Küreselleşmenin sınırsız etkileri politika, eğitim, sağlık alanlarında tartışıldığı gibi terör örgütlerinin yayılması konusunda da gündeme gelmektedir. Özellikle 2000 yılından sonra küreselleşmenin hız kazanması ile terör örgütlerinin ortaya çıkması ve saldırılarındaki yukarı yönlü ivme dikkate alındığında liberal teorilerin büyük oranda yanıldığı düşünülmektedir.
Küreselleşmenin yapıcı etkilerinin bu tür faaliyetlerle yıkıcı etkilerine geçiş yapması, batılı devletlerin ütopyaya dayalı bir gelecek sunan tezlerini de çürütmektedir. İnsanlık tarihini etkisi altına alan terör örgütleri suikast, bombalı ve silahlı saldırıları ile can ve mal kaybına neden olmaktadır. Terörist grupların “uluslararası terör örgütü” olarak ilan edilmeleri için gelir kaynaklarının uluslararası illegal yollar ile sağlanıyor olması esastır. Bir örgütün terörist grup olarak görülmesi ise ülkelerin politikalarına ve tehdit-güvenlik algılarına dayanmaktadır. Sri Lanka tarafından terör örgütü olarak görülen bir oluşumun Avrupa Birliği ülkelerince terör örgütü olarak kabul edilmemesi, uluslararası güvenlik sorunlarında karşılaştığımız temel sorunlardan biridir. Uluslararası sistemin, devletlere ve altında yaşayan vatandaşlara karşı düzenlenen kanlı saldırılar karşısında kendi çıkarlarını ve politikalarını savunması ise realist bakış açısının etkin olarak kullanıldığını göstermektedir. Tehdit ve güvenlik algısının ülkeler arasındaki ilişkileri bu derece büyük oranda etkilemesi ise gelecek yıllarda sadece terör örgütleri üzerinden kurgulanan bir uluslararası siyaset tehlikesini bizlere düşündürmektedir. Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları terör örgütü 1980’li yıllara kadar farklı devletler tarafından desteklenmiş fakat daha sonraki yıllarda örgütün kanlı eylemler gerçekleşmesi neticesinde almış olduğu desteği kaybetmiştir. Terör örgütünün tehdit algısı, saldırıları ve amaçları bizlere uluslararası politikanın neresinde, hangi devlet veya kurumlarca o devletin hangi çıkarları için desteklendiğini gösterebilmektedir. Çıkarların kesişmesi veya örgütün güç kaybetmesi kesinleştiğinde ise uluslararası destek azalmakta ve en sonunda kesilmektedir. Terör örgütlerinin saldırıları neticesinde en büyük zararı siviller görürken, hiçbir terör örgütünün amaçlarına tam olarak ulaştığı ve elde ettiği kazanımları koruyabildiği görülmemiştir.
Sri Lanka Tarihi ve Demografik Yapısı
Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti, Hindistan’ın güneyinde bulunan, 65,610 km² büyüklüğünde bir ada ülkesidir. Çok sayıda küçük adacığa sahip olan ülke aynı zamanda Hint Okyanusu’na hâkim bir jeopolitik konuma da sahiptir. 2019 verilerine göre Sri Lanka 21,8 milyon nüfusa sahiptir ve ülkenin başkenti Kolombo’dur.[1]
Jeopolitik konumundan dolayı tarihi boyunca sömürgeleştirilmiş olan Sri Lanka 1505 yılında ilk kez Portekizliler tarafından işgal edilmiştir. 1658 yılında Hollandalıların işgaline uğramış ve 1796 yılında adanın İngilizler tarafından işgal edilmesi ile son kez işgal edilmiş olmuştur. Ülke tarih içerisinde pek çok topluluk tarafından farklı isimlerle çağırılmıştır. Ülkeye Araplar tarafından “Serendip” denirken, Avrupalılar “Seylan” adını kullanmaktadırlar.[2] Ülke İngiliz işgalinden sonra Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nı himaye altında geçirmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlıklarını kazanan ülkelere Sri Lanka’da dâhil olmuştur. Devlet 1948 yılında adını “Seylan” olarak değiştirerek İngiliz Milletler Topluluğu’na üyeliğini gerçekleştirmiştir. Seylan, Bağlantısızlar Hareketi’nin kurucuları arasında yer almıştır. Ülkenin içerisinde bulunan gerilimlerin başında etnik azınlıklar ile yaşanan sorunlar gelmektedir. 1960 yılında seçilip 1977 yılına kadar görevine devam eden Mrs. Srimavo Bandaranaike, Dünya’nın ilk kadın başbakanı olarak 1972 yılında ülkesinin adının “Sri Lanka” olarak değiştirilmesini sağlamıştır. Ülkenin resmi adı “Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti” dir. Ülkenin demografik yapısına bakacak olursak, Sinhalalar nüfusun % 74’nü, Tamiller ise % 18’ini teşkil etmektedir.[3] 1999 verilerine göre halkın; %70’i Budist, %15’i Hindu, %8’i Hristiyan, %7’si Müslüman dinine mensuptur.[4]
Ülke İçi Çatışmalar ve Sebepleri
Sri Lanka’nın içerisinde bulunan çatışmaların temelinde etnik ve dini sebepler yatmaktadır. Ülkenin ve bölgenin en eski yazılı medeniyet temellerine sahip olan Tamiller, çoğunluk olan Sinhalalara göre asırlar önce bu topraklara yerleşmişlerdir.
