Türkiye-İran İlişkileri (1997-2017)

1355
Yazarlık Başvurusu

Türkiye-İran İlişkileri (1997-2017)

1- İran’da Muhammed Hatemi Dönemi ve Türkiye-İran İlişkilerinin Gelişmeye Başlaması

İran Cumhurbaşkanı Hatemi, elindeki imkanlar (Devrim Rehberi’nin çizdiği sınırlar) dahilinde başta Orta Doğu bölgesi olmak üzere, ikili ilişkilerde olduğu devletle ilişkileri düzeltme-iyileştirme yoluna gitmiştir. İran’ın bu dönemde ABD’yle dahi ilişkileri yumuşama sürecine girmiştir.¹ Bundan dolayıdır ki, olası bir İran-Türkiye yakınlaşmasında, Türkiye’nin ABD’nin müttefiki konumunda olması durumu daha az önemli hale gelmiştir ve engel teşkil etmemiştir.

Muhammed Hatemi
28 Şubat 1997

Bu genel ılımlı durum, Türkiye-İran ilişkilerini geliştirmeye yönelik uygun ortam hazırlasa da Türkiye’nin uluslararası alandaki pozisyonunu zora sokacak bir yanı da bulunmaktaydı. Zira İran, ülke içinde demokratik yönelimlere daha fazla eğilmiş durumdayken ve uluslararası arenada da itibar kazanıyorken aynı dönemde Türkiye, PKK terörü sorunu ve buna aldığı tedbirler nedeniyle özellikle Avrupa Birliği tarafından sıkça eleştirilere maruz bırakılıyordu.

0Ayrıca aynı dönemde 28 Şubat 1997’de Türkiye’de askerî müdahale sorunu yaşanmıştı. Bu durumlar, İran’ın bölgede güçlenmesi anlamına gelirken Türkiye’nin sıkıntılı bir döneme girdiğini göstermektedir.²

2- PKK Terörü

İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, dışişleri politikalarında ılımlı bir yol izlemeyi denese de, kendisinin cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye-İran ilişkilerinde diplomatik kriz düzeyinde sorunlar yaşanmıştır. Bu durum, temel olarak terör kapsamında ortaya çıkmıştır ve taraflar sert açıklamalar yapmışlardır. Türkiye’nin 29 Mayıs 1997 günü tarihinde Kuzey Irak’ta bulunan PKK kamplarına yönelik operasyonuna dair İran Dışişleri Bakanlığı; “TSK, Irak sınırını ihlal etti. Bu durum bölgenin huzur ve istikrarını olumsuz etkiler” şeklinde sert bir açıklama yapmıştır. Dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak ise, 7 Haziran 1997 günü yaptığı açıklamada “Türk askerlerinden kaçan PKK militanlarından yaklaşık 700 tanesi İran’a sığınmıştır. Son bir hafta içerisinde İran’dan Türkiye’ye yönelik 15 PKK saldırısı gerçekleşmiştir.” şeklinde cevap vermiştir ve iki ülke bu konuda diplomatik krizin eşiğine gelmiştir.³

1999 yılında Türkiye’nin, İran’ın PKK’ya destek verdiği şeklindeki beyanları artmıştır. Bu durumların neticesinde Türkiye, İran’a baskı ve ısrarlarda bulunmuş ve iki ülke arasında 6 Nisan 1999 tarihinde PKK ile mücadeleyle ilgili bir uzlaşma metni imzalanmıştır. Metne göre Türkiye ve İran birlikte operasyon yapacaktı. Ayrıca İran’da bulunan PKK kamplarına ani baskınlar yapma noktasında da iş birliğine varılmıştır. Ancak İran anlaşmadan sonra dahi PKK’nın İran’daki varlığı devam etmiştir. Öyle ki anlaşmanın imzalanmasından aylar sonra, 1999 yılının Temmuz ayında Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, İran’ın PKK’ya destek olduğunu, İran’da örgütün 50 kadar kampının olduğunu belirtmiştir.⁴

3- 11 Eylül 2001 Saldırılarının Türkiye-İran İlişkilerine Etkisi

11 Eylül 2001 saldırıları ardından “uluslararası terörizme” karşı mücadele ABD için bir numaralı öncelik maddesi haline gelmiştir. Bu dönemde, dönemin ABD Başkanı George W. Bush, şer ekseni adını verdiği bir kavram belirlemiş ve bu kavrama dahil olan ülkeleri “yeni düşman” olarak tanımlamıştır. İran, 11 Eylül saldırılarının ardından bu olayı kınayan ilk devletlerden birisi olmuştur ancak ABD Başkanı Bush, kitle imha silahları üretimi ve teröre verilen destekten dolayı İran’ı da bu şer listesine eklemiştir.⁵ ABD aynı dönemde, Irak’a askeri müdahalede bulunmuştur (2003).

