Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesi olarak her zaman muasır medeniyetler seviyesine erişme yolunda uluslararası konjonktürdeki gelişmeleri yakından takip etmiş OECD ve NATO gibi örgütlenmelerin etkin bir üyesi olmuştur. Bu doğrultuda ‘’insanlık tarihinin en büyük barış projesi’’ (Bağış,Egemen 2010) olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre sonra Türkiye, 31 Temmuz 1959’da topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti adına bu başvuruyu dönemin Başbakanı Adnan Menderes yapmış ve Avrupa’ya ilk adımın atıldığını ifade etmiştir. AET Türkiye’nin yapmış oluğu başvuruyu kabul ederek üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar yürürlükte kalacak bir anlaşma önermiştir.
Bu anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ankara Anlaşması Türkiye – AB ilişkilerinin hukuki temelini oluşturmaktadır. Bundan sonraki süreçte ise 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren katma protokol ile birlikte Ankara Anlaşmasındaki hazırlık dönemi bitmiş, geçiş dönemine ait koşullar belirlenmiştir. 1971 yılında AB ile gümrük birliğinin fiilen yürürlüğe girmesi için 22 yıllık bir süre tanınmıştır.
Daha sonraları ise Türkiye – AB ilişkileri 1970’ler ve 1980’lerde siyasi istikrarsızlıklar sebebi ile inişli çıkışlı devam etmiş, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası ilişkiler tamamen askıya alınmıştır. 1983 yılından itibaren sivil iradenin kurulmasıyla birlikte 1984 yılında Türkiye’nin dışa açılma süreci başlamış ve ilişkiler yeniden canlanmaya başlamıştır. 14 Nisan 1987 yılı geldiğinde ise tam üyelik başvurusunda bulunulmuş AB ise bu konudaki kararını 1989 yılında açıklamış, kendi iç bütünlüğünü tamamlamadan üyeliğin söz konusu olamayacağını belirtmiştir. 1 Ocak 1996 yılında Gümrük Birliği Anlaşması resmen yürürlüğe girmiştir. Böylelikle Türkiye-AB ilişkileri ayrı bir boyut kazanmıştır. İlişkilerde dönüm noktası ise 10-11 Aralık 1999’da Helsinki’de yapılan zirvedir. Bu zirvede Türkiye’nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer ülkelerle eşit konumda olacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir. 2002-2004 yıllarında ise çeşitli uyum paketleri mecliste kabul edilmiş ve uygulamaya konmuştur.
İlişkilerdeki ikinci dönüm noktası 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesinde Türkiye’nin siyasi kriterlerin yeterli ölçüde karşılandığı belirtilerek 3 Ekim 2005’de müzakerelere başlanması kararlaştırılmıştır. 2013 yılına kadar 13 fasıl müzakereye açılmışken bir çok fasıl da üye ülkelerin siyasi engeline takıldığı için yalnızca 1 fasıl görüşülebilmiştir. En nihayetinde bakacak olursak Türkiye ile AB ilişkileri her zaman inişli çıkışlı bir grafik çizmiş bugünlere kadar gelmiştir. Burada göz önünde bulundurulması gereken önemli bazı hususlar var. AB’nin üyelikte şart koştuğu kriterler bir çok konuda ülke standartını yükseltecek kriterler ve özellikle tarım, sanayii, eğitim konusundaki kriterlerinin uygulanmasında, benimsenmesinde fayda var. Ancak toplumsal ve kültürel yapımıza uygun olmayan sosyal hayat kriterleri konusunda ciddi farklılıklarımız mevcut.
Bu konularda çıkacak yasalar ve düzenlemeler bizim kendi genetik kodlarımızı taşımalı. İşte bu sebepten ötürü Avrupa Birliği ile Türkiye arasında kültürleri ve siyasi sebepler nedeniyle bazı kriterleri uygulama konusunda ciddi fikir ayrılıkları yaşanıyor. Çözüm ise iki taraf da birbirlerinin istedikleri noktaya gelmek yerine orta noktada buluşmak olmalı. Bu ortak nokta ise ne AB yapısı içerine girmek ne de 50 yılı aşkın süredir olduğu gibi müzakere masasında olmaktır. Bu son derece samimiyetsiz müzakere süreci bitirilmeli AB ile ticari, diplomatik ilişkilerimiz geliştirilmeli, gümrük birliği anlaşması kaldırılmalı bunun yerine her iki tarafın da çıkarlarının gözetileceği bir anlaşma yapılmalıdır. Bu da karşılıklı samimiyet ve çaba ile mümkün olacaktır.
Türkiye, ne 50 yıl boyunca AB tarafından müzakere masasında tutulacak bir ülkedir ne sadece ABD’nin müttefiki olabilecek bir ülkedir, ne de sadece Doğu Bloğu olan Rusya ve Çin ekseninde kalacak bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti şu anki gücünün ve konumlandırıldığı yerin çok üzerinde potansiyeli olan kadim devlet gelenekleri olan bir ülkedir. Hangi ülke ile hangi masaya oturulursa oturulsun hep bu düstur ile hareket edilmelidir.
[irp posts=”28011″ name=”‘Avrupa Birliği’ne Alternatif’ Olarak Avrasya Ekonomik Birliği”]
KAYNAK
AB ve Türkiye İlişkileri Tarihi. Erişim adresi https://www.avrupa.info.tr/tr/ab-ve-turkiye-iliskileri-tarihi-711
Bağış, Egemen. 2020 Erişim sitesi https://www.internethaber.com/egemen-bagis-insanligin-en-buyuk-baris-projesinin-turkiyeye-ihtiyaci-var-2145127h.htm
Bağış,Egemen. 2010 Erişim sitesi https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ab-kapisinda-hicbir-ulke-50-yil-bekletilmedi-189800
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik Süreci. Erişim adresi https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27nin_Avrupa_Birli%C4%9Fi_%C3%BCyelik_s%C3%BCreci#:~:text=T%C3%BCrkiye%20ile%20Avrupa%20Birli%C4%9Fi’nin,Anla%C5%9Fmas%C4%B1%20ortakl%C4%B1k%20yaratan%20bir%20anla%C5%9Fmad%C4%B1r.
Türkiye-Ab ilişkilerinin tarihçesi. 2020. Erişim adresi https://www.ab.gov.tr/turkiye-ab-iliskilerinin-tarihcesi_111.html
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.