Sömürgecilik faaliyetlerinin olduğu dönemlerde de Tamiller okuma yazma bilen, eğitimli nüfusu temsil ettiklerinden dolayı üst düzey mesleklerde çalışmaktadırlar. (Yalçın, 2016:10)
Sömürge yönetimleri de aynı şekilde Tamillerin devlet yönetiminde yer almasını desteklemiş ve bu politikalarıyla Sinhalaların yönetimden uzaklaştırılmasını sağlamışlardır. Politikaların yarattığı rekabet olgusu toplumlarda hali hazırda bulunan etnik kimlik çatışmalarının siyasi ve ekonomik olarak oluşmasının da temellerini atmıştır. Gerginleşen etnik kimliğe dayalı ilişkiler, batılı devletlerin ülkeden ayrılmasıyla zirveye ulaşmıştır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta ise çatışmaların tırmandığı noktanın batılı ülkelerin sömürgecilik faaliyetlerine son vermesi ile başlamasıdır. Bir diğer gözden kaçan nokta ise sömürülmeden önce ülke içerisinde bulunmayan demokratik yönetim anlayışının, İngiltere’nin hükmettiği dönemde toplumu yönetme nezdinde etkinleştirilmesidir. Sri Lanka tarihini iç çatışmalar özelinde; sömürü öncesi dönem ve bağımsızlık sonrası dönem olarak iki gruba ayırabiliriz. Çoğunlukçu demokrasi ile yönetilmeye çalışılan Sri Lanka’da, sömürü döneminden önceki çatışmalar dil, din ve etnik kimlik üzerinden kurgulanmışken bağımsızlık sonrası dönemdeki çatışmalar etnik temsil eksikliği üzerinden kurgulanmıştır.
Bu değişimin Britanya İmparatorluğu’nun, sömürgecilik faaliyetlerine son verirken ülkedeki yönetimi, en kalabalık nüfusa sahip ve iktidar erkini çoğunluğun yönetimine dönüştüren Sinhalalar’a bırakmasından kaynaklanmaktadır. 1956 yılında Sinhalaların kabul ettiği anayasa değişikliği ile ülkenin resmi dili “Sinhala dili” olarak kabul edilmiştir (Nithiyanandam, 2000: 293).
Benzer şekilde 1972 yılında ülkenin adının Sri Lanka olarak değiştirilmesi Tamiller tarafından varlıklarına karşı bir tehdit olarak algılanmıştır. Çeşitli gruplar kuran Tamiller, devlet kadrolarından uzaklaştırılmalarıyla üniversitelerde ve şehirlerde etnik yapılanmalarına hız vermişlerdir. Tamiller bu dönemden sonra ekonomik, dini ve etnik kimliklerinden dolayı siyasi haklarını kullanamayan bir azınlık grubu olarak organize olmuşlardır. Temelleri bu yıllarda atılan Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları örgütü o dönemde kurulan gruplardan birisi olmakla birlikte, gelecek yıllarda aralarından çıkan en güçlü yapılanmaya sahip olmuştur. Tamil milliyetçilerinden oluşan gruplara karşı Sinhalalar da çeşitli milliyetçi gruplar kurarak saldırılar gerçekleştirmişlerdir. Sivillerin de sadece etnik kimlikleri yüzünden hedef alındıkları bu saldırılardan sonra Tamillerin büyük bir bölümü Sri Lanka’yı terk etmiştir. Tamil milliyetçisi kişiler ise ülkede kalmış ve birçoğu Tamil Kaplanları terör örgütüne üye olarak katılmıştır.
Tamil Kaplanları Terör Örgütü’nün Tarihsel Gelişimi
Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları (TEKK), Tamil Kaplanları (Liberation Tigers of Tamil Eelam, LTTE) isimlerine sahip terör örgütü 1976 yılında resmi olarak kurulduğunu ilan etmiştir.[5] Daha önceki haleflerinin devamı olarak görülse de azınlık Tamillerin oluşturduğu organize olmuş silahlı tek örgüttür.
Örgütün amacı, Sri Lanka içerisinde Tamil etnik grubunun yaşadığı kuzey bölgelerini içerisine alan bağımsız bir Tamil Devleti kurmaktır. Tamil Kaplanları amaçları olan devleti kurmak için Sri Lanka ordusuna karşı saldırılar gerçekleştirmiştir. Bu saldırılar neticesinde bazı dönemlerde Tamiller istedikleri topraklarda yönetimi ele geçirirken, bazı dönemlerde gerilemek zorunda kalmışlardır. Sri Lanka’da kurulan ve yönetimi elinde bulunduran siyasi iktidarlar, Tamillere karşı dolaylı ve direkt olarak karşı politikalar uygulamışlardır. Bu politikalar sonucunda Tamillerin Sinhalalara karşı olan tutumu daha da sertleşmiş, silahlı çatışmalar ve saldırılar patlak vermiştir. 1976 yılından önce gerçekleşen Tamil saldırıları bireysel veya örgüt tabanlı gerçekleştirilen saldırılar sayılırken bunların birçoğu ülke çapındaki etnik çatışmaları tetiklemeye bağlı stresi arttırmıştır. Bu dönemde öldürülen kişilerin Sinhala veya Tamil olması fark etmeksizin örgütün terörist saldırıları bir plan veya emir komuta zinciri altında gerçekleştirildiğini söyleyememekteyiz. Örgüt resmi olarak kurulmadan önce gerçekleştirilen saldırıların neredeyse hepsinin motivasyonu, siyasi güç elde etmek ve Sri Lanka yönetimi ile halkı üzerinde korku oluşturmayı amaçlamaktır. 1976 yılı öncesinde Tamillerin herhangi bir yönetim altına girmemiş, dağınık halde bulunan küçük gruplarının tek bir örgüt altına girmemesinin nedenleri de araştırılması gereken bir konudur. Dağınık yapının birleşememesindeki en önemli nedenin örgüte liderlik edecek bir kişinin bulunamaması olduğunu söyleyebiliriz. Örgütü toplayıp, onu motive edecek siyasi dayanakları yaratacak bir liderin bulunmaması Tamillerin organize olmasını yavaşlatmıştır. LTTE’nin lideri Velupillai Prabhakaran, 1954 yılında Seylan’da doğmuş, Tamil etnik kimliğine sahip bir Seylan vatandaşıdır.