11 Eylül 2001
Ahmet Necdet Sezer ve Muhammed Hatemi

2002 senesinin Haziran ayında Türk Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer İran’a bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Sezer’in gerçekleştirdiği görüşmelerde ticaret, güvenlik gibi başlıklar ele alınmıştır. Sonraki sene, İran’a yönelik olası bir ABD saldırısı telaşı, İran ile Türkiye arasında diplomasi trafiğinin artmasına yol açmıştır. 2003 senesinin Mart ayında İran Cumhurbaşkanı Hatemi’nin temsilcisi Türkiye’ye gelmiştir ve ABD-Irak Savaşı ve sonrasında meydana gelebilecek olaylarla ilgili ortak strateji belirlemek için görüşmeler yapılmıştır.⁶

4- İran’da Seçimler: Ahmedinejad’in Seçilmesi ve Nükleer Silahların Gölgesinde Türkiye’nin Denge Siyaseti

İran’da 2005 senesinin Haziran ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mahmud Ahmedinejad kazandı. Yenilikçi ve ılımlı bir tutum gösteren Hatemi’nin ardından, Batı’nın temkinli yaklaştığı aşırı muhafazakar Ahmedinejad’la beraber Tahran nükleer çalışmalarına hız verdi. Bu durumun çeşitli sebepleri vardır. Öncelikle İran-Irak Savaşı sırasında Irak’ın nükleer silah kullanımına Batı’nın yeterince tepki göstermemesi, etkili bir sebeptir. 2001 senesinde ABD’de gerçekleşen terör saldırısı ve sonrasında ABD tarafından düşman ülke olarak adlandırılan İran, muhafazakar ve güç gösterisi yapmayı seven yeni liderleriyle birlikte nükleer çalışmalara hız verdi. Ahmedinejad dönemi Türkiye-İran ilişkileri, tam olarak bu dönemlerde başlamıştır. İran’ın uluslararası alanda tepki arenada tepkiyle karşılanan nükleer program çalışmaları için Türkiye ilk olarak çekimser bir tavır sergileme yoluna gitmiştir.⁷

Mahmud Ahmedinejad

Dış basında çıkan haberlere göre, CIA Başkanı Porter Goss, 12 Aralık 2005 tarihinde Türkiye’ye yaptığı ziyarette dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan, İran’a saldırı yapılabilecek askeri üsleri 2006’da ABD’ye sağlamasını istemiştir. Başbakanlık ise Goss’un Ankara ziyareti sırasında Erdoğan’dan İran’a yapılacak muhtemel saldırı için askeri üs talebinde bulunduğu haberlerini “spekülatif iddialar” olarak yorumlamıştır.⁸

5- Ahmedinejad Dönemi’nde İran- Türkiye İlişkilerinin Genel Özeti

Mahmud Ahmedinejad döneminde, hem İran hem Türkiye, “birbirlerine karşı ideolojik açıklamalar yapmama” ilkesini iki ülke arasındaki ilişkilerin zarar görmesini engellemek için benimsemiştir. Uzun yıllardır Türkiye için sorun olan ve dönem dönem İran tarafından da desteklendiği iddia edilen PKK terörü, Ahmedinejad döneminde iki ülke arasında gündem konusu olmamış, hatta sınır güvenliğinin sağlanması ve terörle olan mücadele yönetiminde işbirliği yoluna gidilmiştir.⁹

Türkiye-İran arasındaki en belirleyici gündem konularından biri de enerjidir. Türkiye’ye bir günde ortalama 27 milyon metreküp doğalgaz satışı yapan İran, Türkiye’nin doğalgaz isteğinin büyük bir kısmını karşılamaktadır. Bunun haricinde geçmiş yıllarda Türkiye’yle İran arasında anlaşması yapılan ve birçok devlet tarafından da tepki gösterilen “enerji işbirliği mutabakatı” ise teknik aksaklıklardan ve ABD baskısından dolayı kesintiye uğramıştır ve anlaşma neticeye varamamıştır.¹⁰

6- Arap Baharı ve Türkiye-İran İlişkilerinin Gerginlik Süreci

Arap Baharı Halk Ayaklanmaları

Yaşanan Arap Baharı sürecinde İran ilk olarak bu halk ayaklanmalarını kabul edilebilir bulmuştur. Bu ayaklanmaların İran’da gerçekleşen İslam Devrimi ile bağdaşlaştırılması da bu algıyı kolaylaştırmış ve güçlendirmiştir. Arap coğrafyasında ABD ve Sünnilerin güç kaybetmesi olarak yorumlanan olaylar Suriye’ye sıçradığında ise İran’ın tavrı farklı olmuştur ve bu ayaklanmayı kendileri için risk olarak yorumlamışlardır. Zira İran’ın bölgedeki çıkarlarının en kritik noktalarından birisi, Sünni devletler tarafından tamamen çevrili olmaması üzerine de kuruluydu. Bu noktada Suriye’nin yönetiminde BAAS Partisi ve Esad’ın bulunmaya devam etmesi, İran’ın hem Suriye ile olan ilişkilerinin ve işbirliklerinin devam etmesi için için hem de bölgesel olarak yalnızlaşmaması için oldukça önemliydi.¹¹

Dönemin Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, 23 Eylül 2013 tarihin de BM Genel Kurulu’nda görüşmüşlerdir. İki mevkidaş, Suriye konusu ve bunun gibi bölgesel konuları detaylı bir şekilde değerlendirmişlerdir. Görüşme sonrası 24 Kasım 2013 tarihinde gerçekleştirilen nükleer görüşmeler toplantısıyla beraber Davutoğlu, İran’ın da içinde yer aldığı bir ziyaret gezisinde bulunmuştur. Davutoğlu, İran ziyareti esnasında uluslararası arenada İran’a yönelik yaptırımların Türk ekonomisini de olumsuz etkilediğini ve yaptırımların hafifletilmesi, ardından da uzlaşı sağlanması gerektiğini belirtmiştir.¹²

Fırat Kalkanı Operasyonu

Ankara’nın Suriye yönetimi ve Esad rejimini uluslararası platformda sert bir şekilde eleştirmesi, hatta Suriyeli muhaliflerin yanında yer alması ise Türk-İran ilişkilerini germiş ve restleşmelerin yaşanmasına neden olmuştur. 24 Ağustos 2016 günü Türkiye tarafından Suriye topraklarında ve Cerablus’a yönelik başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu, İran Dışişleri Bakanlığı tarafından “destek içinde eleştiri” yapılarak değerlendirilmiştir.¹³

İran haber ajansı IRNA’daki bir makalede ise, operasyonla ilgili Esad yönetiminden izin alınmadığına işaret edilmiş ve “Türk makamları operasyonun Rusya ve İran’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini açıkladı. Buna rağmen DAEŞ’le mücadele bahanesiyle Suriye topraklarına müdahalede bulunmak uluslararası hukuka uygun değildir.” ifadelerine yer verilmiştir.¹⁴

7- İran’da Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanlığı Döneminde Türkiye-İran İlişkileri

Hasan Ruhani

İran kendi içerisinde Ruhani ile tabanı arkasına alarak iç sorunları dizayn etmiş olarak hareket ederken, dışarıya yönelik ise küresel manada daha yumuşak söylemlerde bulunmaya başlamıştır. Türkiye’nin bir dönem AK Parti hükûmeti ile yapmak istediği sınır komşuları ile sıfır sorun politikasını İran, Ruhani ile yapmak istemiştir. İslam devrimi hayata geçirildiği zaman rejimi ihraç etmeye yönelik politikalar izleyen İran yönetimi yerine, komşuları ile daha iyi ilişkiler kurmak isteyen ve işbirliği içinde hareket edilmesini beyan eden bir Cumhurbaşkanı profili ortaya çıkmıştır.¹⁵ Ruhani’nin bu tavrı, önceki Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin yaklaşımlarını hatırlatır durumdaydı.

8- Aras Nehri Şiiri ve Azerbaycan Krizi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Aralık 2020 tarihinde, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, Karabağ’daki askeri zafer için düzenlenen Zafer Geçit Töreni’nde Aras Nehri ile ilgili okuduğu şiir, İran’ın tepkisine neden olmuştur. İran’dan gelen sert eleştirilerin temelinde, Erdoğan’ın okuduğu şiirde geçen şu mısralar yer almıştır:

Aras’ı ayırdılar,
Kum ile doldurdular;
Ben senden ayrılmazdım;
Zor ile ayırdılar.

