‘Güvenlik’ kavramı geçmişten bugüne uluslararası ilişkilerin vazgeçilmez konularından birisi olmuştur. Bununla birlikte ‘güvenlik’ kavramının değişen boyutları açısından birçok düşünür fikirlerini sunmuş ve kuramlar geliştirilmiştir. Çeşitli anlamsal çıkarımlar ile birlikte farklı ideolojilerin varlığı uluslararası ilişkileri ‘devlet ve güvenlik’ veya ‘birey ve güvenlik’ gibi konularda tartışmalı bir sosyal bilimler dalı haline getirmiş bulunmaktadır. Günümüzde de güvenlik olgusu oldukça tartışmalıdır. Realizm, liberalizm ve Neo-Neo tartışmaları sayesinde savaş ve barış gibi konularda ve bu savaş dönemleri ile alakalı farklı düşünceler ortaya atılmıştır. Dolayısıyla güvenlik kavramının tarihsel süreci zamanla dönüşümler geçirmiştir. Bu konuda, Realizm ideolojisinin etkisi oldukça güçlü olmakla birlikte savunduğu fikir devlet merkezli bir sistemden ibarettir. Anarşik dünya düzeni kapsamında devletin güç kazanmak adına yapabileceği şeylerin sınırı yoktur mantığındadırlar. Hobbesçu düşünürler de tam olarak bunu desteklemektedirler. Savaşın varlığını olduğu gibi kabul edilip barışın sağlanamayacağından yanadırlar. Bunun tersi görüşte olan Kantçı düşünürler için savaş engellenebilmekte ve barışçıl bir ortam kurulabilmektedir. İki görüş arasında yerini alan Grotiusçu yaklaşımda, barış sağlanabilir ancak savaşın varlığı da reddedilemezdir. Savaş yılları boyunca güvenlik her zaman olduğu gibi önemini korumuştur. Birinci Dünya Savaşı sonucu barışı sağlamak amacı ile kurulan Milletler Cemiyeti ne yazık ki etkisini gösterememiş ve arzu edilen barış ortamı yerini savaşa açık hale getirmiştir. Bunun sebebi iki savaş arası dönemin ne kadar İdealizm görüşü kapsamına yakınlaştığı düşünülse de var olan istikrarsızlık sonucu daha büyük bir savaş patlak vermiştir. Dolayısıyla İkinci Dünya Savaşı’nda yeni teknolojilerin kullanılması ve sonucunda iki kutuplu dünyaya adım atılması yani Soğuk Savaş döneminin başlaması ile güvenliğin tekrar şekil değiştirmeye başladığı görülmektedir. Soğuk Savaş dönemi boyunca da, karşılıklı nükleer silahların varlığının devletler üzerindeki caydırıcı etkisi ve uzay yarışları gibi farklı alanlarda rekabetlerin yaşanması savaşın ve güvenliğin klasik anlamlarını yitirmesine sebep olmuştur.
Neo-Realist düşünürlerce, örneğin, Mearsheimer’e göre, İkinci Dünya savaşı sonrası dönemi, devletlerin bir diğerinin hegemon güç olmaması adına güç dengesi oluşturduğu dönem olarak tanımlamaktadırlar (Bayliss, 2008, 72). Bu sebeple devletler askeri alanlarda güç gösterisi yapmanın sıcak savaş getirdiğini anladıklarından farklı alanlara kayan güvenlik sınırları çizerek birbirleriyle ilişkiler ağı kurmuşlardır. Elbette bu ağ kapsamında küreselleşmenin de büyük etkisinin olduğu ortadadır. Küreselleşme olgusunun etkisiyle çeşitli alanlara yayılan güvenlik kavramı, devletlerce korunması gereken bir stratejik alan haline gelmiştir.