1972 yılında Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları terör örgütünün temellerini atan Velupillai, örgütün siyasi vizyonunu ve misyonunu ortaya çıkarmıştır. Vellupillai’nin hayali Sri Lanka’nın kuzeyinde bağımsız bir Tamil devleti kurmaktır.[6] Tamil halkının tamamı ile aynı hayali paylaşması onu sıradan bir Tamil milliyetçisi yaparken, örgütün misyonunu belirleyen bu tezi resmi olarak ilan etmesi ve Tamilleri bir araya toplayabilmesi ortaya çıkan liderlik potansiyeline işaret etmektedir. Velupillai 1975 yılında doğduğu Jaffna kentinin valisine karşı terör saldırısı gerçekleştirmiş ve saldırı valinin öldürülmesiyle son bulmuştur.[7] Birçok terör örgütünde olduğu gibi Tamil Kaplanları da kendisine merkez olarak, örgüt liderinin doğduğu şehri seçmiştir. Sri Lanka’nın kuzeyinde bulunan Jaffna kenti de 1972 yılından itibaren örgütün siyasi ve ideolojik merkezi olmuştur.
Sri Lanka’da büyük saldırı haricinde diğer küçük çaplı saldırıların da etkisiyle iç siyasette ve ekonomide ortaya çıkan sorunlar göze çarpmaktadır. Dünyanın ilk kadın başbakanı olan Mrs. Srimavo Bandaranaike seçildikten sonra ülkesinde sosyalist ideolojiye bağlı bir yönetim kurmuş ve dış politikasını Sovyetler Birliği’ne yakınlaştırmıştır. 1978 yılında gerçekleşen seçim ülkenin yönetimindeki bazı değişimlerin de habercisi olmuştur. 1978 seçimlerinde iktidara gelen Milli Birlik Partisi, yapılan anayasal değişikliği ile ülkenin yönetimini başkanlık sistemi olarak yeniden düzenlemiştir.
Ülkenin ilk devlet başkanı olan Junius Richard Jayewardene, kendinden önceki hükümetin izlediği Sovyet yanlısı politikayı terk ederek dış politikanın batılı ülkeler ile uyuşmasına çalışmıştır. (Silva, 1997: 248-254)
Fakat aynı anayasal düzenleme ile ülkenin resmi adının “Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti” yapılmasını, iç politikaya yönelik bir hamle olarak yorumlayabilmekteyiz.
Hindistan, tarihsel kimliklerinden ötürü Tamil etnik grubunun Sri Lanka’ya göç yaptığı ülkedir. Aynı zamanda Tamiller 60 milyon nüfusa sahip olarak Hindistan’ın güneyinde Tamil Nadu bölgesinde yaşamaktadırlar.[8] Hindistan yönetimi Tamil halkı için destekleyici bir tavır almış ve onların hem ülke içinde hem de ülke dışında siyasi olarak desteklenmelerine yönelik politikalar uygulamıştır.
Hindistan’ın bu politikaları uygulama nedeni olarak; Tamil halkından kazanılabilecek oy desteği ile örgütün Hindistan içerisinde destek bulmamasına ve eylem gerçekleştirmemesine yönelik olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. (Yalçın, 2016: 16)
Örgütün Faaliyetleri ve Saldırıları
Örgüt yaklaşık 15.000 kadar elemana sahiptir.[9] Bu elemanların dışında kendisine destek veren üyeler, farklı ülkelerde yaşayan Tamillerden oluşmakta ve örgüt finansman gücünü bu üyelerden aldığı bağış veya haraçlarla da sağlamaktadır.
Tamil Kaplanları’nın en büyük gelir kaynağı uyuşturucu ve silah ticaretinden sağlanmaktadır (Vaughn, 2011).
Örgüt Sri Lanka’nın coğrafi konumundan faydalanarak çevre ülkelerden kaçakçılık faaliyetlerinde bulunmuş, uyuşturucu ve silah ticaretini de yine deniz yollarını kullanarak gerçekleştirmiştir. Tamil etnik grubuna mensup çok sayıda vatandaşın Sri Lanka dışında yaşamalarından ötürü örgütün lobicilik faaliyetleri de çok önem kazanmıştır. Özellikle Avrupa ve Amerika kıtalarında gerçekleştirilen etkinlikler ile Tamillerin tarihçesi, yaşadıkları saldırılar anlatılmaya çalışılarak kamuoyunun ilgisinin bu yöne çevrilmesi amaçlanmıştır. Lobi faaliyetlerinin bir farklı etkisi de Sri Lanka yönetimi üzerinde kurulmak istenen ekonomik ve siyasi baskıdır. Tamillerin bu girişimlerinin etkisi tartışmaya açık olduğu gibi Sri Lanka yönetimi, Güney Asya ülkeleri tarafından da 1980’li yıllarda azınlıklara siyasi haklarını vermemesi ve onlara yönelik politikaları sebebiyle eleştirilmiştir.
Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları örgütünün faaliyetleri çeşitli büyüklüklerde ve farklı ülkelerde yürütülmüştür. Örgütün kuruluş yılı olan 1976’dan 1980 yılına kadar olan gelişiminde dış devletlerin destekleri çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle Hindistan’ın Tamillere verdiği diaspora desteği sayesinde örgüt Sri Lanka askeri kuvvetleri ile savaşacak duruma gelmiştir. 1978 yılında Sri Lanka yönetimi Tamil Kurtuluş Kaplanları terör örgütünü yasadışı ilan etmiş ve parlamentoda çıkartılan yasalar ile güvenlik güçlerine kapsamlı yetkiler sağlanmıştır. Tamil Kaplanları için dönüm noktası Sri Lanka ordusunun askeri konvoyuna gerçekleştirdikleri saldırı ile olmuştur. 1983 yılında Jaffna şehrinde gerçekleşen saldırıda 13 Sri Lanka ordusu mensubu öldürülmüştür.[10]
Ülkenin başkentinde çok büyük gösterilere sahne olan bu saldırı sonrası, yönetimdeki Sinhalalar sonraki yıllarda gerçekleştirecekleri operasyonlar için halk desteğini elde etmeye başlamıştır. Başkentte başlayan gösteriler Tamillerin yaşadıkları bölgelere yayılmış ve Sinhalaların saldırıları sonrası 2000 civarında Tamil hayatını kaybetmiştir.[11] Daha sonraki yıllarda bu gösteriler ve arkasından yaşanan olayları “Kara Temmuz Olayları” olarak adlandırılmıştır. Tamiller ile Sinhalaların bu olaylar sonrasında her yönden ayrıştığını, Tamillerin güvenlikleri için bağımsız bir devlet kurma gerekliliğini kabul ettiği, Sinhalalar için ise terörist grupların ve o grupların temsil ettiğini iddia ettiği etnik kimliklerin ülke dışına çıkarılmaları gerektiği düşüncesinin netleştiğini söyleyebiliriz. Sinhalalar için örgüte ve Tamillere karşı müdahalelerin önünü açan, Tamiller için ise yönetime karşı saldırılarını meşrulaştıran bu olaylar aslında örgütün sivrildiği noktayı temsil etmektedir. Çatışmanın iki tarafının da radikalleştiği bu dönem daha sonraki yıllarda oluşacak kırılmaların da projeksiyonunu oluşturmaktadır. Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’nın saldırı şekillerini incelediğimizde intihar saldırılarının çok büyük oranda kullanıldığı görülmektedir. İntihar saldırılarının sosyolojik ve psikolojik etkileri çok yıkıcı olmuştur. Saldırılar halk üzerinde büyük korku yaratmıştır. Daha sonraki yıllarda terör saldırılarında sıkça kullanılan intihar yelekleri de Tamil Kaplanları tarafından icat edilmiştir. İntihar yelekleri ile düzenlenen saldırıların engellenmesi zor ve zarar verme etkilerinin büyük çapta olması 2000 yılı sonrasında terör örgütlerinin sık sık bu silahı kullanmasına neden olmuştur. 1987 yılında örgüt kendisi ile özdeşleşen intihar saldırılarından ilkini gerçekleştirmiştir.[12] Aynı yıl Hindistan devlet başkanı İndira Gandhi, Tamillerin Hindistan içerisinde yapılanmasından çekinerek ülkesinin örgüte yönelik destekçi politikalarını değiştirmiştir. Hindistan’ın arabuluculuk girişimleri ile Tamil Kaplanları ve Sri Lanka yönetimi bir araya gelmiştir. 29 Haziran 1987’de iki taraf barış anlaşması imzalamışlardır. Anlaşmanın ertesinde Hindistan, Sri Lanka’ya 10.000 Barış Gücü askeri konuşlandırma kararı almıştır.[13] Hindistan askerlerinin ülkeye gelmesi ile barış sürecinde aksamalar meydana gelmeye başlamıştır. Tamil Kaplanları Hindistan askerlerini işgalci sıfatıyla niteleyerek hem Hindistan hem de Sri Lanka ordusuna karşı saldırılar düzenlemiştir. Çatışmalar ve suikastlar sonrasında Hindistan ordusu çok sayıda kayıp vermiş ve 1990 yılında askerlerini Sri Lanka’dan çekmiştir. Sri Lanka silahlı kuvvetlerinin gerilemesi sonucu örgüt Jaffna kentini ele geçirmiştir. 1991 yılının Mayıs ayında Tamil Kaplanları Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi’ye yönelik intihar saldırısı düzenlemiştir.[14]
