

Yugoslavya’da İç Savaş

Nitekim Bosna’nın bağımsızlığı kanlı bir savaşa dönüşerek insanlık tarihine yeni bir utanç sebebi olarak yazılmıştır. Öte yandan bu bağımsızlıklara karşı Karadağ ve Sırbistan birleşerek Yeni Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin oluşturdular. Kosova ise bu cumhuriyet içinde özerk bir bölge olarak varlığını sürdürdü. Bu yapı 2006’da Karadağ’ın, 2008’de ise Kosova’nın bağımsızlığı sonrası son buldu. Böylelikle Yugoslavya’nın dağılması tamamlanmış oldu.

Bosna Hersek’in Bağımsızlığı ile Gelen Srebrenitsa Soykırımı

Bu iç savaşın en şiddetli ve kanlısı Bosna-Hersek’in bağımsızlığı ve beraberinde gelen Srebrenitsa katliamıydı. Bosna-Hersek kendi içinde üç ayrı federasyondan oluşan bir yapıya sahiptir. Bu federasyonlar; Brçko, Hırvatlar ile Boşnakların birlikte yaşadığı Bosna-Hersek ve Sırplardan oluşan Republika Srpska’dan (Sırp Cumhuriyeti) oluşan bir yapıya sahiptir. Bu Yapı içinde en büyük kontrol alanı Republika Srpska Sırplarına aitti. Bu yüzden Sırbistan’daki Sırplar ile Republika Srpska Sırplarının birleşme idareleri sonucunda Eski Yugoslavya ordusunu kontrol eden Sırplar, Bosna-Hersek’i işgale başladılar. Bu işgali Bosna-Hersek’te bulunan Bosnalı Hırvatlar ile birleşmek isteyen Hırvatlarda katılmıştı. Böylelikle büyük bir savaşa dönen Bosna Savaşı’nın en dramatiği Srebrenitsa ’da yaşanan vahşet olmuştu. Srebrenitsa, Bosna-Hersek’in Sırbistan sınırında bulunan bir bölgesiydi. İki ülke arasında bulunan Drina Nehri Srebrenitsa’dan da geçmekteydi. Sırplar birleşme ideallerini çok sert bir şekilde dile getiriyorlar. Öyle ki sınır olan Drina Nehri hakkında; “Eğer ki Drina Nehri Bosna-Hersek ile aramızda bir sınır ise biz bu nehri içeriz” diye bir söylemde bulunmaktaydılar. İşte bu ideoloji ile kanlı bir kıyım gerçekleştirdiler.

UNPROFOR

Sırp ordusunun işgale başladığında, BMGK’nın güvenli bölge olarak belirlediği bölgelerden birisi de Srebrenitsa idi. Böylelikle bu bölgeler BM barış gücü (UNPROFOR) tarafından korunmaktaydı. General Ratko Mladiç liderliğindeki Sırp ordusu 11 Temmuz 1995’te BM tarafından korunan Srebrenitsa ’ya giderek 400’e yakın barış gücü askerlerini rehin aldılar. Daha önce de BM’nin barış gücü askerlerini rehin alan Sırplar yine aynı şekilde askerleri rehin alarak BM’yi köşeye sıkıştırarak etkisiz bırakmak istiyorlardı. Mamafih, Hollandalı barış gücü askerleri, BM Yugoslavya Koruma Gücü komutanı General Bernard Janvier’den yardım istediler. Bunun için NATO’dan hava desteği istendi. Ancak NATO uçaklarının mücadelede gecikmesinden dolayı Hollanda hükümeti askerlerini çekme kararı aldı. Hollandalı Albay Thom Karremans bir akşam yemeğinde şehri Ratko Mladiç’e teslim ederek şehirden ayrıldı. Barışı korumakla görevli BM, adeta şehri Sırplara altın tepside sunarak katliama seyirci kalmayı tercih etmişti. Bunu da Barış koruma misyonu adı altında yapmaktaydı. Bunun yanı sıra BM oluşturduğu 6 güvenli bölge için 816 sayılı karar gereği 34. 000 asker ile korunmasını kararlaştırılmasına rağmen bu sayı 7600 asker ile sınırlı kalmıştı. Bunun da ötesinde BM baskı uygulayarak Srebrenitsa’da bulunan Müslüman askerlerin silahlarını bıraktırmıştı. Öyle ki BM, Srebrenitsa’yı canı pahasına koruyan, Bosna Savaşı’nın simge isimlerinden komutan Naser Oriç ve askerleri Tuzla’ya gönderilmesini sağlamıştı. Böylelikle Srebrenitsa ’da ki askerler ve dirençler silahlarını bırakarak ve çekilerek şehri savunmasız bir şekilde Sırplara bırakmak zorunda kalmışlardı.

12 Temmuz günü Sırplar, savaş suçlusu olarak gördüğü 12 ile 77 yaş arasındaki erkekleri kadın ve çocuklardan ayırmaya başladı. Yaklaşık olarak 33. 000 kadın ve çocuğu araçlara bindirilerek Srebrenitsa’dan çıkardı. Ertesi gün NATO’dan gereken desteği görmediğini iddia eden Hollandalı askerler Potočari kasabasını terk ettiler. Geride kalan 5000 kadar Müslüman Bosnalı katledildi. Katliamdan kurtularak ormana kaçanlar da katledildi ve Srebrenitsa çevresinde binlerce Bosnalı daha katledildi. Daha sonraları yapılan çalışmalarda bulunan toplu mezarlarda 8372 Müslüman Bosnalının katledildiği ortaya çıkmıştır. Ancak yapılan çalışmalar bu sayının artma olasılığının göz ardı edilmemesini gerektiğini göstermektedir.