Erdoğan, İran tarafından, bu şiiri okuyarak, başkenti Bakü olan Azerbaycan ülkesi ile İran’ın kuzeybatısındaki Azerbaycan vilayetlerinin birleşmesine işaret etmek ve İran’ın toprak bütünlüğünü hedef almakla itham edilmiştir. Erdoğan’ın okuduğu şiire yönelik ilk resmi tepki İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’ten gelmiştir. Twitter hesabından İngilizce ve Farsça paylaşımlarda bulunan Zarif, şu ifadeleri kullanmıştır:

“Kimse Erdoğan’a, Bakü’de yanlışlıkla okuduğu şiirin, Aras Nehri’nin kuzey bölgelerinin İran’ın ana topraklarından zorla ayrılmasıyla ilgili olduğunu söylememiş. Acaba bu şiirle Azerbaycan’ın egemenliğine zarar verdiğini bilmiyor muydu? Kimse sevgili Azerbaycan’ımız hakkında konuşamaz.”¹⁶

Sonuç

Türkiye-İran ilişkileri, ele alınan yirmi yıllık dönem içerisinde çok çalkantılı dönemler geçirse de gerek çıkar ilişkisi, gerek bölgesel dengeleri korumak söz konusu olduğundan dolayı belirli bir ilişkiler dengede tutulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda ele alınacak olursa Türkiye-İran ilişkilerinin geleceğinin de bu şekilde olacağı sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. Bu noktada Türk Devleti’nin diğer devletlere karşı olan tutumu ve işbirlikleri de İran nezdinde önemli bir yere sahip olacaktır. Bu noktada iki ülke ilişkilerindeki bu iniş-çıkışların uzun bir süre daha devam etmesi ön görülebilir.

KAYNAK

KAYNAKÇA

Akgül, Enes, “1979 Sonrası Türkiye-İran İlişkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi, 2016.

Gök, Naim, “Türkiye-İran İlişkileri (1917-2017)”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, 2019.

Zümrüt, Can, “Ahmedinejad Dönemi Türkiye-İran İlişkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi, 2008.

Yılmaz, Muhsin, “Suriye Krizi Ekseninde Türkiye-İran İlişkileri”, Yüksek Lisans Tezi, Atılım Üniversitesi, 2015.

Şahin, Güngor-Demirci, Hatice “11 Eylül Terör Saldırılarının Ardından ABD’nin İran Politikaları: Dost-Düşman Ayrımı”, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, C. 4, S. 2, 391-413..

Anadolu Ajansı (AA), “İran Basını “Fırat Kalkanı”nı Manipülasyon İçeren Haberlerle Gördü”, Erişim Tarihi: 1 Ocak 2023. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/iran-basini-firat-kalkanini-manipulasyon-iceren-haberlerle-gordu/635317

Bianet, “Erdoğan’ın Aras Türküsü, İran’ı Neden Kızdırdı?” Erişim Tarihi: 1 Ocak 2023. https://m.bianet.org/bianet/dunya/235902-erdogan-in-aras-turkusu-iran-i-neden-kizdirdi

Dipnotlar

[1] Enes Akgül, 1979 Sonrası Türkiye-İran İlişkileri (İstanbul: Bahçeşehir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, 2016) s.87

[2] E. Akgül, a.g.t., s.88

[3] Akgül, a.y

[4] Naim Gök, Türkiye-İran İlişkileri (1917-2017) (Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2019) s.105

[5] Güngör Şahin, Hatice Demirci, “11 Eylül Terör Saldırılarının Ardından ABD’nin İran Politikaları: Dost-Düşman Ayrımı”, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, C. 4, S. 2, s.393

[6] N. Gök, a.g.t., s.106

[7] E. Akgül, a.g.t., s.s. 90-95

[8] Can Zümrüt, Ahmedinejad Dönemi Türkiye-İran İlişkileri (Sakarya: Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2008) s. 73

[9] E. Akgül, a.g.t., s.97

[10] E. Akgül, a.g.t., s.100

[11] Muhsin Yılmaz, Suriye Krizi Ekseninde Türkiye-İran İlişkileri (Ankara: Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2015) s.s.58-59

[12] E. Akgül, a.g.t., s.s.103-104

[13] E. Akgül, a.g.t., s. 107

[14] Anadolu Ajansı (AA), “İran Basını “Fırat Kalkanı”nı Manipülasyon İçeren Haberlerle Gördü” (Erişim Tarihi: 1 Ocak 2023)

[15] E. Akgül, a.g.t., s.108

[16] Bianet, “Erdoğan’ın Aras Türküsü, İran’ı Neden Kızdırdı?” (Erişim Tarihi: 1 Ocak 2023)

E-BÜLTENE ABONE OLUN

Stratejik Ortak yazarlarının makalesi ve haritalar ücretsiz e-postanıza gelsin.

Abone oldunuz, teşekkürler.

Bir şeyler yanlış oldu. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.