Rajiv Gandhi’nin ölmesi Tamil Kurtuluş Kaplanları’nın hali hazırda sorgulanan meşruiyetinin uluslararası kamuoyu nazarında son bulmasına neden olmuştur. 1993 yılında Sri Lanka Devlet Başkanı Premadasa’ya saldırı gerçekleştiren LTTE militanları bu saldırılarında da amaçlarına ulaşmışlardır.[15] Örgütün bu dönemde kendi içerisinde güç kazanarak aidiyet duygusunu arttırırken uluslararası alanda güç kaybettiğini söyleyebiliriz. 1995 yılında hükümet güçleri Jaffna kentini tekrar ele geçirmiştir. Uluslararası sistemin terör örgütlerine karşı bakış açısının değişmesine neden olan en büyük olay 2001 yılında gerçekleşmiştir. 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’de gerçekleşen terör saldırıları küresel anlamda büyük etkiler doğurmuştur. Saldırıların finans merkezine yapılması ve alışılagelmiş saldırılardan farklı bir taktik ile gerçekleştirilmiş olması uluslararası kamuoyuna asimetrik savaş ve terörizmin geleceği hakkında düşünülmesi gerektiğini hatırlatmıştır. 2001 sonrası Sri Lanka yönetiminin güçlenmesi ve terörizmle mücadelede bütün taktiklerin meşru görülmesi aslında bütün devletlerin fikri olarak birleştiği “Bush Doktrini” esaslarında ortaya koyulmaktadır. Bu esaslar “Önleyici Savaş” kavramını ön plana çıkarırken devletlerin en büyük düşmanı ve mücadele edilmesi gereken birinci unsurun terör örgütleri olduğunu ilan etmektedir. 2001 yılı sonrasında hem Sri Lanka yönetiminin hem de Tamil Kaplanları’nın saldırılarındaki artışlar ve taktiklerindeki agresif tavır fark edilmektedir. Sri Lanka’nın daha sonraki yıllarda girişeceği topyekûn savaş taktiği aslında bu yıllarda değiştirdiği terörle mücadele stratejisine dayalıdır. Uygulanan birinci plan LTTE’yi büyük devletlerce uluslararası terör örgütü olarak ilan ettirmektir. ABD ve İngiltere’ye yönelik uygulanan bu politikaların amacı ABD gibi küresel bir gücün desteğini almak, terörle mücadelede kendisine meşru bir örnek devlet bulmak ve örgütün İngiltere’de bulunan merkezinin kapatılmasını sağlamaktır. Her iki devlet de LTTE’yi terör örgütleri listesine almış böylece Sri Lanka’nın terörle mücadele ettiği ve Tamil etnik grubuna yönelik saldırılar içerisinde olmadığı tescillenmiştir.
2001 yılının Temmuz ayında LTTE militanları gerçekleştirdikleri Bandaranaike Uluslararası Havaalanı’na yönelik saldırıda örgüt, Sri Lanka hava kuvvetlerine ait sekiz savaş uçağı ve Sri Lanka Havayollarına ait dört uçağı kullanılamaz hale getirmiştir. Tamil Kaplanları’nın 2001 yılının ikinci yarısındaki politikaları ise uluslararası kamuoyuna kendilerinin bir terör örgütü olmadığını ispatlamak ve bağımsızlık yerine özerk bir yönetime dayalı devlet istemelerine dönüşmüştür. 2001 yılında örgüt tek taraflı eylemsizlik kararı almış ve Sri Lanka yönetimini müzakere yapmaya davet etmiştir. 2002 yılında Norveç’in arabuluculuğu ile iki taraf bir araya gelmiş ve ülkede federal bir yönetim yapısı kurulması üzerine anlaşmıştır. Görüşmeler sonrasında Sri Lanka Devlet Başkanı ve Başbakanı arasında çıkan ateşkese yönelik görüş çatışması ülkeyi siyasi çıkmaza sürüklemiştir. Devlet Başkanı anayasaya dayanan yetkilerini kullanarak örgütün silah bıraktıktan sonra bir barış anlaşması imzalanması taraftarıyken, yürütmenin başı olan Başbakan direkt olarak bir barış anlaşması imzalanmasını arzulamaktadır. Norveç hükümeti iç siyasi çatışmanın çözümlenmesine kadar arabuluculuk faaliyetlerini durdurma kararı aldıklarını duyurmuştur. 2003 yılında tarafların karşılıklı güvensizlikleri nedeniyle müzakerelere son verilmiştir. 2005 yılına geldiğimizde Sri Lanka yönetimi içerisinde oluşan fikri ayrılığın Tamil Kaplanları arasında da oluştuğunu görmekteyiz. LTTE’nin kurucularından “Albay Karuna” 6.000 militanıyla beraber Tamil Kurtuluş Kaplanları terör örgütünden ayrıldığını ilan etmiştir.
Karuna ayrıldıktan sonra Kaplanlar’a yönelik bütün bilgileri Sri Lanka güvenlik güçlerine aktarmış ve örgütün üç yıl sürecek çöküşü bu süreden sonra başlamıştır (Vigari, 2004: 185).