Aliya İzzetbegoviç

21 Aralık 1995’te ABD’de oluşturulan Dayton Anlaşması, 14 Aralık 1990 tarihinde Paris’te Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Yeni Yugoslavya Federal Cumhuriyeti (Sırbistan) arasında imzalanmıştır. Bosna- Hersek adına kurucu Lider Aliya İzzetbegoviç bu anlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. Nitekim anlaşma sonucunda Bosna -Hersek’in bugünkü yapısı de facto olarak belirlenmiştir. Böylelikle ülke Bosna Hersek Federasyonu, Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska) ve Brçko adındaki üç yapıya bölünmüştür. Anlaşma sonucunda savaş sona ermiştir.

Sonuç

olarak katliamın gün yüzüne çıkmasıyla Avrupa’nın ortasında yaşanan bu acı olayın 20. yüzyılda tüm insanlığın utanç kaynağı olmuştur. Nitekim barış, adalet ve eşitlik gibi ideolojilerin savunuculuğunu yapan BM, AB ve NATO gibi örgütlerin başarısızlığı aynı zamanda bu örgütleri oluşturan devletlerinde başarısızlığı olarak görülmelidir. Çünkü bu devletler adeta soykırıma seyirci kalarak bu suça ortak olmuşlardır.

Srebrenitsa, 1995 Temmuz’unda, insanlık tarihinin en kanlı katliamlarından birine sahne oldu.

Nitekim Samuel Huntington’un ‘Medeniyetler Çatışması’ tezinde de dediği gibi ‘Batı uygarlığını koruyan çekirdek güç olarak Batı Avrupa ve ABD vardır’. İslam uygarlığının ise böyle bir çekirdek gücü olmadığından bu soykırım yaşanmıştır. Aynı şekilde Aliya İzzetbegoviç’in de dile getirdiği gibi kendilerine destek olabilen, İslam uygarlığının favori olabilecek çekirdek güçlerinden olan Türkiye’den gereken desteği görmüş olsalardı bugün Bosna-Hersek üç federasyonlu bir yapıda olmazdı. Bu ifade ne yazık ki Huntington’un tezini tasdik eden bir ifade olmuştur. Çünkü Osmanlı’nın bakiyesi olarak nitelendirilen Türkiye’den gereken desteği göremeyen Bosnalı Müslümanlar dayatmalara ve zorlamalara karşı çok fazla direnç gösterememişlerdir. Öte yandan bu soykırım; Osmanlı’nın bölgeden tasfiyesi bitmedi mi? sorularını tekrardan anlamlı kılmıştır. Buna rağmen Osmanlı bakiyesi Türkiye’nin gereken desteği verememiş olması da o zamanki politikaların tarih ve tarihi bağların aksine geliştiğini göstermektedir. Sonuç olarak Avrupa’nın kalbinde BM’nin başarısızlığı sonucunda Srebrenitsa soykırımı dünya tarihine bir kara leke olarak yazılmıştır. Bu lekeyi silme yönünde kurulan ceza mahkemeleri sonucu katliamın baş sorumluları; Slobodan Miloşeviç, Ratko Mladiç ve Radovan Kradzic yaşananlardan sorumlu tutularak yargılandılar ve hapis cezası aldılar. 

[irp posts=”30672″ name=”Kosova Savaşı Ekseninde Rusya’nın Balkanlar Politikası”]

KAYNAK

AYHAN Halis, “Bir Uygarlık İmecesi Olarak Bosna Savaşı’nın Batı’sı”, Avrasya Etüdleri, yıl.26, sayı.57, 2020, ss.153-178

BOZKURT Giray Saynur, “Tito Sonrası Dönemde Eski Yugoslavya Bölgesindeki Türkler ve Müslümanlar”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, cilt.10, sayı.2, 2010, ss.51-95

ŞAFAK Yasin, “Bosna Savaşı ve Yugoslavya’nın Parçalanması”, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010

BOZKURT Giray Saynur, “Tito Sonrası Dönemde Eski Yugoslavya Bölgesindeki Türkler ve Müslümanlar”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, cilt.10, sayı.2, 2010, ss.51-95

Srebrenitsa-Mavi Kelebeğin İzinde Belgeseli, https://youtu.be/woxXhnkb5S4 , (12.02.2021)

ATEŞ Yakup, “Srebrenitsa Soykırımı Neden Tanın(a)mıyor?”

ALP İlker, “Srebrenitsa Soykırımı (Temmuz 1995)”, Avrasya Etüdleri, cilt.52, sayı.2, 2017, ss.153-197

Adım Adım Srebrenitsa Katliamı Belgeseli, https://youtu.be/cnm0kLRxXFE , (12.02.2021)

DALAR Mehmet, “Dayton Barış Antlaşması ve Bosna-Hersek’in Geleceği”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt.1, sayı.6, yıl.9, 2008, ss.91-123

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Yazarlık Başvurusu

Yorum Yaz

Lütffen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz