Küreselleşmenin tarih içerisinde ne zaman başladığı hakkında genel bir uzlaşma sağlanamamıştır. Dünyanın farklı yerlerinden bilim insanları kendi bakış açılarına göre küreselleşme üzerine bambaşka tanımlamalar yapmıştırlar. Tarih içerisinde küreselleşme kimi zaman duraksamıştır. Ancak ekonomik ve toplumsal gelişmeler küreselleşmenin tekrardan hız kazanmasına olanak sağlamıştır. Küreselleşme; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çöküşünün ve Soğuk Savaş’ın bitişinin ardından teknolojinin gelişmesiyle, yönetim ve üretim yapısındaki olumlu değişimlerin yaşanmasıyla ve çokuluslu şirketlerin artmasının etkisiyle olağanüstü hızlara ulaşmıştır [1]. Küreselleşmenin toptan reddedilmesi yerine, toplumların yararları adına politikalar üretilip uygulanmasının gerekliliği günümüzde çoğu kimse tarafından kabul görmektedir. Bazı kimseler küreselleşmenin dünyada refahı arttıracağını, gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki çeşitli farkları azaltacağını belirtirken, bazıları da küreselleşmenin modern bir sömürgecilik kavramı olduğunu ifade etmiştirler.
Aşırı küreselleşmeciler, küreselleşmeye olumlu bakıp desteklerken, küreselleşme karşıtları çok sert şekilde eleştirerek olumsuz yaklaşımlarda bulunmaktadırlar. Evrimsel dönüşümselci yaklaşımcılarsa küreselleşmeye daha tarafsız yaklaşmaktadırlar [2]. Küreselleşmeyi, yaklaşımları üzerinden değerlendirebilmek için tarihsel sürecini ve tanımını incelememiz gerekmektedir.
Küreselleşme özellikle 20. yüzyılın son dönemlerinde başta ekonomi olmak üzere uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, sosyoloji gibi pek çok bilim dalı tarafından kullanılan ve üzerine çalışmalar yapılan bir kavram, konu olmuştur. Tüm insanlığın son zamanlarda yaşadığı dünya genelindeki hızlı değişim ve dönüşümlerin tanımlanma ve adlandırılma çalışmaları sonucu küreselleşme sembol bir kavram haline gelmiştir. Günlük hayatımızda, akademide, medyada, siyasette sıkça kullanılmasına rağmen her kesimin üzerinde mutabakat sağlayabileceği bir tanımı bulunmamaktadır [3]. Kurumsal çaba ve araştırmaların bulunmasının yanında siyasal ideolojilerin küreselleşme hakkında gündeme getirdiği teoriler, fikirler ve sorular da bulunmaktadır: ‘‘Küreselleşme ideolojik bir mit veyahut siyasal bir proje midir?’’, ‘‘Küreselleşme bir gerçekliğe mi yoksa egemen bir söylem biçimine mi karşılık gelmektedir?’’, ‘‘Küreselleşme bir durum mudur, yoksa süreç midir?’’ Çeşitli siyasi görüşler arasındaki anlaşmazlıklar, farklılıklar belirgin bir durumda gözlemlenebilmektedir.
Küreselleşme kavramını genel çokluğun kabul ettiği biçimde genel hatlarıyla tanımlayabilmek elbette mümkündür: Dünyamızın gittikçe küçülerek köy haline gelmesi, iletişim, ulaşım ve ticaret faaliyetlerinin zorluklarının ortadan kalkması, olaylar karşısında ortak tepkilerin oluşması durumlarına küreselleşme denir.