Örgüt bu ayrılmadan sonra elindeki militan sayısının büyük bir bölümünü kaybetmiş, Sri Lanka yönetimi ise bu ayrılmayı fırsat bilerek LTTE’ye karşı topyekün mücadeleye başlamıştır. (Çakır, 2009)
2005 yılında gerçekleşen seçimlerde Tamillere yönelik sert politik söylemlerde bulunan Mahinde Rajapaksa’nın seçimi kazanması örgüte yönelik politikaların her alanda sertleşeceğinin habercisi olmuştur. Rajapaksa yönetimi örgüte verilen her türlü tavizi ortadan kaldırmış ve Avrupa Birliği’nin örgütü terör örgütleri listesine eklemesi için diplomatik girişimlerde bulunmuş, başarılı olmuştur. 2006 yılında Cenevre’de başlatılan barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Tamil Kaplanları 12 Ağustos 2006 tarihinde Trinkomalik deniz üssüne gerçekleştirdikleri saldırıda Sri Lanka Deniz Kuvvetlerine ait beş savaş gemisi imha etmiş ve çok sayıda askeri öldürmüştür.[16] 2006 yılında örgüt içerisindeki liderlerin birçoğunun ölmesi, örgütün çözülmesinde kilit rol oynamaktadır. Tamil Deklarasyonu Başkanı, askeri kanadı sorumlusu, iletişim ve bilgi teknolojileri uzmanı ve istihbarat sorumlusunun aynı yıl içerisinde ölmüştür. 2007 yılında örgütün Colombo’ya yönelik hava harekâtında ülkenin en önemli petrol rafinerisi ve maliye binası hedef alınmıştır.[17]
2008 yılında Bağımsızlık Günü kutlamalarına yönelik gerçekleştirilen eş zamanlı saldırılarda çok sayıda sivil hayatını kaybetmiştir. 2008 yılında Sri Lanka yönetimi operasyonlarının şiddetini arttırmıştır. 2 Ocak 2009’da Jaffna’nın kaybından sonra Tamil Kaplanları’nın yönetim merkezi olan Kilinochchi şehri Sri Lanka silahlı kuvvetlerince ele geçirilmiştir. Örgütün aynı yıl içinde çok kez eylemsizlik ilan etmesi, çözülmesini gören Sri Lanka yönetimince yok sayılmış ve operasyonlara devam edilmiştir. Mayıs 2009’da Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’nın lideri Prabhakaran ve komutanları ile örgütün üst düzey yöneticileri düzenlenen operasyonlarla öldürülmüştür. Örgüt, liderini ve üst düzey yöneticilerini de kaybetmesiyle birlikte ortadan kalkmış, 19 Mayıs 2009’da Sri Lanka Devleti zaferini ilan etmiştir.[18]
Örgütün Ortadan Kaldırılması Sonrası Gelişmeler
Örgütün dağılma süreci çok uzun sürmemiş ve kamuoyunun dikkatini Sri Lanka’nın Tamillere yönelik sert politikaları çekmiştir. LTTE’nin dağılmasından sonra yönettikleri bölgelere giren Sri Lanka güçleri, bu bölgelerde yaşayan insanların uğradıkları insanlık suçlarını gözler önüne sermiştir. Militan kayıplarını gidermek için silah altına alınan küçük yaştaki çocuklar ve yetersiz beslenme sebebiyle hayatlarını devam ettiremeyen insanlar uluslararası kamuoyu tarafından da yakından takip edilmiştir. Birlemiş Milletler ve UNICEF gibi kuruluşların bölgede araştırma faaliyetlerine, Tamil militanlarının bölgeden kaçabileceği endişesi ile izin verilmemiştir. Aynı zamanda uluslararası yardım vakıflarının bölgede girişmek istedikleri yardım faaliyetleri de Sri Lanka yönetimince engellenmiştir. Sri Lanka’nın terör örgütlerinin yeniden canlanmasına karşı uyguladığı uluslararası kamuoyunun bölgeye erişimini kısıtlayan politikaları eleştirilmektedir. Güvenliğe özgürlükten daha çok önem veren yönetim anlayışı, yıllarca terör örgütü tarafından hedef alınmış bir ülke için normal karşılanması gereken bir gerçekken, Sri Lanka’nın terör örgütleri tarafından hiç saldırıya uğramamış devletler tarafından eleştirilmesi de normal karşılanmalıdır.
Sonuç
Sri Lanka, içerisinde yaşayan etnik kimliklerin sentezi olarak oluşan bir devlettir. Ülkenin kuzeyinde yaşayan Tamiller de alt kimlikleri sebebiyle Sri Lanka topraklarında yabancı, hatta 2000 sonrasında işgalci olarak görülmüşlerdir. 1976 yılında kurulan Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları terör örgütü aslında o kurulmadan önceki yıllarda Tamillerin gerçekleştirdiği saldırıların vasisi olarak ortaya çıkmıştır. Bölük durumda olan Tamil gruplarını LTTE altında toplamasında örgüt lideri Velupillai Prabhakaran’ın rolü çok önemlidir. Örgüt amacını Sri Lanka’nın kuzeyinde yer alan topraklarda Tamillerin hâkimiyetinde bağımsız bir devlet kurmak olarak ilan etmiştir. Tarihsel bağlarının olduğu bu topraklar rasyonel amaçları ile birlikte düşünüldüğünde ayrılıkçı terör örgütleri arasında yer aldığı söylenebilmektedir. Tamil etnik grubunun bir diğer tarihsel bağı da Hindistan Devleti’yledir.