Zamanın Güvenliğe Etkileri
Zamanla güvenlik kavramının boyut değiştirerek devlet odaklı olmaktan çıkarak daha küresel alanlara sıçradığı görülmektedir. Bunun yanında bireye inen güvenlik eksenleri de önem kazanmaya başlamıştır. Eleştirel güvenlik teorisyenleri tarafından bireylerin ancak özgürleştiğinde güvenliğin sağlanabileceği savunulmuştur. Robert Cox, eleştirel bir düşünürdür ve bu konuda devlet yerine birey odaklı olunması gerektiğini savunmaktadır (Bayliss, 2008, 81). Bunun dışında alternatif yaklaşımlardan olan Post Modernist düşünürler için, uluslararası sistem artık söylemler üzerinden şekillenmeye başladığı kabul görmektedir. Günümüze yakın dönemlerde yaşanılan olaylar neticesinde güvenliğin tekrar boyut değiştirdiği görülmektedir. Örneğin, bir iletişim ve bilgi çağı olarak adlandırılan zamanda yaşanılmaktadır. Bunun yanında küreselleşmenin zamansal ve boyutsal sınırsızlığı nedeniyle devletlerin karşılıklı bağımlığının son derece artması artık farklı güvenlik problemlerini beraberinde insanlığın önüne sermektedir. Göç, terörizm, uluslararası organize suç örgütleri, siber saldırılar gibi ciddi küresel etkileri olan sorunlar mevcuttur. Bunun yanında, 2020 yılı için beklenilen küresel sorunların açıklandığı Davos Zirvesi’nde ilk on problem öne sürülmüştür.
Bu problemler arasında, şu an insanlığın maruz kaldığı Kovid-19 salgın hastalık problemi son sırada yer almaktadır. Devletlerin öngörülmesi zor durum olarak sunduğu saldın hastalıklar konusu, 2020 yılında küresel boyutta tüm devletlerin tek odak noktası olmuştur. Bunun sebebi devletlerin ve diğer aktörlerin tahmin yeteneğinin henüz tam olarak işleyememesidir.
Güvenlik açıklarının kapatılması adına devletler, geleceğe dair belirsizlik halini ortadan kaldırmak istemektedir. Bu sebeple devletler gelecek hakkında daha çok tahmin edebilmek ve olabilecek olaylar karşısında önlemler alabilmek istemektedirler. Bunun çözümünü ise daha çok bilgi sahibi olmakta aramaktadırlar. Günümüzde devletler bu gibi olayların önüne geçmek adına politikalarını çeşitli güvenlik aşamalarından geçirmektedirler. Yarının bu denli belirsiz olması hem devletler hem de bireyler açısından bir güvensizlik ortamı yaratmıştır. Bu güvensizlik ortamı neticesinde devletler içe kapanık olmaya başlayarak politikalarını ulusal güvenlik çerçevesinde geliştirmeyi seçmişlerdir. Küreselleşme olgusunun sınırsız büyümesindeki göze çarpan azalışın sebebi de budur.
Sonuç
Güvenlik, geçmişten bu yana uluslararası sistemde yer alan aktörler tarafından en önemli olgu olarak ortaya çıkmıştır. Güvensizlik ile baş etmek adına çeşitli politikalar üretilmiştir. Kimi zaman savaş kimi zaman barış ortamı ‘güvenlik ve güvensizlik’ sebebiyle oluşmuştur. Savaş zamanlarında farklı güvenlik algıları uluslararası sistemi etkilemiştir. Sıcak savaşın yaşanmadığı dönemlerde de yine farklı açılardan güvenlik kavramına yaklaşılmıştır. Gerek politikacılar gerekse düşünürler olsun güvenliğe değişik biçimlerde yorumlar getirerek uluslararası sistemde yerlerini almışlardır. Günümüz açısından bakılacak olursa, karmaşık kanalların olduğu uluslararası sistemde artık tek bir etkinin tek bir etki olarak kalmayacağı ve büyük olay yaratacak olayların da küresel bir iş birliği ile başa çıkılabileceği düşünülmektedir. Bu düşünüş sayesinde devletler karşılaştıkları güvenlik sorunları boyunca diğer aktörlerle iş birliği yaparak sorunun üstesinden gelebilecektir.
Duygu Temiz
Stratejik Ortak Misafir Yazarı
[irp posts=”27943″ name=”Barışı ve Güvenliği Koruma: Uluslararası Güvenlik”]
KAYNAK
Baylis, John, “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 18
(Yaz 2008), s. 69-85.
Denk, Erdem, “Taş Çağından Günümüze Güvenliğin Dönüşen Ontolojisi”, Güvenlik Yazıları
Serisi, No.2, Eylül 2019.
Sandıklı, Atilla, “Güvenlik Yaklaşımlarında Değişim ve Dönüşüm”, Atilla_SANDIKLI.pdf , 2011.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.