Teknolojik cihazların özellikle son yirmi yılda küçülerek günlük kullanımda erişilebilir olması küreselleşmeyi hızlandırmıştır. Sinema, televizyon, internet, akıllı telefon, tablet ve benzeri cihazların herkes tarafından kolaylıkla temin edilebilmesi ve kullanımının kolay olması, bilginin yayılmasının kolaylaşmasına sebep olmuştur. Dünyanın farklı bir köşesinde yaşanan herhangi bir gelişme anında tüm dünya tarafından öğrenilebilmektedir. Eskiye nazaran havaalanlarının artması, uçak biletlerinin ucuzlaması ve sefer sayısının artması, karayollarının daha güvenli olması, demiryolu ağının gelişmesi ve trenlerin yüksek hızlara çıkabilmesi hem ticareti hem de seyahat hizmetlerini daha kolay hale getirmiştir. Küreselleşme ilk olarak ülkeler arasındaki ticaretin artması sonucu ekonomik bir kavram olarak çıkmıştır. Daha sonraki süreçlerde sadece ekonomik alanları değil, kültürel, siyasal ve sosyal alanları da etkileyerek daha geniş bir kavram haline gelmiştir. Çoğu düşünürün küreselleşmeyi dünyanın ortak ve tek bir pazar haline gelmesi olarak tanımladığı görülmektedir. Küresel sermaye günümüzde iyice artmıştır ve bununla birlikte çok uluslu şirketler artan kapasiteleriyle devletlerden daha zengin, etki alanları daha geniş ve nüfuz bakımından daha saygılı bir duruma gelmişlerdir [4]. Küreselleşmenin günlük hayatta şüphesiz en büyük etkisi algılarımızdaki değişimlerdir. Ülkeler gelişmişlik düzeyine göre değerlendirilirken maddi kapasiteleri ön plana çıkmaktadır. Küreselleşmenin ne zaman başladığına dair çeşitli görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Zaman içerisinde yaşanılan siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler küreselleşme olgusunu etkileyebilmekte ve tanımını da değiştirebilmektedir. Küreselleşmenin tarihçesini ‘‘Asur Ticaret Kolonileri Çağı’’, ‘‘Ortaçağ Avrupası Burg Dönemi’’, ‘‘Ortaçağ Sonrası Dönem’’ olarak üç farklı başlık altında ayırmamız mümkündür [5]. Hatta bölümler içinde farklı olaylara ve gelişmelere dayalı alt bölümler oluşturmamız da tarihçenin kolay incelenebilmesi açısından yapılabilir.
Ancak 18. yüzyılın sonlarından itibaren gerçekleşen gelişmelerin bilinmesi konuyu aydınlatmak açısından yarar teşkil etmektedir. Dünya 18. yüzyılda Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gibi iki büyük gelişmeye sahne olmuştur. Fransız İhtilali milliyetçilik akımını doğurarak çok uluslu imparatorlukları yıkmış, ulus devletlerin kurulmasına öncülük etmiştir. Aynı şekilde demokratik hareketlerin de hız kazanmasına sebep olmuştur. Buhar makinasının ulaşım ve üretim sektörlerinde kullanılması Sanayi Devrimi’ni hazırlamıştır. Çok miktardaki ve çeşitteki ürünlerin kısa zamanda ucuz maliyetle üretilebilmesi ve tedarik sürecinin kolaylaşması farklı ülkelerin ucuza ticaret yapmasını sağlamıştır. Küreselleşme süreci dediğimiz kavram o gün için bu isimle nitelendirilmiyor olsa bile daha o yıllarda haberleşme, taşımacılık ve ulaşım sektörlerinin gelişmesiyle hız kazanmıştır [6]. I. ve II. Dünya Savaşları küreselleşmeyi durgunlaştırsa da engellememiştir. 1960’lı yıllardan itibaren iletişim teknolojilerinde transistor kullanılması ve 1985’li yıllardan itibaren bilişim sektörünün gelişerek yaygınlaşması küreselleşmenin tüm yüzyıla ve tüm dünyaya damga vurmasına sebep olmuştur. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yıkılmasının akabinde Soğuk Savaş Dönemi’nin bitmesi de tarihte hiç olmadığı kadar küreselleşmenin hızlanmasını sağlamıştır.
Aşırı küreselleşmeciler, küreselleşme karşıtları ve daha ılımlı olan dönüşümcüler küreselleşmenin üç ana yaklaşımlarındandır. Buradaki çalışmamızda dönüşümcülerden bahsedeceğiz. Dönüşüm kelimesinin anlamının değişimden ayrı olarak radikal hareketleri barındırdığı kabul edilirse, küreselleşmeyi ifade etmek için neden kullanıldığı daha iyi anlaşılır.