Tamillerin 2000 yıl önce Hindistan’ın güneyinden Sri Lanka’ya geçtikleri düşünülmektedir. İki ülkenin de ayrılmaz bir parçası olan Tamil etnik grubu, bölgedeki batılı sömürgeci devletlerin çekilmesi ile haklarından mahrum bırakılmıştır. Ülkede yönetimi ele alan Sinhalalar ise Tamillerin farklı olan din, dil ve etnik kimliklerinin ülke içinde yabancılaşmasını sağlamıştır. Devlet içinde çalışan Tamiller işten çıkarılmış, ülkenin adı Sinhalalar tarafından değiştirilmiş, resmi dil Sinhala dili ilan edilmiş ve tüm bu olumsuzluklar Tamillerin varoluşsal sorunlar yaşamalarına neden olmuştur. Tamillerin bazı saldırıları ve lider Velupillai’nin Jaffna valisini öldürmesi kırılma noktalarından ilki olmuştur. Siyasi ve kültürel haksızlıklar gören Tamiller silahlı ayaklanmalar düzenleyerek Sri Lanka yönetimine bağlı olan her kuruluş ve çalışanı hedef almışlardır. Bu noktada Tamil milliyetçiliğinin etkilerini net şekilde görmekteyiz. Sinhalalar da Tamillere karşı ayaklanmış ve “Kara Temmuz” ismi verilen olayların başlaması ile köylere ve etnik kimliği Tamil olan herkese çeşitli saldırılar düzenlenmiştir. 1980 sonrasında örgüt güç kazanmış ve Hindistan yönetiminin siyasi ve mali desteğini almıştır. 1987 yılı sonrasında Hindistan ülkede yaşayan Tamillerin de terör faaliyetleri düzenleyebilecekleri endişesi ile örgüte olan desteğini kesmiştir. 1990’lı yıllarda Tamil Kaplanları saldırılarını intihar saldırılarına dönüştürmüş. İntihar saldırılarında siyasi liderler ile devlet yönetiminde yer alan üst düzey yöneticiler hedef alınmıştır. Hindistan ve Sri Lanka’da devlet yöneticilerine yönelik düzenledikleri suikastlar uluslararası kamuoyunun, örgüte olan pozitif bakış açısını negatife dönüşmüştür. Popülaritesini kaybeden örgüt 2000’li yıllarda militanlarını silahlı olarak yeniden teşkilatlanmıştır. 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’nin terörizme karşı oluşturduğu yeni agresif politikalarının Sri Lanka yönetimini, örgüte karşı topyekûn mücadele başlatmak için motive ettiği söylenebilir. Örgütün yeniden teşkilatlandığı bu yıllarda Sri Lanka ordusu da büyük askeri satın alımlar yapmış ve ordu mevcudiyetini arttırmıştır. Aynı yıllarda yürütülmeye çalışılan müzakerelerin tamamı olumsuz yönde sonuçlanırken çatışmanın iki tarafı güçlü oldukları dönemde müzakereleri sekteye uğratacak saldırılar gerçekleştirmişlerdir. 2007 sonrasında Sri Lanka yönetiminin düzenlediği operasyonlar, örgüte görülen fikri ayrılış ve örgüt yöneticilerinin ani şekilde ölmesi, Tamillerin dağılma sürecine girdiğini göstermiştir. 2009 yılında Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’na düzenlenen son operasyonlar ile örgüt liderlerinin tamamı öldürülmüş ve örgüt ortadan kaldırılmıştır.
Sri Lanka yönetimi Tamil Kaplanları’na karşı sürekli açık kapı politikası uygulayarak müzakere imkânını sağlamıştır. Örgütün kurulduğu dönemde çok güçlü olmayan Sri Lanka ordusu, gerilla tipi savaşa karşı çok fazla etkinlik gösterememiştir. Dağınık kuvvetlere karşı konvansiyonel orduların operasyonel yetenekleri sınırlı olduğu gibi Sri Lanka gibi ekonomik olarak güçlü olmayan bir devlette bu operasyonlarında başarısız olmuştur. Tamillerin düzenledikleri intihar saldırılarının sürekli tehdit durumu yaratması, engellenememesi ve psikolojik etkilerinin yıkıcılığı örgütün saldırı gücünü arttırmıştır. Sri Lanka yönetiminin uluslararası kamuoyu üzerinde çok uzun süreli siyasi politikalar yürüterek, LTTE’yi terör örgütleri listesine aldırma amacında başarıya ulaşmıştır. Tamillerin diaspora desteği ve mali yardımları sayesinde ayakta duran örgüt kaçakçılık ve silah ticaretini de etkin şekilde kullanmıştır. Kaçakçılık faaliyetlerinin olumsuz etkileri çevre ülkelerin Tamillere karşı negatif bir bakış açısına sahip olmasında etkili olmuştur. Sri Lanka yönetiminin askeri gücünü arttırırken Tamil saldırıları ile zarar gören halkın desteğini alması örgüte karşı müdahalelerin meşruluğunu sağlamıştır. Bu konuda değinilmesi gereken bir başka konu da Tamil Kaplanları’nın Sri Lanka yönetimine karşı gerilla savaşını bırakıp konvansiyonel bir savaş içerisine girme isteğidir. Örgüt bu girişiminde devletin sınırsız kaynakları ile baş edebileceği düşüncesi etkili olmuştur. Üst üste ağır kayıplar veren LTTE militanları 2000 yılı sonrasında ise güçlerinin tükendiğini fark etmiştir. LTTE Sri Lanka topraklarının coğrafi şartlarından ötürü bir “Arka Bahçeye” sahip değildir. Hindistan topraklarında faaliyet gösteremeyen örgüt bu olumsuz şartlardan ötürü kolayca askeri-operasyonel bir kıskaca alınmıştır. Sri Lanka’nın çevresinde askeri yönden güçsüz, kıyıdaş bir sınır ülkesi olmaması, LTTE’nin ülkeden çıkamamasına ve örgüte yönelik bir imha savaşının gerçekleşmesine neden olan etkendir. Örgüt militanlarının Sri Lanka topraklarının tamamına yayılmayıp belirli bir alanı savunmayı amaçlaması da Sri Lanka ordusunun askeri güçlerini tek bir alana yönelik kullanmasına ve örgütün ani bir darbe ile yok edilmesine neden olmuştur. Sri Lanka’nın müzakere yolunu her zaman açık bırakması fakat LTTE saldırılarının şiddetini arttırarak devam etmesi uluslararası kamuoyunun, meşru yönetimin kendini savunmasına tepki göstermemesine neden olmuş ve savunmayı meşrulaştırmıştır. Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları, Sri Lanka yönetiminin siyasi haksızlıkları sebebiyle ortaya çıkarken, askeri gücünün yetersizliği sebebiyle güçlenmiştir. Örgütün müzakereler sürerken de büyük saldırılar düzenlemesi, o dönemde LTTE içerisinde fikir ayrılıklarının olma ihtimalini düşündürmektedir. Sri Lanka silahlı kuvvetlerinin etkin operasyonlar düzenlemesi ve silah envanterini geliştirmesi daha etkili mücadeleyi de beraberinde getirmiştir. Sri Lanka, örgütün çöküşünden sonra 100.000’in üzerindeki rehineyi ve bölgede yaşayan Tamilleri etnik kimliklerinden ötürü toplama kamplarına göndermiştir. Toplama kamplarının varlığı ve Tamillere hala uygulanan bazı ayrımcı politikalar ülkenin gelecekte oluşabilecek yeni terör örgütlerine karşı sürekli tehdit algısı içerisinde olmasına neden olmaktadır. Ülke yönetimi üzerinde paradoks yaratan düşünce; Tamillerin terör saldırıları düzenlemeleri ile düzenleme ihtimalleri arasındaki ilişkide ayrım yapılamamasına ve yeni mağduriyetler yaratılmasına olanak sağlamaktadır. Sri Lanka terörle mücadeleye yönelik uyguladığı güvenlikçi politikalarını, tehditler ortadan kalktığı yıllarda da sürdürmektedir. Devlet politikasına dönüşen bu uygulamalar, uluslararası örgütler ve devletler tarafından eleştirilmekte, geçmişteki meşru savunması ile bugündeki güvenlikçi tutumu arasındaki ilişki sorgulanmaktadır. Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları gerçeğinin unutulmaması için politikalar üreten Sri Lanka yönetiminin terörle mücadele politikası, bazı terörle mücadele uzmanlarınca savunulmakta ve terör örgütlerine karşı en etkili yol olarak görülmektedir.
KAYNAK
Alptekin, H. (2018). Etnik Terör ve Terörle Mücadele Stratejileri. İstanbul, Turkuvaz
Haberleşme ve Yayıncılık.
Çakır, R. (18 Mayıs 2009). “Tamil Kaplanları ve PKK”, Vatan Gazetesi. Erişim
adresi: http://www.gazetevatan.com/rusen-cakir-239061-yazar-yazisi-tamil-kaplanlari-
ve-pkk/
Çınar, Y. (2014). Barışa Giden Yolda Başarısız Müzakere Örneği: Sri Lanka
Hükümeti – LTTE Görüşmeleri. Liberal Düşünce Dergisi. Erişim adresi:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/790578
De Silva, K. M. (1997). Affirmative Action Policies: The Sri Lankan Experience.
International Center for Ethnic Studies.
http://www.mfa.gov.tr/sri-lanka-kunyesi.tr.mfa (Erişim tarihi 12/07/2020
)
https://ourworldindata.org/terrorism (Erişim tarihi: 02/07/2020)
https://www.bbc.com/news/amp/world-asia-india-41377725 (Erişim tarihi
28/07/2020)
https://www.bbc.com/news/world-asia-23402727 (Erişim tarihi 24/07/2020)
https://www.bbc.com/sinhala/highlights/story/2006/04/060412_forum.shtml (Erişim
tarihi 29/07/2020)
https://www.britannica.com/biography/Velupillai-Prabhakaran (Erişim tarihi
18/07/2020)
https://www.britannica.com/place/Sri-Lanka (Erişim tarihi 12/07/2020)
https://www.britannica.com/place/Sri-Lanka/Reconstruction (Erişim tarihi
12/07/2020)
https://www.britannica.com/topic/Tamil (Erişim tarihi 19/07/2020)
https://www.britannica.com/topic/Tamil-Tigers (Erişim tarihi 16/07/2020)
https://www.nytimes.com/1993/05/02/world/suicide-bomber-kills-president-of-sri-
lanka.html (Erişim tarihi 28/07/2020)
https://www.outlookindia.com/ewbsite/amp/prominent-suicide-attacks-by-ltte/231064
(Erişim tarihi 27/07/2020)
https://www.outlookindia.com/ewbsite/amp/prominent-suicide-attacks-by-ltte/231064
(Erişim tarihi 27/07/2020)
https://www.satp.org/satporgtp/countries/srilanka/database/Aerialattack.htm (Erişim
tarihi 29/07/2020)
https://www.theguardian.com/theguardian/2012/may/22/archive-1991-rajiv-gandhi-
assassinated (Erişim tarihi 28/07/2020)
https://www.theguardian.com/world/2009/may/18/tamil-tigers-killed-sri-lanka (Erişim
tarihi 29/07/2020)
Nithiyanandam, V. (2000). Ethnic Politics and Thirld World Development: Some
Lessons from Sri Lanka’s Experience. Third World Quarterly, Vol. 21, No: 2
Vaughn, B. (2011). Sri Lanka: Background and U.S. Relations. CRS Report for
Congress. Erişim Adresi: https://fas.org/sgp/crs/row/RL31707.pdf (Erişim tarihi:
02/07/2020).
Vigari, M. (2004). Asya Buhranları. Ebrar Uluslararası Araştırmalar Merkezi
Yayınları, Tahran.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.
E-BÜLTENE ABONE OLUN
Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.
Abone oldunuz, teşekkürler.
Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.