Küreselleşme teorik bir merkezde şekillenen bir fikir niteliği taşımaktan çok uzaktır. Teorik bir kavramın ötesinde dünyanın alternatifi olmayan bir şekilde yaşamak zorunda kaldığı ve belirli bir sürecin sonucunda oluşa gelen bir dönüşümü tanımlar. Giddens’in dâhil olduğu ve dönüşümcüler olarak adlandırılan üçüncü gruptakiler, küreselleşmeyi günümüz toplumlarını ve dünya düzenini şekillendiren sosyal, siyasal ve ekonomik değişimlerin arkasındaki temel güç olarak görmektedirler [7]. Dönüşümcüler hükümetlerin otoritelerini yeniden inşa ettiklerini kabul ederken, hem aşırı küreselleşmecilerin hem de küreselleşme karşıtlarının teorilerini reddetmektedirler. Aşırı küreselleşmeciler egemen ulus devletlerin sonunun geldiği yaklaşımı ve küreselleşme karşıtlarının hiçbir şey değişmedi düşüncesi reddedilmektedir. Buradaki dikkat basılması gerek konu dönüşümcülerin hükümetlerin otoritelerini yeniden yapılandırmaları kabul etmeleridir. Giddens bu konu hakkında şöyle demektedir [8] : ‘‘Ulus-devletler ve buna bağlı olarak ulusal siyasi liderler hala güçlü müdürler, yoksa dünyayı şekillendiren güçler karşısında büyük ölçüde eli kolu bağlanmış bir konuma mı gelmişlerdir? Ulus-devletler gerçekte hala güçlüdürler ve siyasal liderlerin de dünyada oynayacak büyük bir rolleri vardır. Ama aynı zamanda, ulus-devletin gözlerimizin önünde yeniden şekillenme sürecini de kimse yadsıyamaz. Ulusal ekonomik politika artık eskisi kadar etkili olamaz. Daha önemlisi, jeopolitiğin geçmişteki biçimleri eskidiğine göre uluslar kimliklerini yeni baştan düşünmek zorundadırlar.’’
Dönüşümcüler küreselleşmeyi dünya düzenini ve günümüz topluluklarını değiştiren, şekillendiren gelişmelerin arkasındaki güç olarak görmektedirler [9]. Günümüzde uluslararası ile içişleri arasında çok fazla fark görülmemektedir. Genel tanımlamalarda küreselleşmenin ekonomik tanımları ön plana çıkartılır. Mcluhan küreselleşmenin sinyallerini daha 1960’lı yıllarda ‘‘küresel köy’’ ifadesini kullanarak vermiştir. Dünya ekonomisinin tek bir pazar haline geleceği fikrinin de temellerini atmıştır. Gerçekten de günümüzde baktığımızda geçmişe oranla daha bütünleşmiş bir dünya pazarı ile karşı karşıyayız. Karşılıklı ticaretin miktarı geçmiş yüzyıllarla karşılaştırılamayacak derece fazladır.
Finans ekonomisi, elektronik, iletişim ve bilgi sektörleri ekonomideki en önemli sektörler haline gelmiştir. Sermaye ve üretimin dünyaya yayılmasına bağlı olarak tüketim alışkanlıklarının birbirine benzemesine dayanan küreselleşme tanımları sadece küreselleşmenin ekonomik boyutunu içermektedir [10]. Hâlbuki küreselleşme düşüncenin bir dönüşümü ve dönüşümün davranışlara yansımasıdır. Toplumsal değişim ve dönüşümü açıklamakta kullanılan temel kavramlardan birisi küreselleşmedir. Modernizasyon sürecinin sonuçlarının doğurduğu tartışmalar da küreselleşmeyi sık sık gündemde tutmaktadır. Dönüşümcüler, küreselleşme konusunda, kuşkuculardan daha ziyade, radikallere yakın durmaktadırlar. Ulus-devlet, küreselleşme ve yerelleşme ilişkilerini karşılıklı zıtlıklar gibi gösteren fikirler de bulunmaktadır. Küreselleşme üzerine çalışmalar yapan Hüsnü Erkan ağaç modeli ile bu konuyla ilgili şu sözleri söylemiştir [11]: ‘‘Yerel ilişkiler ve yerel değerler, ağacın kökleri ve beslendiği ortamdır, küresel ilişkiler ise ağacın meyvelerinin pazarlanıp dağıtıldığı yerlerdir. Meyvelerin kalitesi, toprağın ve köklerin kalitesine bağlıdır. Ağacın gövdesi ise bize ulusal boyutu verir. Böylece küresel ilişkiler için sağlıklı bir gövdeyi oluşturacak ulusal politikalar ve küreselleşmeyi besleyecek yerel kalite gereklidir. Küresel sürece katılım, yerel avantajlardan kaynaklanır; ulusal kanal ve imajlar yoluyla küresel alanlara geçiş sağlanır.’’ Son olarak kısa bir şekilde ifade etmek gerekirse yerel avantajların aktif bir şekilde harekete geçirilmesi ulusal ve küresel ilişkileri geliştirir.
[irp posts=”30434″ name=”Küreselleşmenin Toplumsal ve Kültürel Etkileri”]
KAYNAK
Dipnotlar
[1] A. Bora Elçin, Küreselleşmenin Tarihçesi, Ankara, 2012, s. 1.
[2] Duygu Dumanlı Kürkçü, ‘‘Küreselleşme Kavramı ve Küreselleşmeye Yönelik Yaklaşımlar’’, The Turkish
Online Journal of Design, Art and Communication, 2013, Cilt: 3, Sayı: 2, s. 1.
[3] Bülent Şen, ‘‘Türkiye’de Küreselleşme Tartışmaları ve Sonuçları’’, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s. 11.
[4] Mehmet Korkmaz, Cemal Osmanoğlu, ‘‘Küreselleşmenin Birey ve Toplum Hayatına Önemi ve Din Eğitimi’’,
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 8, Ek Sayı: 1, 2019, s. 952-953.
[5] A. Bora Elçin, a.g.m., s. 6-8.
[6] Adnan Mahiroğulları, ‘‘Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi’’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı: 50, 2005, s. 1276.
[7] Mehmet Kaya, ‘‘Küreselleşme Yaklaşımları’’, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi,
Sayı: 13, 2009, s. 10-11.
[8] Ali Esgin, ‘‘Ulus-Devlet ve Küreselleşmeye İlişkin Bazı Tartışmalar’’, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Cilt: 25, Sayı: 2, 2001, s. 189-190.
[9] Mehmet Kaya, a.g.m., s. 11.
[10] A.g.m., s. 12
[11] Mehmet Yunus Çelik, ‘‘Boyutları ve Farklı Algılamalarıyla Küreselleşme’’, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 32, 2012, s. 65.
Kaynaklar
ÇELİK, M. Y. (2012). ‘‘Boyutları ve Farklı Algılamalarıyla Küreselleşme’’, Dumlupınar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 32, s. 57-74.
ESGİN, A. (2001). ‘‘Ulus-Devlet ve Küreselleşmeye İlişkin Bazı Tartışmalar’’, Cumhuriyet
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 25, Sayı: 2, s. 185-192.
ELÇİN, A. B. (2012). ‘‘Küreselleşmenin Tarihçesi’’, Ankara.
KAYA, M. (2009). ‘‘Küreselleşme Yaklaşımları’’, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim
Fakültesi Dergisi, Sayı: 13, s. 1-16.
KORKMAZ, M., OSMANOĞLU, C. (2019), MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 8, Ek
Sayı: 1, Küreselleşmenin Birey ve Toplum Hayatına Önemi ve Din Eğitimi, s. 951-967.
KÜRKÇÜ, D. D. (2013). ‘‘Küreselleşme Kavramı ve Küreselleşmeye Yönelik Yaklaşımlar’’,
The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, Cilt: 3, Sayı: 2, s. 1-11.
MAHİROĞULLARI, A. (2005). Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı: 50, Küreselleşmenin Kültürel Değerler Üzerine Etkisi, s. 1275-1288.
ŞEN, B. (2008). ‘‘Türkiye’de Küreselleşme Tartışmaları ve Sonuçları’’, Doktora Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.